|11|

1.7K 78 22
                                    


       Gece karanlığına teslim olduğu zamanki hareketinin ve kalabalığının aksine, birkaç sokak kedisi ve barın kapısının dibinde uyuklamakta olan yaşlı köpek dışında kimsenin görünmediği sokağın başında taksiden indim ve telaşsız adımlarla ilerlemeye başladım.

Sokak boyunca Persephone ve Hades dışında da birkaç mekan vardı aslında ama onlar da bu saatte kapalıydı, ortalarda kimse görünmüyordu. Akşam saatlerindeki hengamesi ve yoğunluğunun aksine şu an in cin top oynuyor desem yeriydi.

Dövmeciye doğru kontrolüm dışında artmaya başlayan nabzıma küfürler savurdum. Bilinmezliğin getirdiği gerginlikten mi böyle oluyordu yoksa başka bir şey vardı da ben mi fark edemiyordum?

Gece, Yalım'la konuşmam bittikten sonra kafamda durumu toparlayıp içeride; kahveleri yapmış, yine ondan habersiz ne karıştırdığını merakla bekleyen sevgili arkadaşımın yanına geçip gelişmeleri onunla da paylaşmıştım.

Çalışmaya başladığı günden beri, bir elin parmağını geçmeyecek kadar az iletişimde bulunduğu hatta birebir konuşmaya bile geçmediği; Pırıl abla ve barda iki gece sahnesi olan arkadaşı kısmında kimseyle muhattap olduğunu görmediği adamın üç gün içinde benden hem yardım isteyip hem de gün içinde onunla vakit geçirmemi istemesi zavallımda şok etkisi yaratmıştı. Haksız da sayılmazdı gerçi. Ben bile olan biteni sindirip karar vermekte, çok bilinmeyenli denklem çözüyormuş kadar zorlanmıştım.

Her ne kadar yolunun ayrıntılarını ve sonunda bizi bekleyen manzarayı kendimizin yarattığına inandığım ama bir o kadar da, yol gösterici işaretlerine ve bir bildiği olduğuna güvendiğim kader çizgimin; bizim yollarımızı kesiştirmesinin bir anlamı olduğuna inansam da içimde bir yerlerde mantığındaki kalbimin çatışmaya girdiğini hissedebiliyordum. Bir tarafım, içine girdiğim şeyin doğruluğunu sorgularken diğer yanım benim için en mantıklı ve gerekli olanı yaptığımı savunuyordu.

O gece bara gittiğimde Yalım'ı gördüğüm anda tilkilerim dikkat kesilip plan kurmaya başlamasaydı hâla, ilham perileri ona küstüğü için canı sıkılan ve bir şeyler yazıp silmeye devam eden Pera olacaktım. Ama Yalım'la yollarımız kesiştiği andan itibaren sanki zihnimin içinde bir şimşek çakmıştı ve ilham arayan meraklı tilkilerim bir aydınlanma yaşamıştı. Aradığımın ne olduğunu bilmiyordum ama istediğime ulaşmak için geçmem gereken yolun anahtarı ondaydı. Buna adım gibi emindim. Hissediyordum.

      Persephone'ye göre çok daha eskitme bir modelde yapılmış olan Hades yazılı tabelayla bakışırken istemsizce yutkundum. İki kuzenin, mekanlarına bu kadar bağlantılı ve uyumlu bir hikaye oluşturmuş olmasına takılanmayacak kadar farklıydı odağım.

      Bazı anlar vardı ki ruh, bedenden önce olacakları hissediyordu. Korkuyor, tedirgin oluyor, üzülüyor, seviniyordu. Bense şu an aleni bir bilinmezlik içinde dolaşıyordum.

       Kendi çıkarım için kurduğum bu oyunda, Yalım Alaz'ın sisli havasında yürümek zorundaydım. Belki de daha önce hiç karşı karşıya kalmadığım bir senaryoda oynayacaktım. Ama ben Pera'ydım. Eninde sonunda kazanacaktım.

       Düşüncelerimin dipsiz derinliği, sokaktaki iki kedinin aniden birbirine girip hırlaşmasıyla delinirken irkilerek kendime geldim. Gözlerimi kırpıştırıp birkaç saniyeyi toparlanmaya ayırdıktan sonra ise daha fazla vakit kaybetmeyip kapalı duran kapıyla aramdaki mesafeyi kapattım. Camlardaki jaluziler inik olduğu için içeride herhangi bir hareket olup olmadığını göremiyordum. Dolayısıyla, habersizce içeri dalmamak adına kapıyı tıklattım. Saniyeler sonra kapı açıldığında görüş açıma giren manzara boşluğuma gelirken yüzümde peyda olan saçma ifadeyi silmek için biraz geç kaldım.

ARJİN ||  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin