-41-

381 43 17
                                    

Sanırım amacıma ulaşıyordum. Kendi başıma kazdığım bu çukurda çekmem gereken acıyı çekecek ve insanların nefreti yüzünden kimsenin dikkatini de çekmeyecektim. 

Kafamda dönen şeyleri kestiremiyordum. Ama kalbime saplanan acılarda bir o kadar keskindi. Annemlere iyi olduğumu göstermek babında sürekli bir maske ile dolaştım. Hatta haftasonu arkadaşlarımla dolaşmaya çıkacağımı söylemiştim. Fakat yalandı. Sahile gidip çimenlerin üzerinde oturdum. Yaklaşık olarak içtiğim bir paket sigaranın ardından akşamın çökmesiyle eve geçmiştim. Onlar da sonunda iyi olduğumu düşünüp tekrardan iş seyahatlerine kaldıkları yerden devam ettiler. 

Sabah erken saatte Gizem beni kontrole gelmişti. Annem'in onunla konuşup göz kulak olmasını istediğine adım kadar emindim. Ona da her şey yolundaymış gibi davrandım. Kahvaltı yaptıktan sonra beni okula bıraktı. 

Merdivenlerde Öykü'yü gördüğümde onu görmezden geldim. Hatta herkesi görmezden geldim. Kimsenin vaktine değecek biri değildim. Sınıfa adımımı atar atmaz Alp ve Çilem'in soru yağmuruna kısa cevaplar verip onları da geçiştirmiştim. 

Sırama geçip uyuyakalmıştım. Ancak sabah okula gelirken aldığım çikolatayı son ders saati elimi cebime attığımda fark ettiğimde ise onu vermek için geç kaldığımı düşündüm. Şans yüzüme gülmüş olacak ki Öykü tuvalete gittiğinde fırsat bu fırsat diyerek çantasına bıraktım. 

Onun canı sıkkın olduğunda yemekle arası açılırdı. 

Ona o çikolatayı bırakanın ben olmadığımı söylemek zorunda kaldım. Hem onu üzüyor hem de mutlu etmeye çalışıyordum. Fakat gittikçe sıçıp sıvıyordum. 

Koridorda yürürken sırtıma biri atladı. Okulun boş koridorunda yere yapıştığım anda çıkan ses ile bir yankı oluştu. Çoktan öğrenci ve öğretmenler okulu boşaltmıştı.

Daha yeni alınan dikişlerim ister istemez bir acı yarattı karın bölgemde. Kalkıp sırtıma atlayan kişiye yüzümü dönecektim ki Çilem'i görmem ile ona vurmaktan vazgeçtim. 

Kolumdan tutup beni kullanılmayan spor salonuna sürükledi. Yerleri mavi matla kaplı olan spor salonunun yerine fırlattı beni. Karşılık vermek istemiyordum. Yerden destek alarak kalktım. Çilem yakalarıma yapışıp sırtımın tahta duvara yaslamasını sağladı. 

"Ne yaptığını zannediyorsun?" 

Benim yakalarımdan tutup silkelerken sonunda günyüzüne çıkan sinirimle bacağına tekme attım. Bacağını tutup acı içinde inlediğinde ise tek bacağı üzerinde sekmeye başladı. Üzerimdeki hırkayı ve çantayı kenara attım.

"İşin olmayan şeylere burnunu sokma. Öykü'yü de almak istiyorsan al git."

Sırtı bana döndüğünde arkasından onu ittim ve yere düşmesini sağladım. Kolundan tutup onu sırt üstü çevirdim. Karnına bir tekme attım.

Sinirleniyordum. İçimde biriken bu nefret kendimeydi. Biliyordum. Ancak kendime bok gibi davranmam yetmiyormuş gibi çevreme de o şekilde davranıyordum. Parmaklarımı saçlarımın arasında dolaştırdım. Öfkeyle bağırdım.

"Siktirin gidin uzak durun benden!"

Çilem hızla yaklaşıp yüzüme yumruk attığında daha yeni kabuk bağlayan yaram tekrardan kanamaya başladığında tam elimin tersi ile silecektim ki bir yumruk daha yedim yere yığıldım. Çilem üzerime çıkıp yakalarımdan tutup sırtımı yerden ayırıp sert bir şekilde vurdu.

"Amınakoduğumun gerizekalısı neden bize bok gibi davranıyorsun?"

Tekrardan sırtımı kaldırıp yere vurdu.

"Aptal orospu anla şunu benim gözüm Öykü'de değil."

Bir kere daha yumruk attığından genzime gelen kan tadı ile burnumun kanadığını anladım. 

"Madem bok gibisin neden uzaklaşıyorsun? Yardım istesene bu zayıflık değil salak."

Yakasındaki ellerini tuttuğumda ise donakaldı. Beni o gün tuvalette o şekilde bulan Çilem'di. Annem bana bunu söylemişti. Aklıma gelen fikir ile korkuyla sordum.

"O kadının dediklerini duydun mu?"

Kendini kenara bırakıp benim gibi sırt üstü uzandı ve derin nefes aldı.

"Evet."

Sanırım hayatımın son saniyesine kadar saklamayı planladığım sırrıma bir ortak çıkmıştı. Derin nefesler arasında konuşmaya devam etti.

"Neden her şeyi kendin sırtlamaya çalışıyorsun? Güzel olan ilişkini heba ediyorsun?"

Yüzümde ve burnumda akan kana rağmen yutkunup konuştum. Acı eşiğim gitgide artıyordu.

"Yük olmak istemiyorum."

"Arkadaşınız biz aptal. İyi günde kötü günde beraber olmalıyız. Ne sikime uzaklaşıyorsun? Hadi bizi siktir et Öykü'ye nasıl kıyıyorsun?"

Şakaklarımdan akan damlalar yüzümü gıdıklıyordu fakat gözyaşımı silemeyecek kadar yorgundum.

"Zamanında Öykü iyi hissetsin diye onca takla attın. Şimdi de ona bu şekilde davranıyorsun. İkinizde acı çekiyorsunuz. Hele sen o hastanedeyken kızın geldiği hali görsen için yanardı."

Yerimde kalkıp oturdum. Bacaklarımı bağdaş yapıp elimle yüzümü sildim. Ağlamaya ara veremiyordum. Çilem'de doğrulup benim gibi oturdu.

"Yaşadığın şey ağır. Farkındayım. Al uzaklaş kafanı topla. İstediğin kadar uzak dur bizden ama saçma sapan davranma."


Piyano (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin