Herkesin hayatının ve yaptıklarının kendine göre bir sebebi, birilerine anlatmaya değer olacak şeyleri ve iyisiyle kötüsüyle geliş gidişleri vardı. Kural böyleydi, kimsenin kaderi dümdüz bir çizgide ilerlemezdi. İlla bir yönü çıkardı.Ben de Roza'nın, yani yazarlığa yatkın tarafımın yanı sıra psikoloji okumayı seçerek insan tavırlarına karşı dikkat kesilme, bu da yetmezmiş gibi karakter okumaya varacak botuyla gözlem yapma yönümün şimdiye kadar hem birçok defa faydasını görmüş hem de arada başımı sıkıştıran durumlarla karşılaşıp bir şekilde işin içinden kendimi kurtarmıştım.
Yeri geldiğinde uslu bir kız olup köşemden olan biteni izlemiş, zamanı geldiğinde ise hamlemi yaparak istediğimi elde etmeyi başarmıştım. Ama kimseye bile isteye bir kötülük yapmamıştım.
Yani, iyi biri değildim belki ama günahkar da sayılmazdım.
Son birkaç yılımı bu şekilde; zaman zaman inişli çıkışlı aksiyonlarla hikaye arayışında, kimi zaman ise durgun bir halde kalemimin başında geçirmiştim. İlk kitabımdan sonra hikaye açısından kendimi hiç tekrarlamasam da hep yazım aşamasında belli bir programda ilerlemiştim.
Ama ilk defa düzenim bozulmuştu.
Aklıma gelen hiçbir şeyi beğenmeyip kendime kızdığım günlerin, yazıp yazıp sildiğim cümlelerin ardından bomboş kalan beyaz ekranla bakışarak geçirdiğim gecelerin ardından beklemediğim bir anda yol haritam değişmişti.
Sevgili kaderimin adeta nanik yapar hatta el hareketi çekercesine bir hamleyle bana meydan okuyarak, 'Sen misin iki satırı bir araya getirebilmesine rağmen beğenmeyip kendine kızan hatta depresyonun eşiğine gelen, sıkıldığını söyleyen?' der gibi önüme çıkardığı beklenmedik gelişmelerle birleşen aksiyonlar silsilesinin sonucunda kendimi bulduğum nokta ise histerik bir kahkaha atmak istememe neden oluyordu.An itibariyle Efe dövme koltuğunda oturuyor; Yalım, onun yarım kalan rötuşunu yapıyordu. Bense, odanın boş kalan tek köşesine yerleştirilen tekli siyah koltuğa deyim yerindeyse tünemiş vaziyette onları izliyordum.
Pırıl abla, durumun kontrol altında olduğuna ikna olup yoğunlaşan müşterilere yetişebilmek adına bara döneli neredeyse yarım saat olmuştu.
Aslında ben de Yalım'ın kriz halinden uzaklaştığına emin olduğum için onunla birlikte gidecektim ancak, olan bitenin nereden başlayıp nereye varacağını anlamak isteyen Efe buna itiraz ederek konuşacak şeylerimiz olduğunu söyleyerek gitmemi engellemişti.
Beni asıl şaşırtan ise Yalım'ın da ona katılıp yanlarında kalmamı istemesi olmuştu. Başka bir işi olmadığını; kalırsam, Efe'nin dövmesi bitince konuşabileceğimizi söyleyerek alenen burada kalmamı rica etmişti.
Sonuç ise; Pırıl ablayla geldiğinde karşılaştığı manzaranın ardından, olası bir kriz tekrarına karşın benim bekleme alanında değil tam olarak yanlarında oturmamın daha iyi olacağını savunan Efe'nin içerideki tekli koltuğu buraya taşıyıp bana oturacak yer yapmasıyla bağlanmıştı.
Aslında bu durum işime gelmedi desem tabi ki yalan olurdu. Büyük boyutlu olmada da sıkıntılı geçtiğini tahmin ettiğim gününün ardından girdiği kriz halinden sonra Yalım'ın yanında kalıp onu gözlemleme şansı elde etmek iyi bir fırsattı. Dövme makinesini tutuşundan, odaklandığı çizime, yüzünün aldığı ifadeye ve duruşuna kadar her hâl ve hareketini tilkilerim büyük bir dikkatle takip ediyordu. Ona dair her ayrıntı iyi ya da kötü bir şekilde işime yarardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARJİN || (+18)
Teen FictionPera, gerçek kimliğini saklayarak satırlara döktüğü hikayeleriyle milyonlarca insana ulaşmıştır. 'Roza' mahlasıyla yayınladığı romanlarıyla çok satanların arasına giren ünlü bir yazar, aynı zamanda kimsenin tahmin edemeyeceği kadar sakin hayat süren...