Zamanın acımasız, hatta kalpsiz bir kötü karakter olduğu söylenirdi bazı hikayelerde. Herkesten bir parça alıp götürdüğünü, geri vermemek üzerine kendine sakladığına; insanların gününü, gecesini, hayatının en tatlı anlarını kendisine katıp savurduğuna inanırlardı.Aslında ben de son günlere kadar buna katılanlardandım. Önce ben fark etmeden çocukluğumu bitiren, babamı benden vakitsizce çekip alan, sonra da kendimden uzaklaşıp yepyeni bir kimlik yaratmama sebep olan zamana öfkeliydim.
Geçen günlerle yarışır, kendimi kaptırdığım ve gerçek olduğuna inandığım şeylerin peşinden koşarken en çok da kendimi harcardım.
Ancak Yalım, hayatıma girdikten sonra değişen doğrularıma bir de bu eklenmişti ve ben ilk defa zamana olan kızgınlığımı bir kenara bırakmıştım.
Geçmişte olanların bataklığında debelenmek ya da olası gelecek senaryolarının arasında kendimi yiyip bitirmek yerine ilk kez sadece yaşadığım âna odaklanmaya başlamıştım. Ve bu, tahminimden çok daha iyi hatta özgür hissettiriyordu.
Alaz ailesinin şirket yemeğine katıldığımız ve gecenin devamını baş başa, Yalım'ın Hades'teki odasında geçirmemizin üzerinden bir hafta geçmişti.
O gece uyuyacak vakti bulmamız baya bir zaman almıştı, ertesi gün öğlene doğru uyandığımızda ise Persephone'nin de kapalı olmasının avantajıyla bütün günü yine baş başa geçirmiştik.
Sonraki günlerde ise onun son zamanlardaki ekstra yoğunluğu azalsa bile bardaki işler, ısınan havalarla birlikte arttığı için bu kez ben vakit bulamaz olmuştum.
Karaoke gecesi ve Efe'nin grubunun sahne aldığı geceler dışında çalıştığımız DJ işi bırakmıştı. Dolayısıyla haftalık sahne programları tekrar ayarlanmıştı ve Pırıl abla onun yerine birini bulmakla uğraşırken bardaki işleyiş benim üstüme kalmıştı.
Aslında bu durum; Roza için ne yapacağımı düşünmekten kaçmak isteyen tarafımın fazlasıyla işine gelmişti. Bardaki işlerle uğraştığım ve kalan az vaktimde sadece Yalım'la vakit geçirdiğim için yayınevile yaşayacağım olası sorunları düşünmeye alanım kalmamıştı.
Tabi bu arada benim için keyifli birçok an da yaşanmıştı. O geceden sonra kendi evimden çok Yalım'ın yanında kalmaya başlamam, Eliz'in bana sürekli laf sokmak için malzeme bulmasına ve bana kıyafet taşımaktan kendini asistanım ilan etme noktasına gelmesine sebep olsa da keyfim yerindeydi.
Ben, bardaki işlerden bulduğum her fırsatta onun yanına gidiyorum; o ise randevularından bulduğu her boşlukta ya yeni çizimler yapıyor ya da benimle ilgileniyordu.
Sevgili olduğumuz günden sonra o yemeğin gecesine kadar ufak dokunuşlar ve ileri giden birkaç öpüşme dışında pek bir şey yaşamamıştık ancak o geceden sonra durum pek de öyle olmamıştı. Ve bundan ne o ne de ben şikayetçi değildik.
Onunla birlikle geçirdiğimiz gecelerden birinde de Yalım, yokluğumda benim için çizdiği dövmeyi yapmıştı bana. Önceden yaptığı dövmenin altına doğru işlediği mürekkebin ortaya çıkarttığı desenler, omurgamdan aşağı doğru iniyor ve sırt dekolteli bir şey giydiğimde harika duruyordu. Gerçi Yalım, sırtım tamamen çıplakken daha güzel olduğunu söylemişti ama insan içindeyken ona yapabileceğim bir şey yoktu."Güzelim..."
Belime dolanan kollar ve arkamda hissettiğim bedenle eş zamanlı olarak kulaklarıma dolan tanıdık ses, düşüncelerimden sıyrılıp gülümsememe sebep oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARJİN || (+18)
Novela JuvenilPera, gerçek kimliğini saklayarak satırlara döktüğü hikayeleriyle milyonlarca insana ulaşmıştır. 'Roza' mahlasıyla yayınladığı romanlarıyla çok satanların arasına giren ünlü bir yazar, aynı zamanda kimsenin tahmin edemeyeceği kadar sakin hayat süren...