-11-

938 62 25
                                    

Öykü'den

Bugün Alya ile sıra arkadaşı olmuştum. Arka tarafta onunla beraber oturuyordum. Normalde her ders saati uyuyan kıza sonunda ders notu tutturmayı başarmıştım. Tahtayı net görmeme rağmen o not aldıkça defterine bakıp ondan yazıyordum. Siyah kısa ve herkesin tabiriyle erkek kesimi olan saçlarından buram buram kokan şampuan kokusunu içime çeke çeke burnuma mühürlenmişti bu koku. Öğle arasında herkes kendi işiyle uğraşıyordu. Merdivenlerin karşısında duran koltukta oturuyordum ve gelip geçen öğrencilere bakıyordum. Karşımda beliren üçlü arkadaş grubu ile gözlerim Alya ile buluştu. Kendisi hala beni görmemiş olacak ki koskoca bomboş koridorda dördümüz vardık. Çilem beni görünce elini sallamıştı. Gülümsemekle ona karşılık verdim. Alp ile Alya ise hararetli bir iddalaşmanın ortasındaydı. Alp elindeki buruşturulmuş kağıdı Alya'ya gösterdi.

"Kanka eğer bu topu şu son üç merdivenden çöpe atarsan yarın tostun ve meyve suyun benden."

Tanıdığım Alya bu teklifi geri çeviremezdi. Çok geçmeden elinden topu alıp oturduğum koltukların yanında duran çöpe atmak üzere merdivenleri indi. Sonrasında ise tam hedef alıp atacaktı ki ayakları kaydı. Yere düşer düşmez yanına fırladım. Yüz üstü yapışan ve hareketsiz bedenini görmek her ne kadar çok komik gelse de bedenini çevirdiğimde başından akan kanı görmek durumu ciddiyete bindirmişti. Alp merdivenleri hızla inip yanımıza geldi ve onu kucaklayıp alt kattaki revire koşa koşa götürdük. Odaya hızla girdiğimizde hemşire sedyeyi gösterdi. Alp konuşamıyor, Çilem ise tırnaklarını kemiriyordu. Sedyede uzanan bedene bakan hemşire gözlerini ışık ile kontrol etti. 

"Ona ne oldu?"

Olayı kurtarabilecek tek ben vardım sanırım.

"Hemşire hanım Alya merdivenden takılıp son üç basamaktan yüz üstü düştü."

Hemşire ise alnındaki yaraya ve nefesine baktı. Steteskop ile de kalbini dinledi. 

"Yanında kimler vardı?"

Çilem ve Alp tedirginlikle ellerini kaldırdı. Hemşire dolabına gidip ilaçları aldı ve önüme dikildi.

"Sen burada onun yarasını sar. Basit pansuman yapsan yeterli. İlk yıl zaten öğrendiniz sağlık dersinde."

Alp ve Çilem'e baktı. İlaçları da bana verdi. Daha doğrusu elime tutuşturdu.

"Siz ikiniz benimle Tarık Hoca'ya geliyorsunuz."

Hemşire odadan çıktığından annesini takip eden yavru ördekler gibi ikisi de onu takip etti ve kapı kapandı. Küçücük bir odadaydık. Alya uzandığı için daha rahat etmesi için odanın bitimindeki sedyenin yanında duran perdeyi çektim. Bayılmış gibi değildi sanki derin bir uykuya dalmıştı. Başta ayakkabılarını çıkarıp kenardaki pikeyi üzerine örttüm.  Fazlasıyla rahat duran  sedyenin üzerine başta bıraktığım gazlı bezlerle yarasını temizledim. Fazla derin değildi. Ardından ise verdiği melhemi sürdüm. Bildiğimiz yarabantlarından birkaç kat daha büyük olan bantı da açıp alnına yapıştırdım. 

Alya'dan

"Aden, bana bir şarkı çalar mısın?"

Ne ara buradaydım bilmiyorum ama şu anda kapkaranlık bir odada bulmuştum. En son Alp ile iddiaya girmiştik. Ne ara buraya geldim. Uyuya mı kaldım? Odaya baktığımda sonsuz gibiydi. Arkama baktığımda ise tepeden vuran beyaz bir loş ışık ve o ışığın altında parlayan siyah bir piyano gördüm. Piyanoya doğru gittim. Sandalyeye oturdum. Notalara basmaya başladım. Tabi hata yapmadan da duramadım.

"Ah kızım hep aynı hatayı yapıyorsun."

İleriye doğru baktım. Uzun siyah saçlı ve boylu ince soluk tenli bir kadını gördüm. Yanıma doğru geliyordu. İçimden kaçmak gelmiyordu. Nedense çok doğal ve sıcak hissetirmişti bu an bana. Kadının beyaz saten askılı elbisesinin açık yerlerinden belli olan morluklar kanımı dondurmuştu. Yanıma usulca oturdu. Bakışlarımı rahatsız olmaması için çekmiş göz ucuyla ona bakıyordum. Kendisi çalmaya başladı piyanoyu. İçimde tuhaf şeyler dönüyordu. 

"Ağlıyor musun yoksa bak bakalım bana."

Çenemin altından tutup ona bakmamı sağladığında ise alnımdan akan sıcak sıvıyı hissettim. Tam elimi atacaktım ki kendisi o bölgeye elini sürdü.

"Haylaz Aden yine iş başında desene..."

Sıcak gülümsemesinin ardından bir ses duydum.

Yerimden sıçrayarak uyandığımda yanımda uyuklayan Öykü'yü gördüm. Sandalyede başını duvara yaslayıp duruyordu. Boğazım kurumuştu ve öksürmeye başlamıştım. Öykü gözlerini açıp uzanmaya çalıştığım suya atıldı. Şişeyi açıp bana içirdi. 

"İyi misin?"

Yerimde doğrulup oturacaktım ki başıma saplanan acı ile dişlerimi sıktım. Ellerimin arasına başımı alıp bantı fark etmem kısa bir süremi almıştı. 

"Ne oldu bana?"

Doğrulmama yardım etmesinin ardından üzerimden attığım beyaz renkli pikeyi toplayıp sandalyenin üzerine astı. Ben de ayakkabıma uzanıp giymeye çalıştım. Ardından zar zor ayaklandım. Tam ayaklarımın üzerinde duracakken onun kollarının arasına düşüverdim. 

"Alya lütfen geçip uzan. Merdivenlerden düştün."

Nedense ona karşı gelemedim ve yerime geçtim. Uzandım ve bembeyaz olan tavana baktım. Yanımda duran pencereden okulun arka bahçesine baktım. Kimsenin girmediği bu bahçeye bakınırken Öykü'nün bakışlarını hissediyordum.

"Neden bana bakıyorsun Öykü?"

Dışarı bakmaya devam ediyordum.

"Korktum."

"Neden korktun?"

"Seni hareketsiz görmek ne bileyim çok kötüydü işte."

Kapının açılma sesini duyduğumda ise Çilem'in perdeyi aralaması ve beni görmeden direkt Öykü ile konuşmasına şahit oldum.

"Aşk, Alya nasıl oldu annesi yolda geliyor."

Öykü bakışlarını bana çevirince Çilem ile göz göze geldim. Yine tepkisiz kalmaktan başka bir şey gelmemişti elimden. Çilem ise yine kaçmaktan başka bir şey yapamadı.

"Neyse ben kaçayım Tarık Hoca bekliyor. Geçmiş olsun kanka."

Bir şey dememe fırsat kalmadan Çilem rüzgar gibi geldi geçti. Öykü'ye sadece tek bir soru sormak istedim o an.

"Sevgili oldunuz mu?"

Bakışlarını ellerine çekti. Gergince nefes aldı.

"Evet bu sabah beni alırken konuştuk bu durumu. Deneyelim dedik."

Bir insan neden sevgilisinden bahsederken neden bu kadar huzursuz olurdu ki? Acaba okulun homofobiği yani kendisi hakkında yapılacak dedikodulardan mı korkuyordu?

"Bu durum aramızda kalacak merak etme."

Bana bakıp gözlerini devirdi. Ne demem lazımdı ki? Annem feryat figan içeri girip adımı seslenince perdenin aralanması bir oldu. Öykü ise geçmiş olsun diyip odadan çıktı. 

Piyano (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin