|21|

1.2K 65 27
                                    


Sinir, gerçekten de belli bir raddeden sonra kişiyi kontrolden çıkartabilecek potansiyelde bir duyguydu. Öfke, ruhu ele geçirdiğinde beden de kontrolden çıkmaya meyil ederdi ve sakinleşme ihtimali her geçen saniye azalarak ortamdan giderdi.

Ve şu an öyle bir ruh halindeydim ki, Yalım'ın atak anlarında nasıl bir hisle sarmalandığı konusunda onunla birebir empati yapmama ramak kalmıştı.

Onun gibi öfke nöbetlerim ya da panik/ sinir ataklarım yoktu. Kolay kolay kaybetmezdim kendimi, hatta çoğu zaman kriz anlarındaki sakinliğimle ortamı toparlayan taraf ben olurdum.

Ancak şu an tepeme fırlayan sinirim bütün tilkilerimi çileden çıkartmaya yetecek kadar güçlüydü ve içimden atamadığım sürece sakinleşmem mümkün olmayacaktı.

"Pera biraz daha bacağını sallamaya devam edersen alt kat yoğun titreşimden evde inşaat var zannedecek! Bir sakin olsana kızım!"

Eliz'in çığırtıya çalan sesi kulaklarıma dolarken çatılan kaşlarımla birlikte gereğinden fazla odaklandığım orta sehpamızın üzerinden gözlerimi alamadım. İçimdeki siniri bir yerden çıkartmam lazımdı ancak nereye yönlendireceğimi bilemeyecek kadar üç noktaya ulaşmak üzereydim!

"Yahu ne güzel sakin bir sabah geçirdik, yeni bir saçmalığa maruz kalmadan akşamı edeceğiz diyordum. Lan alt tarafı bir duşa girip çıktım! On beş dakika içinde ne oldu da kısa devre yaptın?"

Koltukta, yanımdaki boşluğa kendini bırakırken yeniden konuştu. Ondan tarafa bakmasam da şu an gözleri benim üzerimde olsa da bir yandan kafasındaki havluyla ıslak saçlarının nemini aldığını tahmin edebiliyordum.

"Pera, bak korkmaya başlıyorum! Kızım bir ses ver! Yine neye taktı o tilkilerin de transa geçtin?"

Endişelenmeye başladığını belli eden sesiyle birlikte kendimi sakin kalmaya zorladım. Derin nefesler aldığım sırada sinirle dişlerimi sıkarken kucağımdaki telefonumun ekranını açtım ve bakışlarım onu bulurken son arama kaydımı görebileceği şekilde telefonu kaldırdım.

"Ama artık özel hayata tacize girecek bunların yaptıkları! Daha dün mail gelmemiş miydi? Her gün mü arıyorlar artık?"

Benim kadar olmasa da onun da sinirlenmeye başladığını belli eden tepkisine karşın başımı salladım.

"Aramakla kalmıyor, mesleğime hakarete doğru yürüyor artık bazıları!"

Birlikte kahve içtikten sonra tam o, akşam yorgunluktan sızdığı için giremediği duşa kendini attığı sırada telefonum çalmıştı. Son yayınlanan iki kitabımın geçen aylarda yapılan son baskılarının da tükendiğini ve yeni baskıya gidileceğini haber verme bahanesiyle yayın koordinatörüm aramıştı.

Bu; ilk bakışta kulağa gayet normal, basit ve sinirlenmemi gerektirmeyecek bir durum gibi gelebilirdi. Ancak konuşmanın başı bu şekilde olsa da gelişme ve sonuç kısmı ise Eliz'in yüzümden okunan ifadeden rahatça tahmin edebileceği üzere pek sakin kalabileceğim minvalde geçmemişti.

Dün; resmî kontrol ve koordinasyon/ pazarlama/ reklam planlama aşaması için toplantı talebi ile ilgili atılan mail yetmezmiş gibi bugün bizzat arayarak sanki kitap yazmak, birkaç malzemeyle sandviç yapmak kadar basit bir olaymış gibi bir havayla neden hâla taslak çıkartamadığım konusunda gereksiz bir nutuk çekmişti.

Neden yeni bir kurgu çıkartmakta bu kez bu kadar zorlandığımı anlamadığını, olabilecek en üstten bakışla sorarken; gerekirse genel hikaye tasarımı konusunda başka birinden yardım almaya nasıl baktığımı sormuştu. Henüz ön taslak ve karakter yaratımı aşamasında olduğu için yeni kurgum hakkında bilgi vermek tarzım olmadığı için bu sorularını, kendimden beklenmeyecek bir sakinlikte reddederek geçiştirmiş olsam da onun; benim sakinliğimin aksi bir tavır takınarak, yoksa sadece üç kitap çıkartabilecek kadar sınırlı bir hayal gücün mü vardı, bu kadar mıydı senin yazarlığın dediği noktada ise haliyle tüm kontrolüm gitmiş ve şartelim atmıştı.

ARJİN ||  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin