-9-

887 63 4
                                    

Çilem'in sesi ilişti o an kulaklarıma.

"Kanka?"

Tepeden tırnağa bakındım ona. Basit bir eşofman ve mont ile bitirmişti kombinini. Arkasından ise tatlı bir şekilde al al yanaklı ve nefesimi kesen o kızı gördüm. Öykü bana bakıyordu. Herkes şu an benim neden burada olduğumu anlamaya çalışıyordu.

"Şey Kaan mesaj attı. Sana bakmamı istedi de..."

Çilem bir kaşını kaldırarak bana bakıyordu. Allah bilir şu an aklından neler neler kuruyordu da bize söylemiyordu. Bu ikiliyi böyle mutlu görmek beni bir nebze bile olsa kıskandırmıştı. Öykü ile Çilem cidden ne ara bu kadar samimi olmuştu diye düşünüyordum ama birbirinin evlerine gidecek kadar olduğunu sanmazdım. Çilem telefon ekranına bakıp acele ile ellerini cebine soktu ve ikimize baktı.

"Gençler ben kaçayım saat geç oldu. Yarın görüşürüz."

Öykü iyiydi. Yine o tatlı gülümsemesi vardı yüzünde. Ama birkaç saat önce sanki ağlamıştı. Çünkü hala yüzünde kızarıklık vardı. Birkaç adım ters gittim.

"Ben de kaçayım. Öykü seni de gördüm zaten."

Öykü giydiği peluş pijamasının kapüşonunu indirip yola koyulan ve bahçede ki taşlı yolu yarılayan Çilem'e el salladı. Yüzündeki o tatlı halinden birkaç saniye içinde eser kalmadı.

"Sen kalıyorsun."

Sesindeki dominantlık içimdeki azman kızı mutlu etmişti. Kendisi içeri geçti. Ben de annesini takip eden küçük çocuklar gibi peşine takıldım. İçeri girer girmez ferah bir havaya sahip olan salon karşıladı beni. Evin mobilyaları açık gri tonlarındaydı. Hem iç karartıcı hem de ferahlatıcıydı. Garip bir ambianstı. Kendisi tam da büyük ekran televizyonunun karşısına geçip sanki her şey yolundaymış gibi dizi izliyordu. Onun için sanki ben yoktum. Dilim aniden çözülüvermişti ki kendisi oturduğu koltuğun yanını patpatladı. Bu gece bu evden umarım cesedim çıkmazdı. Çünkü kemiklerime kadar Öykü'nün bir seri katil olduğu düşüncesine kapılıyordum.

"Ben o itirafı atmadım. Kaan sadece seni kontrol etmem için yolladı beni buraya. Ondan bu durumu öğrendim."

Gözlerini ekrandan almadan izlediği ve yeni anladığım sitcom dizisindeki espriye kahkaha attı. Kahkahalarının arasında ise net bir şekilde konuşmayı başarmıştı.

"Kanıtla."

Ona dönük bir şekilde oturuyordum. Kumandayı alıp diziyi durdurdu. O da benim gibi bana dönük bir şekilde oturdu.

"Sana kanıtla diyorum çünkü bu durumu sadece sen biliyorsun. Kendim yazmamış olduğuma göre senden başka bir seçenek kalmıyor."

Derin bir nefes aldım ve burun kemerimi iki parmağımla sıktım. Hayır beynim şu an donmanın sırası değil.

"Nasıl kanıtlayayım Öykü? Gidip o yazan kişiyi mi bulup getireyim sana?"

Öykü gülmeye başladı. Bu kız güzel olduğu kadar da benim sinirlerimle oynuyordu.

"Ne bu sinir Alya Hanım! En yakın arkadaşınız gece vakti evimden çıktığı için mi bu siniriniz yoksa?"

Sinir oluyordum. Bunun acısını ise çenemi sıkarak çıkartıyordum. Kendisi kollarını önümde bağdaş yaptı ve başını soluna yatırdı. Gözlerindeki o şeytani ışıltıyı gördüğüme yemin edebilirdim o an.

"Senin bunu yapmadığını biliyorum çünkü sen mesajlarda ingilizce klavye kullanıyorsun. O kişi ise Türkçe karakterler kullanıp yollamış. Açtığı hesap yeni ama senden gelen alkol kokusu ve sigaradan anladığım kadarıyla bardaydın. Dışarda telefonuna pek bakan bir tipte değilsin. Ayrıca söz verdin ve sözünü tutacak birine benziyorsun."

Anlık sinirim yüzünden sesimin yükselmesine engel olamadım. Beni benden daha iyi tanıyor olması da beni fazlasıyla şaşırtmıştı. Ama şu an bu pek umurumda değildi.

"Peki ne diye saçma sapan konuşuyorsun? Bu kadar yolu geldiğime ve hala senin triplerinle uğraştığına inanamıyorum."

Ayaklanacaktım ki Öykü elini elimin üzerine koydu. Sinirimden yana bir eser kalmadı. Sadece sessizlik hakimdi.

"Seninle uğraşmayı seviyorum biliyorsun. Onun dışında bu durum iyi ki oldu artık kapalı bir birey olmak zorunda değilim. Yazan kişiyi araştıralım beraber. Bir de Çilem de araştıracakmış."

Kendimi savunmasız bir yavru gibi hissediyordum. Eli hala üzerimdeydi. Ciddi tavırlarının altında duyduğum ses tonu ona ayrı bir samimiyet katıyordu. Çilem konusu ise içimi yiyip bitiren bir parazitti.

"Çilem... Onunla ne ara böyle oldunuz?"

Öykü karşısında duran donmuş ekrana dikti bakışlarını. Gözleri parlıyordu. Çilem onun gözlerini parlatabilecek kadar değerli miydi?

"Çilem hep dikkatimi çekmişti. Çok kafa ve sohbet edilebilir birine benziyor. Asla onunla oturup sohbet edemedim. Son zamanlarda birkaç fırsatımız oldu. Tanıma şansım oldu."

Nasıl yani demek istiyordum o an ama beynimin durmasını geçin felç geçirmişti. Kaskatı kesildim bu sözlerinden sonra. Gözlerimin içine bakıp sözüne devam etti.

"Bugün o itirafı gördü ve yanıma destek için geldi. Samimi birine benziyor. İçimden bir ses neden olmasın ki diyor sürekli."

Kulaklarım sanki çınlamaya başlamıştı. Emindim şu an onun suratına boş boş bakıyordum. Çenemin ağrısı arada kendini belli ediyordu. Ondan daha önemli bir şey varsa o da sol tarafımda hissettiğim o acıydı. Ben ne ara böyle oldum diye kendimi alıkoyamıyordum ki telefonum çaldı. telefonu açamadan kapanmıştı. Peşinden gelen mesaja baktım. Annemdendi...

"Kızım bi sürpriz yapalım dedik ama baban süslerle kanepede uyuyakaldı. Nerelerdesin?"

Burası ile evimin arası yakındı ondan hemen kalksam iyi olacak gibi hissettim. Annemin de beklenmedik bir şekilde eve dönmüş olması beni şok etmesi gerekirken sanırım alışmaya başladığım için sıradan bir durum haline gelmişti.

"Şey annem yazdı da eve gitsem iyi olacak sen de dinlen."

Ben ayaklandığımda kendisi de ayaklandı ve kapıya doğru gittim koşar adımlarla. Acelem yoktu ama kaçmak istiyordum yanından.

"İyi geceler Öykü."

Gözleri parıl parılken el salladı bana. Motoruma binene kadar bekledi kapının önünde ardından ben gazı kökleyip yola koyuldum. Çilem ve Öykü... Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Ummadık taş baş yararmış.

Piyano (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin