|72|

420 41 7
                                    




İLAHİ BAKIŞ AÇISI

Akşam üstü güneşinin bıraktığı kızıllıkla birleşen bulutların ve hafif rüzgarın açık havada yarattığı etki, derin nefesler alıp gerginliğini bastırma çabasına yardımcı olurken genç kız önüne gelen saçlarını kulağının arkasına doğru attı ve garsondan bir bardak su istedi.

An itibariyle, Peraephone'nin alt caddesinde kalan kafelerden birinin arka bahçesindeydi. Ve buluşmak için sözleştiği kişi hâla ortalarda gözükmediği için her geçen saniye daha da geriliyordu.

Dün, Pırıl ablası eve gelip hem onunla hem de Pera'yla konuştuktan sonra biraz ani bir karar vermişti belki ama şu saatten sonra geri dönüşü yoktu. Aklına ufak bir ihtimal de olsa işe yarayacak bir çözüm gelmişti ve arkadaşı için bunu yapmak zorundaydı.

Garson, büyük bir bardak soğuk suyu getirdikten sonra başka bir isteği olup olmadığını sorduğunda teşekkür etti ve sabırsız bakışlarını etrafta gezdirdi. Dakikalar sonra kafenin kapısında görünen tanıdık yüzle ise elini kaldırıp gelen kişinin kendisini görmesini sağladı.

Genç adam, onun gerginliğinin aksine gereksiz bir rahatlıkla ondan tarafa yaklaşıp direkt geçip oturmak yerine karşısında dikildiğinde ise ellerini iki yana açıp "Sonunda!" diye oflar gibi konuşup oturduğu yerde dikleşirken devam etti.

"Assolistler en son gelir tavrını sahnedeyken destekliyorum ama bekle bekle ağaç oldum burada be! Nerede kaldın?"

      "Ben meşgul insanım canım, biliyorsun akşam sahne var. Prova anca bitti ve zaten olmayan vaktimde sana zaman ayırmak zorunda kaldım."

                   Efe, Eliz'in söylenmesine zerre kadar aldırmazken onun tam karşısındaki boş sandalyeyi çekti ve otururken mavi gözlerini saklayan güneş gözlüklerini çıkartıp gömleğinin yakasına taktı.

             Eliz ise kaşlarını çatıp burnundan solur bir halde hoşgeldin faslını bir kenara bırakıp arkasına yaslandı ve kollarını önünde bağlayıp ciddi ifadesini bozmadan kendisini incelemekte olan adama baktı.

      "Sanki ben boş gezenin boş kalfasıyım! Hah!"

            Aldığı tepki, Efe'nin yüzünde çarpık bir gülüş oluşmasını sağladığında birkaç saniye boşluğuna gelse de anında kendine geldi ve olanları kendine hatırlatıp ciddiyetine döndü.

       "Neyse... Solistliğime olan hayranlığını biliyorum maviş, kim olsa öyle düşünürdü zaten ama boş lafı bırakalım. Beni niye çağırdın?"

    "Nur yüzünü görmeye hasret kaldığımdan değil herhalde seni ukala!"

           Eliz, karşısında oturan adamla her muhatap olduğunda kontrolden çıkan sinir mekanizmasını elinden geldiğince zapt etmeye çalışırken yakın masalarında kimsenin oturmamasına şükretti ve ses tonunu ayarlamaya çalışırken konuşmaya devam etti.

        "Konuşmamız lazımdı artık. Birilerinin duruma el atması gerekiyor ve stratejik konumlarımıza bakılırsa o maalesef ki biziz."

    "Artık konuşmamız lazımdı, öyle mi?"

       Efe'nin tek kaşını kaldırarak, açıklamasına soruyla karışılık vermesi ve yüzünde korunan ifade; sakinliğini devam ettirmesini zorlaştırırken "Evet." demekle yetindi Eliz.

       "Sence de biraz geç kalmadınız mı konuşmak ve bir şeyleri açıklamak için? Hem sen, hem de o yalancı arkadaşın..."

"Ayrıca; benim arkadaşım yalancıysa senin arkadaşın da duygusuz, ruhsuz bir hödük! Kızın günlerdir ağlamaktan içi çıktı, kendini helak etti! Seninki ne yapıyor acaba?"

ARJİN ||  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin