|17|

1.3K 68 24
                                    

   

      Sessiz geçen birkaç saniyenin ardından, onu şaşırtacak şekilde kendimden emin bir halde verdiğim cevapla birlikte yüzünde bariz bir şaşkınlık peyda olurken bir an için ne yapacağından emin olamadı ve mavi gözleri arkadaşlarıyla benim üzerimde gidip geldi.

"Emin misin?"

       Yalım için endişelendiği barizdi ancak beni, ayak üstü tanışmamız ve incir çekirdeğini doldurmayacak kadar kısa konuşmamız dışında tanımadığı için de onu yalnız bırakmak istemediği belliydi. Ama Yalım'ın bizim konuşmalarımızı duymadığı belli bir halde duruşunu bozmadığını, hatta bacaklarındaki titremenin artmaya yüz tuttuğunu da göz önünde bulundurursak durum beklemeye gelecek gibi değildi.

       Ben, sıkıntıyla nefesimi verip "Hadi! Farkında mısın bilmiyorum ama daha fazla oyalanırsan durum ciddileşecek, bir an önce müdahale edilmesi gerekiyor." dedim.

        Mavi gözlerindeki şaşkınlık ve kararsızlık hâla terini korurken "Bana güvenmemeni anlıyorum ama gidip Pırıl ablaya da haber verebilirsin. Ama arkadaşına zarar vermeyeceğim, emin olabilirsin." diye direttiğimde ise bir bildiğim olduğuna ikna olmuş olacak ki tekrarlatmadan ayaklanıp "Ben Pırıl ablaya haber vereyim en iyisi." deyip odadan çıktı.

      Bense, Efe odadan çıkar çıkmaz hızla öne doğru atılıp zaten küçük olan odada Yalım'ın görüş hizasına gelecek yere ilerledim. Karşısına geçtiğimde, tam tahmin ettiğim gibi; gözlerini sıkıca yummuş, kaşları çatılmış ve bacakları titremeye başlamış halini görmemle bir saniye bile kaybetmeden yere çökerek aynı hizaya gelmemizi sağladım.

       Gündüz her ne olduysa kafası orada takılı kalmış olmalıydı. Muhtemelen Efe de sırf bu yüzden onun kafasını dağıtmak adına dövme bahanesini bulmuştu kendince. Ama Yalım, odaklanmakta zorluk yaşayınca kendine kızmıştı ve sonuç ortadaydı.

      Gidip Pırıl ablaya ya da Efe'ye gündüz neler yaşandığını soramazdım ama Yalım'ın bu halinin altında gündüz yaşanan bir şey yatıyorsa ataklarının en büyük sebebinin aile faktörü olduğuna kalıbımı basardım. O, sandalyede oturduğu için dizilerimin üzerinde yere oturan bana göre biraz daha yukarıda kalsa da olabildiğince dik durup yüz hizalarımızı yakın tutmaya çalıştım ve bir an bile düşünmeden; çenesinde kenetlediği ellerine uzandım.

Sıkmaktan beyazlaşan boğumlarına dokunan parmaklarım, teninin buz gibi hissini alırken "Yalım!" dedim. Ellerini fazla sıkıyordu ama neyse ki bacaklarındaki titreme çok değildi.

"Yalım! Hadi lütfen sakin ol."

Sert zemine değen dizlerimin acımaya başlamasını önemsemezken kenetlediği ellerini tamamen sardım ve tekrarladım. "Kendine kızıyorsun, biliyorum ama bir şey yok. İyisin, sakin ol!"

Efe muhtemelen Pırıl ablaya haber vermeye gitmişti. O yüzden onlar dönene kadar sakinleşmesi lazımdı, yoksa bir de Pırıl ablanın endişelenmesini kontrol altına almakla uğraşırdık. Çünkü o da belli etmek istemese bile fazlasıyla sıkkındı.

"Yalım!"

Beni ne kadar sürede duyduğunu henüz çözemediğim için ismini tekrarlamayı bırakmazken aramızdaki mesafeyi iyice azaltıp ellerini tamamen sardım.

"Yalım bak ben buradayım. Pırıl abla iyi, Efe iyi, sen iyisin. Güvendesin, lütfen sakin ol hadi."

Dokunduğum ellerini hafifçe okşadığımda dediklerimi tekrarlarken dokunmayı bırakıp direkt sıkıca tuttum ve telkin cümlelerimi tekrarlamayı sürdürdüm.

ARJİN ||  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin