-16-

869 69 18
                                    

Eğer bu hayatta vasıfsız bir eleman varsa o da bendim. Neden mi? Bana sadece yemek yer yemez uyuyakalan bir insan var mı benden başka? Sanmam. Anne karnında yeni çıkan ve sütünü içtikten sonra uyuyan bebekler gibi oldum dün. Şaka gibi herkesi evime kadar sürükleyip akşam 9 olmadan uyuyakalmıştım.

Dün bizim evde toplanıp yemek yemiştik. Yemek yapma işi yazı tura sonucunda Öykü ve Alp'e kalmıştı. Bir gün daha karlı çıkmıştım. Öykü özel soslu, daha doğrusu mantarlı peynirli, makarnasını yapıp ayağıma kadar getirmişti. Sıksık onu yemek yapmak için çağırmam lazımdı. Eli de lezzetliymiş. Alp ise basit bir salata yaparak işten paçasını kurtarmıştı. Gizem gelmemişti. Nedeni ise mekanını özel bir kutlama için birileri tarafından kapatılmıştı. Cenk ve kendisi tüm gece hizmet etmişlerdi. Alp ben uyumadan evine gitmişti. Babası ile yaşadığı kavgalar onu bezdirmişti. Gencecik çocuk eve tıkılı kalmıştı. Ayça, Çilem, Öykü ve ben o gittiğinde film açıp çiftler olarak koltuklara yayıla yayıla takılmıştık. Sonrası ise derin bir uyku...

Uyandığımda kapkaranlık olan salonda sadece sokak lambasının ışığı vuruyordu ve aydınlatıyordu. Çilem ağzı açık bir şekilde horul horul uyuyordu. Ayça da bana doğru yayılmıştı. Kendimi onun yanından çok zor çekmiştim. Öykü'yü göremiyordum. Orta sehpadan telefonumu aldım. Saate baktığımda gece yarısı üç olduğunu görmemle şaşırmıştım. Uyku düzenim, seni kaybettiğim için özür dilerim.

Telefonu cebime atıp odamın balkonuna gitmek için ayaklandım. Alp'in bıraktığı sigara paketini de sehpada alıp yola koyuldum. Odama girdiğimde ise beklemediğim bir manzara ile karşılaştım. Cam kenarındaki pufun üzerinde Öykü kitabı yarım açık üzerine bırakmış bir şekilde uyuyordu. Yerinden gayet memnun görünüyordu. Fakat orada durursa sabahına hepimize güzel bir şekilde küfür edecekti. Cebimdeki telefonu ve sigara paketini çalışma masama bıraktım. Yatağımın yorganını sonuna kadar çektim.

Öykü'ye doğru adımladığımda üzerindeki kıyafetlere baktım. Benim kıyafetlerimi giyiyordu ve içinde biraz kayboluyordu. Tatlı. Onun omzuna dokundum.

"Öykü hadi kalk yatağa yat."

Bir şeyler mırıldandı sonra tekrardan uyumaya devam etti. Tekrardan omzuna dokunduğumda ise bu sefer de eliyle elimi itmişti. İş başa düştü anlaşılan. Üzerindeki kitabı kapatıp yere bıraktım. Bir kolumu ensesinin diğer kolumu da dizlerinin arkasına geçirip onu kaldırdım. Ne ara bu kadar güçlendim?

"Alya lütfen beni affet."

Uyku haliyle söylediği bu cümleyi pek takmamıştım. İnsanların aklında türlü türlü şeyler dönebilirdi değil mi? Kollarımın arasında uyuyan o bedene baktım. turuncu saçları parıl parıl yerle buluşmak istercesine salıktı. Başını sağ omzuma yaslamış kollarını da bana sarmıştı. Melek gibiydi. Büzülmüş dudakları ise öpülesiydi. Fazla kendimi kaptırmadan onu yatağıma bıraktım. Biraz yerinde kıpraştıktan sonra anne karnındaymış gibi kendini küçültüp uyudu. Üzerine yorganımı da serip masaya bıraktığım sigarayı aldım. Balkon kapısı sessizce açıp dışarı çıktım. Tepede herkese selam veren ay ile bakıştım. Sigaramı yakıp derin bir nefes aldım. Aniden esen soğuk rüzgarlar yüzünden küfürler edip sigaramı hızla içtim. Hayatımı romantize bile edemiyordum...

İçeri geçip odama bıraktığım telefonumu aldım ve cebime koydum. Ardından da odadan çıkacakken son bir kez Öykü'ye baktım. Keşke yanına kedi gibi kıvrılıp yatabilsem Öykü. Kapıyı yavaşça kapatıp tekrardan salona geldim. Koltukların kenarlarında duran pikeleri Ayça ve Çilem'in üzerine örttüm. Annemlerin odasına gidip koskoca yatakta tek başıma yattım. Çok geçmeden yine uykuya teslim oldum.

"Aden."

Yine aynı yerdeydim. Bu sefer opera salonunda seyirci koltuklarında oturuyordum. Elim kolum bağlı bir şekildeydim. Panik içime nüfuz ederken etrafıma bakmaya koyuldum. Sahnede bu sefer sadece o kadın vardı. Saçları yoktu. Vücudundaki morluklar ise daha da artmıştı.

"Pardon hanımefendi bakar mısınız?"

Kadın beni duymamıştı sanırım. Kendisi üzerindeki aynı kıyafetleri ile piyanoya geçti. Yerini aldı ve şarkı çalmaya başladı. Bu şarkıyı hatırlıyordum sanki. Arkamdaki erkek sesi daha da çok yakınıma geliyordu.

"Aden!!!"

"Aden bugün piyano çalamıyor sevgilim. Bugün benden dinle."

Adamın sesi bu sefer uzaktan geliyordu. Siyah uzun perdelerin arasından adamı gördüğümde ise yüzünü tam göremiyordum. Sanki gözlerim inatla onu seçemiyordu. Ellerimdeki düğümü sökmek istiyordum ama yapamıyordum. Adam kadının arkasına gelip ellerini omzuna koydu. Kadının çaldığı her nota huzura erdiriyordu beni. Ta ki adamın belinden silahı çıkarıp bana doğrultması ve o patlama sesini duyana kadar.

Kan ter içinde yatakta yerimde sıçradım. Nefeslerim sanki beni yaşatmak için değil öldürmek içindi. O an sanki boğazım düğümlenmişti. Aniden sesi duyduğunda yanıma gelen ve bana sarılan bedeni bile o an fark etmemiştim.

"Şşşş geçti. Sakin ol."

Bedenim onun kolları arasında delilercesine titriyordu ve soğuk terler atıyordu. Omzunda olan başımı okşamaya başladığında ise sanki tüm beynim ve bedenim yeniden başlatılmıştı.

"Sadece bir rüya..."

"Ad- Aden ne, ne demek?"

Öykü beni kendinden uzaklaştırıp kafasını yana yatırdı.

"Cennet bahçesi... Ne oldu ki?"

Anlatmakla uğraşamazdım. O yüzden sadece başımı olumsuzca salladım. Öykü iyi olduğumdan emin olmak için beni bir saniye bile bırakmadı. Sonrasında kalkıp içeri geçti.

Piyano (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin