Bazen kendimi düşüncelerim arasında boğukken buluyorum. Kafamda türlü türlü sesler kendi özgürlüğüne kapılarak zihnimin en ücra köşelerinde cirit atarken buluyordum. Adeta bulunduğum yerde donakalıyordum. Sanki her bir benliğim bana ait olmayan parçalar tarafından ele geçiriliyordum.
Aynısı şu an da başıma geldi.
Dün hastaneden taburcu edildim. Annemlerle eve geldik. Annemler... Gerçekleri öğrendikten sonra ona anne demek hala tuhaf hissettiriyordu.
Hastanede dururken kimse ile konuşmamıştım. Hatta telefonumu dahi açmamıştım. Arkadaşlarım ziyaretime geldiğinde kimseyi görmek istemedim. Doktoruma kimse ile görüşmek istemediğimi söyledim. O da onlara prosedürler gereği kimse ile görüşemeyeceğimi söylemişti. Annem arada beni kontrol ediyordu. Onu istemediğimi düşündüğü için genelde beni yalnız bırakıyordu. Odada sürekli yatmıştım. Nadiren de olsa kaslarımın hareketsiz kalması yüzünden kalkıp cam kenarından şehrin manzarasına bakıyordum. İştahım da yoktu. Sadece yaşam fonksiyonlarımı devam ettirebilmek için birkaç lokma ekmek ve su içiyordum.
Polisler ile görüşmem oldu. Doktorum, annem ve iki polis benden ifade aldılar. Olayı onlara anlattığımda ise Tuğçe'nin yakalandığını konuşmamızın sonunda onlardan öğrendim. Annem ise bir avukat atayıp açılacak olan davayı polislerde daha detaylı konuştu.
Şimdi odamdaydım. Uzanmış tavana bakıyordum. Telefonumu hala açmamıştım. Yüksek ihtimal herkes beni merak ediyordu ama annem onlara gerekli açıklamayı yaptığını düşünüyordum.
Çilem'in beni bulması ona çok şey borçlu olmamı sağlamıştı. Kan kaybından ölmem an meselesiydi o gün. Zaten kalbim de durmuştu. Gizem'in kulağına bu durum gittiğinden beri her saat başı annemi arıyordu. Ondan durumumu öğreniyordu. Ayça ise kaç kere kapımıza geldi bilmiyordum. Sürekli geri çevriliyordu.
Ha bir de Öykü... Onunla bu sürede hiçbir şekilde konuşmamıştım. Kapıma gelmişti. Annem uyuduğumu söylemişti. Rahatsızlık vermemek için yanıma gelmemişti. Ne haldeydi bilmiyordum. Merak ediyordum. Fakat ben gerçekleri öğrendiğimden beri o gün ailemle kazada bende ölmeliydim hissinden kaçamıyordum.
O gün annemle babamın barışması için onları zorla resitale götürme fikri benden çıkmıştı. Normalde annemle baş başa da gidebilirdim. Bu saçma inadım ailemi benden almıştı...
Öykü'yü bu drama ve zorluk dolu hayatıma zorla sokamazdım. Ailesinin katili olmayan ve sade hayatlar yaşayan insanlarla beraber olmalıydı. Benimle değil.
Çok fazla boş vaktim olmuştu. Hastanede, evde, yolda, camdan dışarıya bakarken... Belki de yılın en kötü sevgilisi olacaktım ama ilerde Öykü aldığım bu karar için yıllar sonra bana teşekkür edecekti. Emindim.
Tavana bakarken kapım çalındı. Ardından yatağımda oturur gibi durdum. Saate baktığımda ilaç vaktim gelmişti. Annem onları hatırlatacaktı sanırım.
Gelen kişi annem değildi.
"Müsait misin?"
Ellerini önünde birleştiren ve utangaç bir şekilde kapıyı aralayan kişiyi görmem donakaldım. Ya şimdi ya hiç Alya.
Soğuk bir şekilde konuştum. Ona olanları anlatmayacaktım. Çünkü o takardı her şeyi. İnce eleyip sık dokuyacaktı. Ona yük olmak en son istediğim şeydi.
"Evet."
Ayaklandım. Küçük yavaş adımlarla odaya girdi ve odamın kapısını ardından kapattı. Ben de yerimden kalktım. Ben kalkar kalmaz yanımda bitmesi zamanımı almamıştı.
Sımsıkı sarıldı. Cidden karnımdaki keskin acıyı unutmuştum. Sanki tüm acılarım dinmişti. Kalbimin acıları da buna dahildi. Ama aklımdaki o zehirli düşünceler...
"Seni çok özledim sevgilim."
O bana sımsıkı sarılırken ben ona kılımı dahi kıpırdatmamıştım. Halbuki bu nefes aldığım süre zarfında verdiğim en büyük sınavdı. Sarılsam ona, kendimden nefret ettirecek o konuşmayı yapamayacaktım. Onun iyiliği için yapmalıydım.
Omuzlarımdan beni tutup ayrılmamızı sağladı. Okul forması ile gelmişti. Çıkıştan sonra direkt buraya gelmiş olmalı. Gözleri ise kan çanağıydı. Onun canını yakıyordum. Sadece varlığımla bile bu mümkündü.
"İyi misin? Ağrıların mı var?"
Endişeli bir şekilde bedenimi süzdü. Bir şeyim yokmuş gibi başımı salladım. Yatağımın kenarına oturdum. Derin bir nefes aldım ve parmaklarımla oyalanmaya başladım.
"Seninle bir şey konuşmak istiyorum."
O da yanıma oturdu. Halıma bakmaktan başka bir şey gelmiyordu elimde çünkü ona bakarsam yalan söyleyemezdim. Anlardı.
"Ben ilişkiye ara vermek istiyorum."
Solumda oturan kendisine baktım. Göz pınarları daha kurumamıştı ki tekrardan ıslandı. Çenesi titremeye başladı. Tekrardan halıma baktım. Fakat boğazını temizleyip onun konuşacağını anladığım için söyleyeceklerimi yuttum.
"Ne demek oluyor bu Alya?"
Usta bir yalancı gibi gözlerinin içine baktım. Duvar gibi suratımla ona cevap verdim.
"Ara vermek istiyorum."
Ellerimi tutmak için yaklaştı ki ben yanından kalktım ve cam kenarına geçtim. Dışarıya bakıyormuş gibi yaptım. Benden nefret etmesini sağlamalıyım diye geçirdim içimden.
"Ne yani bu birkaç hafta yalan mıydı?"
Ona doğru baktım. Ellerimi önümde bağdaş yaptım.
"Yalan değildi. Sadece takıldık ama şu an her şey rayından çıkıyor ve seninle uğraşamam. Anladın mı?"
Yalan. Keşke tek sorunum seninle olan ilişkim olsaydı. Emin ol o bile benim için bir sorun değildi. Kendimi en güvende hissettiğim yerdi. Fakat gün gelecek bizi de mahvedecektim.
Ayakalanıp karşıma geçti. Aramızdabelli bir mesafe vardı. Göz yaşlarını sildi. Ağlama sebebin olmak benim çok ağrıma gidiyor be Öykü.
"Madem öyle bana bak ve beni sevmediğini söyle."
Çenemi sıktım. Özür dilemek istiyordum. Dizlerine kapanıp affetmesini istedim ama artık bu yolun dönüşü yoktu. Gözlerinin içine baktım.
"Sevmiyorum."
Ağzı aralandı. Bir şey söylemek istedi. Gözlerini kırptı. Sağ eliyle bir tokat attı. Gözlerimi yumdum. Ardından baktım. Hızla odayı terk etti. Kapıyı da sert bir şekilde kapatmıştı.
Sırtımı cama yasladım. Ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Annem odaya geldiğinde gitmesini istedim. İsteğimi bağıra çağıra söylemiştim. Yere çöküp dizlerimi kendime çektim. Yeri yumrukladım.
Elimde ailemin kanı vardı. Tekrardan kendime hatırlattım. Ben o gün onlara eşlik etmeliydim. O arabadan sağ çıkmamalıydım. Çilem beni o gün bulamamalıydı. Ben katildim. Hiçbir şeyi hak etmiyordum. Özellikle Öykü'yü... Özür dilerim sevdiğim.