|4|

2.3K 72 15
                                    

     

       Bir an için gördüğüm şeyin gerçekliğini ve aklıma gelen senaryonun gerçek olma ihtimalini sorgularken dikkat kesildiğimde kulaklarıma dolan seslerle birlikte düşündüğüm şeyin doğruluk payının hiç de düşük olmadığını anladım.

      Saliselik bir zaman diliminde, hareket edip etmemek konusunda kararsız kalsam da her geçen saniye; aklıma gelen şeyin tamamen doğru olduğunu bana kanıtlarken daha fazla yerimde duramadım ve aralık duran kapıyı hızla tamamen aralayıp içeri daldım. Herhangi birinin görmesi ihtimaline karşı arkamı kontrol ederken kapıyı gerisin geriye kapattım.

      Persephone tarafından gelen yoğun gürültü, kapanan kapının da etkisiyle uğultuya dönüşürken karşımdaki kişinin durumunun da etkisiyle henüz fark edilmediğimi bilmenin rahatlığı ve içine düştüğüm şeyin paniği arasında gidip geldim.

   Ne mi oluyordu?

     An itibariyle; dün gece, soğuk duruşu ve mesafeli bakışlarıyla barda görünüp kaybolan adam hemen dibimdeki duvarın dibine çökmüştü. Gözleri kapalıydı, boncuk boncuk terliyordu; bacakları, hatta tüm bedeni titriyordu ve belli belirsiz sayıklarken başı arkasındaki duvara çarpıyordu.

    "İyi misiniz?"

     Bakışlarımı üzerinden çekemezken içinde bulunduğu durumun seviyesini anlamak adına kendimi soru sorarken buldum.

     Saniyeler geçmesine rağmen soruma herhangi bir cevap alamadığımda ve titremesinin artmaya başladığını fark ettiğimde aramızdaki mesafeyi kapatıp ona doğru eğildim.

   "Beni duyuyor musunuz? İyi misiniz?"

       Konuşacak gücü ya da kontrolü olmasa bile belki sesimi duyduğuna dair bir tepki verir umuduyla sorumu değiştirdim. Her geçen saniye durumun hafif olmadığını belli eder cinsteydi.

      Bana herhangi bir cevap vermezken, zaten kapalı olan gözlerini daha sıkıca yumması ve çatılan kaşlarıyla birlikte sayıklamalarının artmasıyla dayanamayıp tamamen yere çöktüm.

   "Hayır, hayır, hayır!"

     Bağırmaktan, kavga etmekten çok kendi kendine bir yakarışı ifade eden sayıklamaları fazlasıyla kısık olsa da sesindeki korku ve yüzüne çöken çaresizlik, içinde bulunduğu durumu yeterince ifade ediyordu.

  "Hayır! Hayır! Hayır! Hayır!"

      Her vurgusunda ifadesi daha da sertleşirken artan titremesi ve başının daha sert bir şekilde duvarla buluşmasıyla daha fazla öylece durmaya dayanmadım ve konuşarak ona kendimi duyurmak yerine hareketlendim.

      Önceliğim, duvara çarpan başının daha fazla darbe almasını olabildiğince engellemek olurken elimden geldiğince titreyen bedenini kaldırarak atik bir hamleyle duvarla bedeni arasına girdim.

         Kendimi sabitlediğimden emin olur olmaz ise kontrolü dışında titreten bedeni ve salladığı başını yapabildiğim kadarıyla aşağıya kaydırdım ve kafama çarpmasını engelledim. Sayıklamaları azalmadan devam ederken bir şeylere karşı çıkar gibi salladığı başının darbeleri göğsüme geliyordu. Bense, bana göre çok daha iri olan bedeninin titremesini elimden geldiği kadarıyla kontrol altına almaya ve istemeden kendine zarar vermesini engellemeye çalışıyordum.

       Gördüğüm hareketler ve hali, daha önce birebir olmasa da karşılaştığım bir şeydi. Dolayısıyla az da olsa yardımcı olabilmeyi, onu sakinleştirip sesimi duyurabilmeyi ve zarar görmesini engelleyebilmeyi umuyordum.

ARJİN ||  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin