|43|

792 46 31
                                    




         Hayat tam olarak hangi noktada zorlaşmaya başlardı? Ne zaman anlardık bu tuhaf labirente alışmamız için önümüze çıkan kolay seviyeleri geride bırakıp tüm dengemizi sarsacak yollara geldiğimizi?

Hangi noktada atlardık o görünmez eşiği?

Peki o eşikle birlikte neleri geride bırakır, nelere kucak açardık? Önümüze ne gibi yeni engeller, yol ayrımları çıkardı? Neye göre seçerdik gideceğimiz yeri, nasıl karar verirdik?

Ya da; o yol, bize neler getirirdi de sonunda kendimizi büyümüş hissederdik? Hayat bize neler öğretirdi?

Ben de sanırım kendi labirentimin içindeki en keskin köşelerden birindeydim. Geldiğim yolla gitme ihtimalim olan yollar birbirinden o kadar farklıydı ki, adeta arafta gibiydim.

Yalım'ın dudaklarından dökülen her bir kelime zihnimde dönüp duruyordu. Karşımda oturuşunu, halsiz duruşunu, sesinde gizlemeye çalıştığı duygularla birlikte oluşan istemsiz titremeyi, yüzündeki ifadeyi ve konuştuğu tüm o zaman boyunca asla bırakmadığı elimde teninin bıraktığı sıcaklığı unutamıyordum. Söylediklerinin ağırlığına ise bir türlü alışamıyordum.

Geçmişinde, bugünü bile böylesine ağır etkileyecek kadar güçlü bir hikaye olduğunu içten içe biliyordum aslında en başından beri. Ama böylesine yıkıcı bir hikayesi olduğunu asla tahmin etmemiştim.

Bu kadarı, Roza'nın entrika sevdası ve kurmaca yeteneğine bile fazla gelecek bir boyuttaydı.

         Annesini kaybettiğini daha önceden bildiğim için ona şaşırmamıştım, babasıyla sağlıksız bir ilişkisi olması da pek şaşırtmamıştı açıkçası. Ama annesinden önce daha doğmamış kardeşini kaybetmiş olması, babasının yaptıkları ve o kaza sonrasında olanlar henüz on yaşına bile gelmemiş bir çocuk için çok fazlaydı.

         Daha küçük olsa bu kadar detaylı hatırlamazdı belki, ama o zamanlar hiçbir şeyin farkında olamayacak kadar küçük değildi. Aynı zamanda, bir tepki verip araya girerek duruma müdahale edemeyecek kadar da küçüktü maalesef ki.

           Dolayısıyla, sadece kenarda durup tüm olanlara şahitlik ederek geçirmişti tüm o kabusu. Sonucu ise, üstünden yıllar geçmesine rağmen etkisi dinmek bilmeyen büyük bir boşluktu.

        Uykuyla arasındaki mesafe, hayatına yeni girenlere karşı mesafeli olması, hatta birçok kişiye göre yabani sayılması; bunun basit etkileriyken yaşadığı o ataklar ve nöbet hali yaşadıklarının bıraktığı daha da ağır hasarlardı.

     Bunca zaman nasıl dayanmıştı?

      Pırıl abla ya da teyzesi bir yana; daha önce aldığı terapiler, profesyonel yardımlar hiç mi etki etmemişti? Ya da, kendini o kadar mı kapatmıştı? Dinlememiş miydi hiçbirini? Şimdiye kadar kimse ona ulaşamamış mıydı? O karanlıkta hep tek başına mıydı? Yalnız mıydı?

Kafamın içinde binbir farklı soru, zavallı tilkilerimin kuyruklarına bağlanmış; çözülmesi imkansız bir kördüğüm oluşturmuşken sıkıntıyla nefesimi verdim ve tan vaktiyle birlikte muazzam bir renk paletini gözler önüne seren gökyüzüyle bakışmamı kısa bir an için kesip gözlerimi kapattım.

Hades'ten, Yalım'ın yanından çıkalı yarım saat falan olmuştu. Ben, onun yanına gittiğimde saat daha gece yarısı bile değildi ancak hem ben hem de o konuşmaya karar verince ortam bir dertleşmeye kucak açmıştı. En son saate baktığımda ise saat çoktan sabaha karşı dördü bulmuştu.

ARJİN ||  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin