-35-

517 46 23
                                    

Bir insan ne kadar gergin olabilirdi? Veya düşünceleri yüzünden kırmızı ışıkta beklerken kafasını kurcalayan şeylere ne kadar dalabilirdi? Açıkçası ben bugün çok dalgındım. 

Okulun ikinci dönemi bugün itibariyle başladı. Yağmur kendini dünyanın hissiz topraklarına teslim ediyor, insanlar da yağmuru seviyorum demesine rağmen sağa sola büyük bir geç kalma korkusu yüzünden koşturuyorlardı, kaçıyorlardı.

Ben ise sabah trafikte kalmış üstüm sırılsıklam olmuştu. Üstüne kırmızı ışıkta dalgınlığım yüzünden insanlardan küfür de yemiştim. Her ne kadar direkt gelip suratıma söylememiş olsalar bile kornayı çalış şekilleri veya beni sollamaları bunu gösterir nitelikteydi. 

Ha bir de şu mesaj olayı. Hala yazana ulaşamadım. Numarasını aradığımda ise böyle bir hattın olmadığı söyleyen sekreterin sözünü ezberlemiştim bile. Bugün ne olacaktı bilmiyordum ama umuyorum ki basit bir trol kurbanı olacaktım.

Camdan dışarıya bakıyordum. Gün daha yeni ayıyordu. Öğrenciler de trafikten nasibini almış olmalı ki derse dakikalar kala gelmişlerdi. Sınıf yeni yeni doluyor, benim gözlerim ise camdan Öykü'nün yolunu gözlüyordu.

Dün annesi gelmeseydi aramızda olacakları düşündükçe utanıyordum. Ben böyle biri değildim açıkçası bu konularda utanmaz gamsızın tekiydim ama hisler insanı değiştiriyordu. Canlı kanıt ise bendim. 

Sırtımdan gelip aniden sarılan kişi ile yerimde irkildim. Mesaj yüzünden tetikteydim. Burnuma dolan koku ile gelen kişinin kim olduğunu anlamam zamanımı almamıştı. 

"Günaydın sevgilim."

Omuzlarımdaki ele yaklaştım ve öptüm. Huzur kaynağım gelmişti. 

"Günaydın."

Ardından arkama döndüm ve Öykü'ye sarıldım. Dudaklarına ise hafif bir öpücük bıraktım.

"Nasıl oldun? Bugün biraz daha iyi misin?"

"İyiyim ama senin rengin atmış yoksa hasta falan mı oldun?"

Çantasını sandalyeye koymuş ardından bana bakarak cevabımı bekledi. Bu sırada masaya oturdu. Elini yanağıma koyup okşadı. Diğer eli ile de alnıma bakıp ateşimi kontrol etti. Hiçbir şey belli etmedim.

"Hayır kuzum, uykusuz kaldım."

Ardından bacaklarını araladı. Ellerimden tutup beni kendine çekti. Ben de başımı onun omzuna koydum. Saçlarımın arasına öpücükler kondurdu. Elleriyle de ensemi ovdu.

"Emin misin?"

Ona huzursuz, tedirgin olduğumu söylemek istiyordum ama daha ortada bir şey yoktu. Belki de bu mesaj olayını ben fazla abartıyordum. O yüzden şu an anlatmamayı seçtim. Kafamı kaldırıp karşısında doğruldum.

"Evet, uyursam geçer."

Tebessüm ile süsledim yalanımı. İnanmış olacak ki o da bana gülümsedi. 

Alp sınıfa kurt gibi uluyarak girdi. Peşinden Ayça ve Çilem de kahkahalarla girdi. Uzun zamandır görüşmüyormuşuz gibi birbirimize sarıldık ve tatil hakkında konuştuk. Demet ve Alp hiç ayrılmamış tatil boyunca. Ayça da Gizem'in barında yarı zamanlı çalışmış ve aldığı günlük paraları da orada yemiş. Çilem ise sürekli bilgisayar başında oyun oynamakla geçirmiş. Fakat Alp'e baktığımda sınıfa girerken aksak yürüdüğünü fark ettim.

"Alp neden aksayarak yürüyorsun?"

Sandalyesine oturdu ve yan dönüp bana baktı. Biz de Öykü ile sıramıza oturduk. Bana doğru yaslandı. Alp hızla omzumu tuttu.

Piyano (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin