Tüm okulda olan öğrencilerin bana tip tip bakmalarından sıkılmıştım. Ne var yani insanlar kapalı ortamlarda bere takamazlar mı? Belki üşüyorum... Tabi ki üşümüyorum ama kafamda kocaman bembeyaz bir bant varken bu şekilde gezemem. Gezemem çünkü insanların suratıma bakıp o acıklı bakışları ile baş başa kalmak istemiyordum. Her türlü göze batıyordum. Hay böyle işin...
Sabahtan beri tüm derslerde uyumuştum. Şaşırdık mı? Hayır. Öykü'de durumu biliyordu ki bana karışmamıştı. Fakat doktorun verdiği ilaçlar harbiden uyku yapıyordu. Sabah motoru kullanırken bile zar zor ayık kalmıştım. Son 5 dakika. Sonra Alp'in alacağı tostu güzel güzel yiyecektim. Ne tuhaftır ki o gün topu çöpe atmışım. Yani öyle diyorlar.
Dün yaşanan şey... Öykü ile bu durum hakkında konuşmadık. Konuşmasak daha iyi olurdu sanki. Her ne kadar çok hoşuma gitmese de onun bir ilişkisi vardı. Bunu bozmak istemiyordum. Arkadaşım Çilem için mutlu olacaktım. Öykü'ye ise mesafeli davranacaktım. Evet dün verdiğim kararlar bu yöndeydi. Yanımda oturuyordu Öykü ama olsun. Yine de uzak davranacaktım.
"Alya? Neden bana bakıyorsun?"
Ona bakıp onu düşünüyordum. Eminim şu an rezil olmuştum ama hemen diğer yan sıramızda oturan Ayça'yı görmem ile olayı lehime çevirdim.
"Ayça'ya bakıyordum."
Göz devirip hocanın son sözlerini pür dikkat dinledi.
Sabah Ayça'yı gördüğümde fazlasıyla cana yakın bir şekilde davrandı. Ayrıca o gece barda olanlar için özür diledi. Arkadaş olarak tekrardan tanıştık. Yalan değil ona kanım ısınmıştı ama sürekli beni süzüyormuş gibi hissediyordum. Zil çaldığında berem yetmiyormuş gibi giydiğim sweatin kapüşonunu da taktım. Çilem kemiklerini kırarcasına sağına ve soluna döndü. Alp ayaklandı ve gerindi. Ders edebiyattı. Arka dörtlü olarak uyumamak için büyük bir savaş veriyorduk.
"Hadi kalkın kantine gidelim. Ayça sen de gel."
Ayça bunu duyduğuna mutlu olmuş gibiydi. Yüzünde oluşan hafif tebessüm ile hepimiz birbirimize baktık. Sonra teker teker ayaklanıp kantine gitmek üzere yola koyulduk.
En arkadan ben gidiyordum çünkü daha yeni yeni ayılıyordum ve adımlarımı dikkatle atıyordum. Alp inatla Ayça'yı sırtına almak istiyordu fakat kendisi okul eteği giydiği için reddediyordu. Çilem ve Öykü kol kola girmiş Alp'e durmasını söylüyorlardı bir yönden de gülmeden duramıyorlardı.
Kantine geçtiğimizde Alp ve Çilem siparişleri almış ve o savaş alanına girmişlerdi. Öykü ile Ayça'da bana ayak uydurup her zaman oturduğumuz o yere geçtik. Ben duvar kenarına, Öykü karşıma, Ayça'da yanıma oturmuştu. Aramızda derin bir sessizlik vardı. Öykü ikimize de bakıyordu. Ateş püskürten bakışları yüzünden ruhum yanmış, bitmiş, kül olmuştu. Öykü gözlerini kısıp konuşmaya başladı.
"Siz ne zamandan beri tanışıyorsunuz?"
Ayça olaya atıldı. Lütfen kavga çıkmasın.
"Oldu sanırım birkaç ay. Gizem'in barında tanışmıştık."
Öykü kaşlarını kaldırıp başını salladı. Sırada az çok belli olan Alp ile Çilem'in olduğu yöne baktık. Çilem, Öykü'ye gelmesinin gerektiğini belli eden el hareketleri yapmıştı. O da kalkıp yanına gitmişti. Ayça derin bir nefes alıp bana baktı.
"Aranızda bir şey mi oldu? Sanki Öykü Çilem ile değil de seninle sevgili."
Gözlerimi Öykü'den çekip ona baktım. Bir elime de başımı yasladım.
"Olmadı. Kendisiyle eskiden baya kanlı bıçaklıydım."
Ayça saçlarını savurup sandalyesini bana çevirdi.
"Ha yani nefretten aşka dönenlerden."
"Ayça ne demeye çalışıyorsun bilmiyorum ama Öykü ile aramızda bir şey yok. O gayet mutlu ilişkisinden."
Başını yana yaslayıp sinsi bir gülüş attı.
"Ama sen değilsin. Yalan mı?"
"Hayır değilim ama elden ne gelir ki?"
Elimle ağzımı kapattım ve gözlerimi pörtlettim. Boş anıma denk geldi.
"Sakin ol, sen yokken bunun sohbetini yaptık. Geçmişte olan kavgalarınızı biliyorum. Bana kalsa Öykü'de sana yanık."
Kollarımı birleştirip masaya koydum. Başımı da kollarıma yaslayıp zemini izlemeye başladım. Arada ayağımla da ritim tutuyordum. Aklıma aniden onun bunu Öykü'ye söyleyeceği korkusu serpildi. Hıza başımı kaldırdım. Fakat ağrı yüzünden çenemi kastım. Ayça elini üst bacağıma atıp teselli eder gibi okşadı. Öykülerde yanımıza geliyordu bu sırada. Yüzünde olan o bakışı görmüştüm. Kıskançlık. Çilem ise anlamıyormuş gibi bana ve Ayça'ya bakıyordu.
"Merak etme bu durum aramızda. Her şeyin foyasını beraber gün yüzüne çıkaracağız. Sadece planıma ve bana ayak uydur."
İşin içinde Ayça vardı. İlk kez birine hislerimi söyledim. İlk kez kendi sesimden ben de duydum. Öykü Ateş... Senden hoşlanacağımı asla tahmin edemezdim. Bakalım Ayça'nın aklından neler geçiyordu. Çilem duvar kenarına geçti. Öykü'de onun yanına ve masanın başına Alp geçti. Herkes gergin bir şekilde yemek yiyordu. Aramızda sessizlik vardı. Alp dayanamadan bağıdı.
"Aaaa, çiftler arasında tek sap ben kaldım. Çilem Öykü ile, Alya da Ayça ile oldu. Hani bana."
Yediğim yemek aniden boğazıma takılmıştı. Öksürürken Ayça elime meyve suyunu tutturmuştu. Güç bela onu içerken onun Alp'e verdiği karşılık beni şoka uğratmıştı.
"Alp, öyle aniden söylenir mi? Alya dayanamadı. Her şeyin zamanı var."