-4-

1K 81 6
                                    

"Ne işin var burada?"

Öykü bana bu soruyu sorarken kapının orada duran askılığa hem çantasını hem de üzerinden öncesinde çıkarmış olduğu kendi hırkasını asıyordu. Tarık Hoca seninle atmam gereken birkaç kavga vardı. Bu adam bunları bizi barıştırmak için yapmıyorsa ben de Alya değilim. Ayrıca uyguladığı taktik çok çocukçaydı. Sanki ikimizde kreşteki öğrencilerdik ve oda bizi barıştırmaya çalışan öğretmenimizdi.

"Tarık Hoca burayı düzenlemem için beni yolladı."

O da boş birkaç sandalyeyi olabildiğince benden en uzak masaya konumladı. Başını masaya yaslarken ben de burnumun kemerini sıkıp derin bir nefes aldım. Sanırım bu 4 saat içinde ikimizde katil olmayacaktık sadece uzlaşmaya çalışan iki taraf olacaktık. Yoksa burada yapılacak iş gittikçe uzardı. Hoş ben yarında burası ile ilgilenebilirdim ama bu işte ikimizde ortaktık. Umarım yaptığım işe karışmazdı. Çünkü o zaman cidden sinirden burayı daha beter bir hale getirebilirdim. Kaç dakika geçti bilmiyordum ama benim cidden çalışmaya niyetim yoktu. Ona doğru adımlamadım ama yanımda duran buruşmuş kağıdı alıp tam sıranın üzerindeki kafasına attım.

"Aptal mısın nesin? İşleri halletmeye başlasana. Zaman akıp gidiyor."

Kaşlarımı havalandırdım. Sidik yarışımıza hoşgeldiniz. Normalde cidden işleri halledip evime gidecektim ama bundan sonra hiçbir kuvvet beni buradan kaldıramazdı.

"Pardon uşağın mı var burada?"

Bana cevap vermeden geçen 20 dakikanın ardından verdiğimiz bu sessiz ve soğuk savaşın galibi bendim. Etraftaki kağıtları toplamak için ayaklanıp çöp kutusunu aldı ve çöpleri toplamaya başladı. Ben de gönlüm el vermediği için ayaklanıp atölyedeki masa ve sandalyeleri düzgünce yerleştirmeye başladım.

Öğle arasından sonra ilk ders bitmişti. Biz işin çoğunu neredeyse halletmiştik. Sıraları düzgünce yerine koydum o da çöpleri topladı. Tuvalleri boyutlarına göre ayarlayıp duvara koydum o da etrafta dağınık duran boya fırçalarını üzerindeki numaralara göre kutularına koydu. Düşündüm de burada ne yaptılar abi? At falan mı koşturdular? Ya da asi azgın iki kişi mi sevişti? Bu dağınıklık normal değildi. Kesinlikle 2. Seçenek bana en yakın gelendi.

Yavaştan omuzlarıma ağrı giriyordu ondan daha önce oturduğum yere tekrardan geçtim. Şöyle bir bakınca bugün burada onunla hiç konuşmamıştım. O da benden farksızdı. Herhangi bir sohbette bulunmamış, birbirimize sataşmamıştık. Aramız böyleyken daha iyiydi. Şahsen onun arkadaşken nasıl biri olduğunu çoğu zaman nasıl merak ettiysem şimdi de merak ediyordum. Öğretmenler masasından bir kalem alıp saçını bağladı. Tanrım bu kız çok çekiciydi. Sırtı bana dönüktü o yüzden şu anda onu istediğim gibi süzebilirdim. Duvarlarda asılı duran önceki yıllardan kalma tuvalleri inceliyordu. Ben de onu inceliyordum. Kendinden habersiz olan insanların güzellikleri paha biçilmez oluyordu. O birinin sanat eserine bakarken ben de onun bir sanat eseri oluşundan habersiz haline. Bu düşüncelere kapılmamak için hızla ayaklanıp müzik aletlerini dizmeye karar verdim.

Siyah bir piyano vardı ve üzerine yığılmış olan çer çöpü topladım. Üzerindeki kapağı açtığımda parmaklarımı tuşların üzerinde dolandırdım. Şu an deli gibi çalmak istiyordum. Notaları yavaş yavaş çalmaya başladığımda bazılarında sorunların olduğunu fark ettim. Normalde benim eşyam olsa müdahale ederdim ama okul malı olduğu için çekindim. Ayrıca eski bir piyanoydu bu. Kapağını açar açmaz burnuma dolan tahta kokusu beni benden almıştı. Aklımda kalan sayılı şarkılardan biri olan Yann Tiersen'e ait olan La Valse d'Amelie müziğiydi. Çocukken ailemle izlediğim sayılı sinemalardan biri olan Amelie'de çalıyordu. Sürekli Fransız filmleri izlediğim o dönemlerde piyanoya merak salmıştım. Kendi çabalarımla öğrenmeye çalışmıştım. Sonrasında bırakmıştım. Şarkıyı çaldıkça aklıma gelen anılar nedeniyle bir burukluk yaşıyordum. Bunu ise piyanoya yansıtıyordum. Vuruşlarım gitgide hızlanıyordu. Piyano sıkıntılı olduğu için arada çıkan ve kulak tırmalayan sesler bile şu anda duyulmuyordu. Sonuna doğru sakinleştiği için şarkı ben de yavaşlamıştım. Şarkıyı bitirdiğimde ise bir şeyin düşme sesi gelmişti. Merakla Öykü'nün nereyi yıktığına bakmak için arkamı döndüğümde bana bakakalan ve göz göze geldiğimiz an Öykü'nün su kabını düşürmüş olduğunu gördüm.

"O kadar kulak tırmalayıcıydı ki kap bile dayanamadı."

Yerimden çıkıp eski kraliyet ailesinden biriymiş gibi önüme eğilip selamımı verdim ve arada buraya gelip takılmayı aklıma not ettim.

Son ders saatine girmiştik. Ben ve Öykü burayı tamamen halletmiştik. İşimizi bitirmiştik. Havalandırma içerdeki havayı fazla soğutmuştu bu yüzden derecesini düşürdüm ve ben de boş bir yer seçip kendime oturdum. Camdan gelen ışık tam da piyanonun üzerine denk geliyordu. Adeta çal beni diyordu. Bu sırada masada uyuyan ve arada kendi kendine konuşan Öykü'ye baktım. Acaba üşümüş müydü? Gidip askılıktaki hırkasını üzerine bıraktım. Kolu elime değdiğinde soğuk teni içimde bir elektriklenme sebebi olmuştu. Üzerimdeki hırkayı da çıkarıp onun üzerine koydum. Bence şu an üşümezdi. Havalandırmayı da sıcağa aldım. Piyanoda kalan bir parçamı mutlu etmek için tekrardan oraya oturdum. Bu sefer bambaşka bir şarkı çalmak istiyordu canım. Foals – I'm Done With This World.

İliklerime kadar hissettiğim ve beni benden daha iyi betimleyen bir şarkıydı kendisi. Bu şarkıyı tamamen ezberlememiştim ama hatırladığım kadarıyla ve müzik kulağımın yettiği kadarıyla notalara basıyordum. Bence iyi de gidiyordum. Sonunda şarkıyı bitirdiğimde tam sırama geçecekken Öykü bana seslendi.

"Alya senden sadece tek bir şarkıyı çalmanı istiyorum."

Sanırım onunda aklında, kuytu köşe bir yerlerde bazı anıları açılmıştı. Bende olduğu gibi.

"Dinliyorum."

"Cigarettes After Sex – Apocalypse"

Dediği şarkıyı çok iyi biliyordum. Ezberimde olan birkaç şarkıdan biriydi. Piyanoda şarkıyı çalmaya başladığımda hiç ona bakma ihtiyacı hissetmedim. Çünkü emindim. Camdan giren akşam güneşi tam onun durduğu yere geliyordu. Başını masadan kaldırmamıştı. Sadece çaldığım müziği dinliyordu. Camdan esen rüzgar tenini okşuyordu, kokusunu buram buram odayı dolduruyordu.

Şarkıyı çalmayı bitirdiğimde burada durmak bana zor geliyordu. Benden nefret eden bir kızdan etkilenemezdim. Ona karşı tavrımı korumalıydım. Ona bakmadan bir yerlere bıraktığım çantamı alıp omzuma astım ve oradan çıktım. Eve gitmek ve bu öğlenden sonrasını unutmak istedim. Ama kalbim çoktan bunu yapmaya razı değildi. 

Piyano (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin