-26-

769 63 38
                                    

En son kendimi Öykü'nün yanıbaşında bulmam lazımken ne ara olduğunu bilmediğim bir şekilde arabanın arka koltuğunda bulmuştum. İçi deri ve krem renkli koltuklara hapsedilmiş şekilde hissediyor olmam normal miydi? Arabada bir tek ben vardım üstüne. Anahtarını gördüğümde ise ön koltuğa geçmek istemiştim ama sürekli rüyalarımda gördüğüm o çiftin arabaya girmesi ile irkildim. Beyaz elbiseli kadın elinde tuttuğu siyah güller ile solunda kalan adama güldü.

"Aden hazırsan çıkalım yola."

Dikiz aynasına bakan adamın yansımasını görmediğimde aslında bir rüyanın içinde olduğumu anlamıştım. Kadın güllerden bir tanesini bana uzattı. Ben de almıştım.

"Kızımız sanırım dilini yutmuş."

Çift aralarında geçen kısa bir gülme tufanının ardından adam anahtarı çevirmiş ve yola çıkmıştık. Arabadan inmek istediğimde ise kapıların kilitli olduğunu açılamamasından anlamıştım.

"Aden bu ne asilik böyle kızım? Neden kaçmaya çalışıyorsun annenle babandan. Altı üstü bir piyano çalacaksın."

Koltuğun arkasından çekilip ön iki koltuğun arasına sıkıştırdım kendimi.

"Siz kimsiniz ve beni nereye götürüyorsunuz?"

Kadın burnunun dibinden çekmediği karagülleri koklar gibi yaptı ve yüzünde içimi rahatlatan tebessüm ile bana baktı.

"Daha dün konuşmadık mı, bugün küçük bir senfoniye katılacaktın."

"Kızım iyi misin rengin soluk gibi."

Adama baktığımda ise beynimin alev alışını hisseder gibi oluyordum. Sinirle çıkıştım.

"Ne kızınızdan bahsediyorsunuz? Ne Aden'inden bahsediyorsunuz?"

Kadın ise sözümü kesti.

"Sadece yolun tadını çıkar."

Biraz kenara çekilip arabanın camına tekme attım. Çığlık atıp yardım istemeye başladım. Gittiğimiz yollar otobandan ibaretti ama tek yolu kullanan araçta bizdik. Camlar da kırılacak gibi değildi. Bir tekme daha koyduğumda adam da aracın kontrolünü kaybetmiş ve bariyerlere girmişti. Arabadan çıkan dumana eşlik eden ise bir patlama olmuştu.

Yataktan çığlık çığlığa kalktığımda sırtımdan kıçıma kadar akan soğuk tere rağmen tuvalete koştur koştur gitmiştim. Midem bomboş olmasına rağmen her şeyi klozete boşaltmıştım. Elim ayağım titriyor ve bu gerçekçi rüyadan nasıl bu kadar etkilendiğimi hesaba katmaya çalışıyordum. Bir anlam bulamadıkça daha çok çaba harcıyor, harcadıkça da yorgun düşüyordum ve gözlerimden damlaların akmasına izin veriyordum.

Kalkıp aynaya baktığımda ise yüzümdeki o iğrenç ifadeyi gördüm. Bir nefretim vardı kendime. Bu nefreti sanki yıllarca taşımıştım ama şu an kanımın her damlasında bunu kendime yeniden hatırlatır gibiydim. Kireç kadar beyaz yüzüm ve terli kısa saçlarıma eşlik eden göz altı morluklarım. Sanki hiç uyumamıştım. Aden, piyano, araba kazası hepsinin arasındaki bu bağlantı neydi bilmiyorum. Kendimi bildim bileli Alya'ydım ben. Normalde sürekli o kadının yanında küçük bir kız çocuğu da olurdu ama bu sefer o yoktu. Ağlamalarım arasında karşımda duran aynaya yumruk attım. Bu sırada içeriye hızla gelen Öykü'yü fark ettim. Doğru ya ben bu gece onunla aynı yatağı paylaşmıştım.

Elimden akan kana rağmen bana sarılmıştı. Ellerini sımsıkı sarmıştı ve buradan çıkmamak, dünya ile yüzyüze gelmek istememiştim. Ne bu halimin ne de aynayı kırmamın nedenini sormamıştı. Klasik bir Öykü hareketiydi bu da. Fakat elimden de kanlar akıyordu o yüzden kendini benden çekip elime baktı. Fazla derin olmayan ve azıcık kan akan çiziklere baktı. Klozetin kapağını kapatıp beni oraya oturttu. Birkaç merhem ve bant çıkarıp yaramı temizlemeye başlamıştı. Bu sırada ise ben sadece ağlıyordum. Elimin yaralarını sardığında diz üstü çöktü ve bana sımsıkı sarıldı. Ellerini sırtımda sıvazlar gibi tutmuştu. Burnuma gelen kokusu ise çoğu sakinleştiriciden daha etkiliydi benim için. Biraz öyle durduktan sonra ellerini omzumda birleştirdi ve bana baktı. Yüzündeki o sıcak gülümsemesi ile.

Piyano (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin