|88|

217 15 4
                                    




İnsan, yeri geldiğinde gün ya da zaman algısını kaybedebilir miydi? Günleri birbirine karıştırabilir, saati unutabilir miydi? Gecesiyle gündüzü birbirine girer miydi?

Şahsen ben, bu zaman ve mekan algısını yitirme krizlerini son zamanlarda muhtelif nedenler yüzünden birçok defa yaşamıştım.

İlki, Yalım'ın hayatıma ve kalbime ilk girdiği zamanlardaydı. Geçmişimle olası geleceğimin birbirine girdiği o günlerde ne yapacağım, kendimle ve hissettiklerimle nasıl başa çıkacağıma dair yaşadığım bilinmezlikler yüzünden bir süre gece uykularım haram olmuştu. Uyuyamadığım gecelerin acısı ise gündüzlerimden ve zaten kocaman bir karmaşaya ev sahipliği yapan zihnimden çıkmıştı.

İkincisi, Yalım'la sevgili olduğumuz ilk dönemdi. Ama o, uyku uyuyamamaktan ya da başıma gelen dertlerle uğraşmaktan değildi. Kelimenin tam anlamıyla mutluluktan bulutların üstünde dolaştığım ve aşk sarhoşu olduğum içindi. Tabi bir de, ya düşersem korkusu vardı. Ve kaçamamıştım tabi ki, korktuğum şey başıma gelmişti.

Üçüncüsü de tam bu yüzden olmuştu. Sakladığım her şey bir bir önüme çıkıp Yalım'la aramıza buzdan ve aşılması mümkün gibi durmayan o lanet duvarı ördüğünde girmiştim aynı döngüye. Ağlamaktan gözlerimin şiştiği, zar zor daldığım uykularımın da kabuslarla bölündüğü geceler yüzünden gün kavramım da saat kavramım da bir raddeden sonra yok olmuştu.

       Sonuncusu ise ne sevinçten ne de üzüntüdendi. Hayatımın plansız, git gide daha da dallanıp budaklanan iş ve özel yaşam başlıklarının arasında yaşadığım git geller ve halletmem gereken şeylerin yoğunluğu yüzündendi.

        Efe'nin arka vokalliği, Pırıl ablanın asistanlığı, Persephone'nin işleri, yeni kitap derken iş hayatım kelimenin tam anlamıyla çarşamba pazarına dönmüştü.

           Özel hayat başlığının altında ise Yalım'la ilişkim ve haftanın belli günleri onda kalmaya, birlikte yaşamaya başlamamız dışında; Çiğdem teyzeye destek olmak zorunda olan Pırıl ablanın Yalım'a yansıtmamaya çalıştığı endişelerini gidermeye çalışmak, taze sevgililer Efe ve Eliz'le baş etmek gibi alt konu maddelerim de bulunuyordu.

       Mesela dün gece ilk defa baş başa yemeğe çıkmışlardı ve hazırlanmasına yardım ettiğim Eliz'i gerçekten güzel göründüğüne ikna edip evden def etmek yaklaşık iki buçuk saatimi almıştı. Sahnedeyken de bakışıp durduğu Eliz sayesinde dikkati dağılan Efe'nin arkasını toplamak bana kalıyordu. Bu da bir mesai sayılırdı yani.

Sözün özü; bu karmaşa içinde şu son on beş günün nasıl geçtiği, ne ara bittiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Sanki gözümü bir an için kapatıp açmıştım ve birden kendimi iki hafta zaman atlamış halde bulmuştum. Öyle bir haldeydim.

Tilkilerimin kulağına cidden bir zaman atlaması yaşamışım gibi gelse de Gizem hanımla birebir görüşüp prensipte anlaştığımız günün üstünden tam iki hafta geçmişti.

İlk adımı atıp el sıkıştıktan sonra bana, basılacak dosyamın en azından ilk beş bölümünü tamamlamam ve şartlarımı kafamda iyice tartıp hepsinden emin bir şekilde karşısına gelmem için bir hafta daha zaman vermişti. Bir şeyleri aceleye getirmek yerine emin adımlarla ilerlemeyi tercih ettiğini söylediği için ben de bunu kabul etmiştim.

Böylece, Yalım'ın okuduğu ilk üç bölümün taslağının üstüne biraz daha çalışıp üstüne iki bölüm daha tamamladıktan ve Yalım'ın hikayesi olduğu için kitaplaşma sürecinde dikkat edilmesini istediğim konuları tekrar düşünüp emin olduktan sonra yeniden buluşup görüşmüştük.

ARJİN ||  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin