|48|

739 49 21
                                    




        Kalp; adeta küçük, haylaz bir çocuktu. Ne dünü, ne de yarını düşünürdü. Tek derdi, o an yapmak istediği olurdu. Bir adım sonrasını bile hesap etmez, hep burnunun dikine giderdi. Hiçbir zaman aklın sesini dinlemezdi mesela, hep bildiğini okumak isterdi. Yeri gelir yaralanırdı, canı yanardı belki ama asla laf dinlemezdi.

        İkisi adeta ezeli düşmandı, aralarında ebedi bir anlaşmazlık vardı. Ne akıl, kalbin isteklerine uyardı ne de kalp aklın dediklerini dinleyip ona göre adımlar atardı. İkisi de asla laftan anlamazdı.

        Hiçbir zaman ortak karar alıp ilerleyemezlerdi. Birinin ak dediğine diğeri mutlaka kara derdi. Böylece, durmadan bir çatışma içinde hayatlarına devam ederdi. Ama öte yandan da gerçek kaderimizi, ikisinin birleşimi belirledi.

         Ben aslında şimdiye kadar göreceli olarak şanslı kabul edilen bir kısımdaydım. Çünkü bu savaştan çok fazla yara almamıştım. Bu zamana kadar ikisinin arasında kaldığım, kendimi kaybettiğim çok zaman olmamıştı. Bir şekilde idareyi sağlamıştım.

           Daha doğrusu; aklım ve mantığım, kontrolümü gayet iyi ele almıştı. Kalbimin isteklerini dinlemeyi pek tercih etmediğim için bu zamana kadar hep tek taraf kontrolü sağlamıştı.

              Ama gün gelmişti, kalbim birden tüm dengeleri alt üst edecek bir karar almış ve aklımı da mantığımı da devre dışı bırakmıştı. Mikrofonu öyle bir eline almıştı ki ruhuma onun söyledikleri dışında hiçbir şey ulaşmamıştı.

           Tüm dengem şaşmış, kontrol mekanizmam karışmış, doğru bildiklerim yanlış olmaya başlamıştı.

           Kalbim; aklımın, Roza'nın hedefleri doğrultusunda kullanmak için seçtiği adama tutulmuştu. Ben, hikayesini öğrenip kendime malzeme çıkartmak için yaklaştığım adama düpedüz aşık olmuştum.

        Yalım Alaz önce zihnimi abluka altına almış, hiç uğraşmadan bile bütün tilkilerimin dikkatini üstüne çekmeyi ve tüm odağımı kendine döndürmeyi başarmıştı. Sonra yavaş yavaş hayatıma dahil olmuştu. Günümde, gecemde varlığını bana hatırlatır olmuş; ben farkına bile varmadan usul usul kalbime sızmış, tüm ruhumu avucunun içine almıştı.

   Ve ben, ona bu teslimiyeti sunarak resmen kendi sonumu ellerimle hazırlamıştım.

Bunu nasıl yapmıştım, nasıl olmuştu da göz göre göre kendimi böyle bir ateşin içine atmıştım? Anlamıyordum.

Daha önce hayatıma girip çıkan birçok kişi olmuştu tabi ki. Lise yıllarımın yarısı ve üniversite zamanımın tamamında hatrı sayılır boyutta hızlı bir özel hayatım vardı. Birçok flörtüm, birkaç tane de sevgili başlığı altında sayılabilecek erkek arkadaşım olmuştu.

Ama hiçbirine karşı, şu an içinde bulunduğum savrulma hissi gibi bir teslimiyet vermemiştim. Şimdiye kadar kimseye kör kütük aşık olmamıştım. Tabi ki bir şeyler hissetmiştim ama bugüne kadar kimse için kendi doğrularımdan şaşmamıştım.

Her zaman önceliğim kendi hayatım, kendi isteklerim ve kendi hedeflerim olmuştu. Hayatıma uymayanın yanımda da yeri yoktu. Belki bencillikti yaptığım ama bugüne kadar hep böyle yaşamıştım.

         Hiç aşık olmamış, kimsenin ruhuma bu denli yaklaşıp kalbimi esir almasına izin vermemiştim. Ama bir gün hayatıma Yalım Alaz faktörü dahil olmuştu ve tüm bu düzen temelinden sarsılmıştı.

Onun sayesinde kendi bildiklerinden şaşmış, doğrularımdan sapmıştım. Kendimle savaşmaya, daha önce hiç bilmediğim yollara sapmaya ve hissetiklerimin arasında kaybolmaya başlamıştım.

ARJİN ||  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin