-28-

649 52 12
                                    

Sabahın ilk ışıklarında sanki dört, beş ay okula gittiğimiz yetmiyormuş gibi karne gününde de aynı saatte gitmiştik. Kendimi en paspal halimle okula gitmeye zar zor ikna etmeye çalışıyordum. Üzerime giydiğim siyah bir sweat ve için beyaz tişörtün beni ısıtmayacağını anladığım an en kalın montumu da giymiştim. Altıma ise sadece klasik siyah bir eşofman giyip okula motorsuz gitmeye karar vermiştim. Kafa üstü kulaklığımı takıp yola koyuldum. Bir de çok değerli bir şey taşıyormuşum gibi Öykü'nün defterini de yanımdan ayırmıyordum. Sırtımdaki çantanın içine bıraktığım deftere bir de okuma kitabı eşlik ediyordu. Yollarda buzlanma Ocak ayının sonunu kendini hatırlatır şekildeydi. İyi ki motora binmedim dedim. 

Karne günü klasiği olarak geçen yıllarda karnemi alır eve giderdim. Uyurdum veya kahve sigara keyfi yapıp sonrasında uyumaya geçerdim. Fakat bu seneki için içimde tuhaf bir his vardı. Bu haftanın yoğunluğundan mıdır bilinmez ama Öykü konusundaki kararsızlığım beni yoruyor gibiydi. O kadar yoruyordu ki o günden beri herhangi bir telefona veya mesaja dönmüyordum. Sadece aylaklık yapmaya çalışıyordu aklım. 

Karnemi aldığımda anneme fotoğraf atmıştım. Teşekkür belgesini gördüğünde bana birkaç emoji ile yanıt vermişti. Tarık Hoca ise nasıl olduğunu soruyor gibi vermişti karneyi. Hocam, sınavdan önceki son gece yaşadıklarımı bir ben bir Allah biliyor demek istemiştim ama sadece gülümseyerek teşekkür etmiştim. 

Karneyi alır almaz okulu ilk terk eden ben olmuştum sanırım çünkü koşa koşa oradan çıkıp yola koyulacaktım ki beni aryan kişinin Gizem olması beni şaşırtmıştı. Kendisi aniden ormanlık alanda ailesinden kalan orman evine gitme kararı almıştı. Burnuma bokun kokusu gelmeye başlamıştı. Bir haltlar dönüyordu yine. Hadi hayırlısı diyip olduğum konumu söylemiştim. Beni almıştı. 

Şu an kendimi bagajda, iki gram oksijen almak için girdiğim triplere içten içe gülüyordum, aynı zamanda bunca yıllık arkadaşını bagaja atan Gizem'e küfrediyordum. Gittiğimiz yol otobandı bu da çevirme olma ihtimalini çok düşürüyordu. Yol boyunca burada kalacak gibiydim. Öykü, Gizem, Çilem, Alp ve Demet ön tarafta eski Türkçe pop şarkılarını bağıra bağıra söylüyorlardı. Ben de bayılmak ile bayılmamak arasında kalıyordum. 

Canım arkadaşım Gizem ile bu yolculuğa baş başa çıkacağımızı sanmıştım. Onunla son konular hakkında konuşmak istemiştim fakat ortam hiç müsait değil gibiydi. Aracın aniden sağa sapması ile kafamı arkama vurmuştum. Tam küfür savuracakken Gizem gergince güldü. 

"Evet mola verelim. Yolu yarıladık zaten."

Herkes arabadan hızla indiğinde  açılan bagaj kapısı ile bacaklarımın ne kadar uyuştuğunu anlamam saniyelerimi aldı. Derin nefes aldım ve diz üstü yere çöktüm. Cidden otobüse binmeyi yeğlerdim. 

Herkes sağa sola koştura koştura giderken. Gizem yanıma yanaştı ve çakmak istedi. Bana da bir dal sigara uzattı. Soğuk esen rüzgara rağmen ikimizde halimizden memnun gibiydik. O yüzden sigaralarımızı içtik. İçerden çıkan Öykü bana el kol hareketi yapıp gelmemi söyledi. Yanına gittiğimde ise sorguya çekmeye başladı.

"Neden görmezden geliyorsun?"

Sigaradan son dumanı alıp yanımızda duran çöpe izmariti attım.

"Kimi görmezden geliyorum?"

Öykü daha da küçülüp giydiği montun içinde kayboldu. Sesini zar zor duydum.

"Beni. Sanki o gün hiçbir şekilde yanıma gelmemiş bana destek olmamış gibisin."

Gözlerimi devirip sweatimin kapüşonunu taktım ve dudaklarımı yaladım.

"Altı üstü destek oldum. Oldu bitti."

Öykü suratıma bakıp salak demiş omzuma çarpıp arabanın yanına gitmişti. Ben de peşinden gitmiş ve araçta yerime yani bagaja geçmiştim. Herkes geldiğinde yola tekrardan koyulduk. Bu sefer arabada bir sakinlik vardı ben de bunu fırsat bilip iyice yerime sindim ve uyumaya karar verdim.

Arabanın girdiği yolu yapan mimarın diye içimde küfrederken bir o yana bir bu yana savrula savrula sonunda dağ yamacındaki ormanın arasındaki eve vardık. Kimsenin yanında çanta tarzı bir şey yoktu. Sanırım plan onlar için de spontane olmuş olacak ki sadece üzerimizdeki kıyafetlere sahiptik. Herkes eve benzinlikten aldığı poşetlerle girerken ben de gerine gerine ve esnemekten yere düşecek olan ağzımla girmiştim. Ev buz gibiydi. Gizem odunluğa gidip baktığında hiç odun bulamadığı söyleyince hemen bu ortamdan uzaklaşmak amacıyla ben atıldım. Elime bir adet balta tutuşturup beni yakın çevreye yolladı.

Kapıdan çıkıp gidecekken peşimde koşturan kişinin sesini duydum.

"Alya bekle ben de geliyorum."

Öykü... Senden uzaklaşmaya çalıştıkça neden bana daha çok yaklaşmaya çalışıyorsun anlamıyorum. 

"Akşam oldu olacak neden geliyorsun Öykü?"

Öykü montunun önünü kapatıp kapüşonunu taktı. 

"Akşam oluyor diye tek gitmene izin veremem."

Omuzlarımı silkip yola koyuldum. O da adımlarıyla bana ritim tutturup yanımda geldi. 

Biraz ilerledikten sonra kuru olan dalları gördüm. Öykü'ye ipten ve odun taşımak için yapılan bez büyük torbayı eline tutuşturdum. Yanımdan ayırmadığım çantamı çıkardım ve odunları kırmaya başladım. Bir yandan da torbaya koydum. 

Gizem'e kaç gün burada kalacağımızı sormak için arayacaktım ki telefonda telesekreterin sesini duymam ile telefonun çekmediğini öğrenmiştim. Güneş battı batacaktı. Fakat biraz daha ilerlemek iyi olur diye düşündüm ve Öykü ile yola koyulduk. Kendisine hiçbir şey taşıtmıyor her şeyi ben üstlemiştim. Kendisi sırtımdaki çantayı istiyor fakat vermiyordum. 

İlerlerken tüm bulduğum kuru dalları da torbaya atıyordum. Öykü sessizlikten rahatsız olmuş olacak ki konuştu. 

"Nasıl geri döneceğiz?"

Kırdığım son odunu da koyduktan sonra sigara yaktım ve çevreme baktım. Karanlık bastırıyordu. 

"Bu taraftan."

İşaret parmağımla gösterdiğim yöne bakan Öykü başka bir yön gösterdi.

"Hayır bu taraftan."

Torbayı omzuma takıp ellerimi kaldırdım. Karanlık daha da çöktüğünde çevremizde görülebilir herhangi bir şey yoktu. Sadece yıldızlar, ağaçların gölgesi ve Ay vardı. Birkaç dakikanın ardından Öykü tedirgince bana döndü.

"Gizem'i ara şarjı idareli kullanalım."

Telefonumu açıp ona çevirdim.

"Telefon çekmiyor."

İnanmamış olacak ki o da telefonuna baktı. 

"Kaybolduk desem?"


Piyano (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin