25. Bölüm

3.6K 246 67
                                    

Bakmadan attım bebeklerim...😌😌❤️

2 hafta sonra..

Cihat, yine gözlerini huzursuzlukla açmıştı. Hiç uyanmak istemiyordu ama ne yazık ki bunun imkanı yoktu.

Yataktan doğrulup, boş bakışlarını etrafta gezdirdi. Aradığı kişi her zaman ki gibi canerdi. Onu reddettiği günden bugüne 15 gün geçmişti. O gün hiçbir şey diyememiş, sadece bakmıştı arkasından. Sonra o günden bugüne kadar ruhsuzca gezmişti ortalıkta. Kimse anlayamamıştı, reisin bu çökmüşlüğüne. Herkes kendince yorumlar yapmış, onu bu halden çıkarmak için çabalamışlardı. Ama cihat, her seferinde bu uğraşlarını umursamamıştı. Hâl böyle olunca herkes pes etmişti.

Yavaş adımlarını banyoya çevirdi reis. Lavobada işlerini halletti. Soğuk su iyi gelmişti 2 haftadır çöken suratına...

Her ne kadar kahvaltı yapmak istemese de zorla, Ahmet abi tarafından oturtulmuştu. Bu günlerce böyle olmuştu. Ahmet abi olmasa belki daha kötü olacaktı.

Masaya oturdu reis. Gözleri aramaya başladı yine sevdiğini. Semih'e sıcacık gülüşü ile dinliyordu. İki haftadır değmemişti gözleri gözlerine. Hasretti kokusuna. Gülümsedi o da. O gülsün diye canına verirdi reis. Dolu dolu olmuş gözlerini kapattı. Bir de bu vardı işte. Her baktığında, gözleri dolar ve burnunun ucu sızlardı. Belli ki hasrettendi.

"Kendine gel evlât" dedi Ahmet abi. Üzülmüştü o da. Çökmüştü delikanlı 2 haftada.

Cihat, uyaran abisine bakmadan toparladı kendini. Kimseye bir şey açıklamak istemiyordu. Ne konuşacak hali vardı ne de dinleyecek.

Bu halleri masada birinin dikkatini çekiyordu. Kaç gündür konuşmak istese de hep engellemişti onu Ahmet abi. Ama artık bu böyle olmayacaktı. Zaten daha semihten duyduklarını zor sindiriyordu. Bir de reisin bu halleri iyice germişti alpereni. Havalandırma saatinde bu işi halledecekti. Onunla konuşmak zorundaydı. Bakışlarını nefretle baş düşmanına çevirdi. Caner... Zaten ondan nefret ederken, öğrendiği şeyler ile kinlenmişti. Nefreti kürt olması iken, kini ise semihe öpmesiydi. Neden onu rahatsız etmişti bilmiyordu. Bunu sonraya erteledi. Çünkü şuan reis işini halledecekti.

Havalandırma saati ile herkes dışarı çıktı. Reis yine tek başına bir yere gitmiş, usulca ağlıyordu. Yakmıştı sevdası ona. Kalbi paramparça olmuştu. Ama asla pişman değildi onu sevmekten. Karşılık görmeyen sevdası bile değerliydi. O sevmiyor diye değersiz değildi sevdası. Dalmış olduğu düşüncelerine, omzuna konulan el bölmüştü. Başını kaldırdığında ona üzgünce bir o kadar da tedirgin bakışlar ile bakan arkadaşını gördü.

"Oturayım mı reis" her ne kadar emin adımlarla gelse de hayır derse ne yapacağını bilmiyordu alperen. Cihat, başını salladığı için gülümseyerek oturdu. Uzun zamandır konuşmamışlardı.

"Reis iyi misin?" dedi ilk alperen. Saçmaydı tabi.

"Hım hım iyiyim" diyerek alayca cevap verdi cihat...

"Hiç olmayacak kadar iyiyim hemde kardeşim. Sen nasılsın" bacağına vurdu acımayacak şekilde.

"Anlat cihat. Derdin ne. Söyle de dermanını bulalım."endişeli sözlerine aldığı tek cevap, kahkaha atan bir cihattı. Öyle bir kahkaha atıyordu ki inlemişti bahçe.

" Sen mi bulacaksın dermanını alperen. Hımm sen mi? "sözleri asla alaycı çıkmamıştı. Çaresiz bir şekilde çıkmıştı ses tonu.

" Neden bulamayım. Anlat reis. Dök içini "dedi omzuna sıkarak.

Gülümsedi reis. Uzun zamandır kıvrılmayan dudakları, ümidini kesmiş olmalıydı..

"Tıch. Yok dermanım falan. Benim dermanım.." gözleri sevdiğine kaydı. Derin bir nefes alarak gülümsedi.

"Eee reis." dedi merakla.. Onun baktığı yere baktığında kaşlarını çattı. Yine piçin siktiği, semih ile birlikteydi. Topladı kendisini hemen. Şuan sırası değildi.

"E'si benim canım kardeşim. Benim dermanım, derdimin kendisi." diyerek bakışlarını çekti sevdiğinden.

"Nasıl anlamadım." dedi alperen.

"Ben anlayamıyorum ki. Nasıl düştü kalbimin içine, nasıl usul usul işledi yüreğime. Bilsem keşke. O kadar güzel ki. Öyle masum. Öyle tatlı.. Bitiyorum ona alperen. Şuram var ya..." eli ile kalbine vurdu. Dolu dolu olmuş gözlerini alperene çevirdi.

"Yanıyor be kardeşim. Gün geçtikçe büyüyor içimde. Çok seviyorum onu. Öyle böyle değil çok seviyorum hemde. Hem yaşatıyor beni hem de öldürüyor. Hem derdim oyken hem de dermanım da o." hıçkırarak ağlayan reise baktı anlamaz bakışları ile.

İyi de kimi sevmişti bu kadar. Neden şuan anlatıyordu ki.

" Reis o kim peki "

Düşünmeden cevap verdi reis.

"Beni hem yaşatan hemde soluğumu keseni mi soruyorsun." dedi göz yaşlarını silerek.

"Caner" dedi. Hiç çekinmeden. Aksine parıldayan gözleriyle söyledi.

İlk anlayamadı alperen.. Sonra gözlerini şokla açtı ve ayağa kalktı.

"Nee!!! ne diyorsun sen reis" diyerek bağırdı. Cihat, sert bakışlarını dikti alperene.

"Kes sesini. Sakın sorgulama. Olur olmaz şeyler deme. Senin haddine değil benim sevdamı eleştirmek. Yanımda olacaksan adam gibi ol." dedi sert bakışlarına eş değer sert sözleri ile.

"Yok reis ne haddime." dedi mahcupça. Onun için tersti. Başkası dese öldürecekken reise bir şey diyememişti. Hem her ne kadarr ertelese de semihe olan ilgisi dostça değildi. O yüzden sustu alperen. Sonra aklına gelen şeyler ile baktı reise.

"Tabi o da reddetti demi. Başkasına aşıkken olmazdı zaten" dedi bilinçsizce. Reisin kasıldığını, öfkeyle tesbihi sıktığını görmüyordu ki.

"Niye gidip ona aşık oldu zaten. Hadi aşık oldun niye öpüyorsun piç."

"Sen üzülme reis. Semih yüz vermemiş. Dost olabileceklerini söylemiş" dedi ve reise baktı. Ve gördüğü beden ile afalladı.

"Hassiktir.."dedi ağzına kapatarak. Her şeyi ötmüştü. Olayı bilmediği çok belliydi.

Gözlerinde hem öfke hem kırgınlık hem üzgün bakıyordu. Gözleri dolmuş bir vaziyette onlara bakıyordu.

Kül olup yok olmak istedi cihat. O an yok olmak ve bir daha asla yaşamamak.

Sevdiği, başkasına yanıktı. O, ona yanarken kendisi küle dönmüştü de yine de vazgeçmemişti ondan.

Ama şimdi nasıl devam edecekti ki. Nasıl umudu olacaktı.

Belki de zamanı gelmişti. Kalbinin en derinine gömmeliydi.

Elinde kalanlar ile yaşamayı bilecekti.

Elinde tek kalan şey ise, küle dönmüş kalbiydi..





Bir Küçük Gün Işığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin