Kader denen çizgi; kesinlikle bizden gizli yürütülen planlar çerçevesinde ilerleyen bir akışa sahipti. Çıplak gözle bakıldığında görülmez bir haritası vardı. İnsanlığın anlaması için fazla karmaşık, hatta gizliydi.
Bir girişi, belli bir ilerlemesi, sürpriz gelişmeleri hatta dönüm noktaları ve beklenmedik sonları vardı. Ve kalıbımı basabilirdim ki şu an içinde bulunduğum bu durum benim kader planlamam sürpriz gelişmeler başlığı altına giren noktalardandı.
Şu an, son iki gecedir iki farklı uç noktalarda sayılan ruh hallerine tanık olduğum adam tam karşımda durmuş; benimle özel olarak konuşmak istediğini söylüyor ve benden bir cevap bekliyordu.
Yüz hatları aynı ilk gördüğüm gece olduğu gibi sertti, saçları yine dağılmıştı, göz altlarında ortamdaki ışığın azlığına rağmen seçebildiğim mor halkalar vardı ancak o gecenin aksine duvara bakar gibi değildi. Gerçekten benden bir cevap bekliyordu. Dün gece tek kelime bile etmeden beni yanından kovalayan adam şimdi karşıma geçmiş, benimle konuşmak istiyordu.
"Tabi..."
Sessizliğe bürünen saniyelerin ardından kendimi toparlayıp kafamın içinde başlayan kargaşaya tezat düşecek sakinlikte onu cevapladım.
"Bu gürültüde ben bile sizi zor duruyorum yahu! Burada mı konuşacaksanız? Geçsenize yan tarafa!"
Benim cevabımın ardından duruma müdahale etmesi gerektiğini düşünerek araya girmeye gerek duyan Pırıl ablanın yönlendirmesiyle Yalım onu onaylar şekilde başını salladı ve başka bir şey söylemeye gerek duymadan hareketlenirken bana da başıyla dövmeciyle bağlantılı olan koridoru işaret etti. Bense, gözlerimi kırpıştırarak ona baktığım birkaç saniyenin ardından toparlanıp arıza çıkartmak yerine uyumlu olmaya karar verip arkasından ilerledim.
Konuşmak istiyorsa reddedecek, ayağıma gelen fırsatı geri tepecek değildim sonuçta. Fırsatını bulmuşken bunu değerlendirmeliydim.
Kalabalığın içinden onun peşi sıra ilerleyerek koridora vardığımda yavaş yavaş azalmaya başlayan gürültü ve yoğunluğun malum kapıya yaklaşınca tamamen azalmasıyla derin bir nefes aldım. Kilitli duran kapıyı açmasını beklerken ise ona çaktırmadan ifadesini incelemeye başladım. Muhtemelen zaten dün gece burayı gördüğüm için tekrar gelmemden rahatsız olmamıştı. Ancak yine de fazlasıyla gergin bir havası vardı. Işıktan zar zor seçebiliyor olsam da kilitle uğraşan elinin boğumlarında hafif kızarıklıklar vardı. Sanki bir yere çarpmıştı.
Birkaç saniye kilitle uğraşmasının ardından kapı açıldığında bu kez önden gitmek yerine kapıyı aralayıp eliyle geçmemi işaret etti. Bense onun bu hareketine karşın hafifçe başımı yana yatırıp kendimi zarif bir duruş göstermeye zorladım ve ona uyum sağlayıp dün gecekinden beter bir merakla kapıdan içeri adımladım.
Arkamdan gelip kapıyı kapattığında bardan gelen gürültü hatrı sayılır derecede yok olduğunda ise aramıza hakim olan sessizliğin rahatsız edici havasına aldırış etmemek için kendi içimde ufak çaplı bir savaşa girdim. Konuşmak isteyen kendisiydi ama henüz bunun için bir girişimde bulunmuş da değildi.
"Eee?"
Saniyeler geçip gitmesine rağmen tam karşımda, aynı gergin ifadeyle durup beni sürmekten başka bir şey yapmamasıyla daha fazla dayanamadım ve lafa girmesi için ilk adımı attım. O ise benden çıkan sabırsız nidaya karşın istifini zerre kadar bozmadan, yorgun olduğu belli olan gözlerini üzerimde gezdirmeye devam edip yüzümde duraksadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARJİN || (+18)
Teen FictionPera, gerçek kimliğini saklayarak satırlara döktüğü hikayeleriyle milyonlarca insana ulaşmıştır. 'Roza' mahlasıyla yayınladığı romanlarıyla çok satanların arasına giren ünlü bir yazar, aynı zamanda kimsenin tahmin edemeyeceği kadar sakin hayat süren...