33. Bölüm

3.3K 229 21
                                    

Bakmadan attım.. ❤️

Okan lavaboda bir o yana bir bu yana yürümekten başka bir şey yapmıyordu. Düşünmekten aklını kaybedecekti neredeyse. Kardeşinin bunu nasıl yaptığını bir türlü anlayamadı. Daha doğrusu onu yakıştıramadı. Evet davası için her şeyi yapan biriydi. Karşısına kim dikilirse haddini bildirir ve bir daha ağzını açmasını izin vermezdi. Eğer karşısındaki masum birisi ise asla güç kullanmazdı. Kendisine zararı olmayan hiçbir kimseye karşı bir şey yapmamıştı Cihat. Eskiden böyleydi ama şu anki Cihat'ı asla tanıyamaz olmuştu. Belki de o gün anlattığı hikayede, o kız yüzünden böyle olmuştu. Çünkü o zamandan beri karşısına ne zaman zıt birini görse asla düşünmeden hareket etmeye başlamıştı. Ama o zaman da karşısındaki insan da masum değildi.

Şimdi güç kullandığı kişi ise masum biriydi. Evet, Caner'e ilk başlarda sinir olmuş olabilirdi. Ama şu an yaptıklarına karşı az bile yapıyordu. Çünkü Cihat gerçekten de affedilecek biri değildi. Yine de onunla konuşmak istiyordu ve o sırada kapının açılması ile Cihat göründü. Yavaş ve bitkin adımlarla lavaboya doğru ilerleyen beden, musluğu açıp ellerini yıkamaya başladı. Okan o an gördükleri ile kasıldı. Çünkü elleri kıpkırmızı ve yara içindeydi, biliyordu acısını böyle çıkarmıştı. Onun bu halini üzülüyordu. Evet onu kızgındı, yaptıklarının asla affı veya telafisi yoktu ama karşısındaki gördüğü bedende bir o kadar pişmandı , bitkindi. Yaptıklarının cezasını çektiğini anlıyordu Okan. Ama yine de bir tarafı halen anlayamıyordu onu.

Cihat ellerini yavaş yavaş yıkadıktan sonra karşısında ona pür dikkatle izleyen kardeşine döndü. Gözlerinin içine öyle bakıyordu ki, onu anlamak istermiş gibi bakıyordu. Halen ondan bir cevap beklediğini anlıyordu. Veyahut da daha iyi açıklamasını istiyordu ama diyecek hiçbir şey yoktu. Çünkü gerçekten o kadar acımasız davranmıştı ki, hiçbir söz bunu telafi etmeyecek veyahut da kapatmayacaktı.

Okan konuşmak için gözlerini kapatıp, derin bir nefes aldı. Nasıl başlayacağını dahi bilmiyordu. Yıllardır her şeyi konuşan kardeşiyle, bir cümle dahi kuramayacağını anladığı için üzülmüştü. Ama yine de konuşmak istiyordu.

" Seni çok iyi tanıdığımı düşünmüştüm Cihat. Ama ne yazık ki tanıyamamışım oğlum. Sen karşındaki masum birini kıracak kadar, dövecek kadar onunla yaşadın da, o masumun böyle kıydın. Aklım almıyor Cihat,almıyor. Düşünüyorum, sana hak vermeye çalışıyorum ama olmuyor. Bir şeyler söyle ki anlayayım. Senin yanında olayım Cihat "diyerek titrek bir nefes aldı. Gözlerinin içine baktı bir şeyler söylesin diye. Ama başını önüne eğmiş, sessizce ağlıyordu Cihat. En son o kızı kaybettiğinde ağlamıştı. Onun düğün gününde ağlamış ve bir daha hiç kimse için gözyaşı dökmemişti. Ama şu an karşısında öyle bir ağlıyordu ki en merhametsiz birini bile merhametini sorgulatırdı.

Sonra başını kaldırdı Cihat, gözyaşlarını yaralanmış elleriyle sildi. Derin bir nefes aldı. Aldığı her nefes göğsüne batıyordu ama bunu göz ardı ederek konuşmaya başladı...

"Görmüyor musun Okan halimi? Öldüm, bittim ben. Aldığım her nefes ciğerlerime batıyor, onu gördükçe eriyip bitiyorum. Görmüyor musun? Çekmiyor muyum cezamı. Daha ne kadar çekeyim lan, öleyim mi istiyorsun? Ben Kendimi affedemiyorum. Sen nasıl laf edeceksin ki, o nasıl affetsin ki. Haklısınız.. Ben iğrenç bir insanım. Ona yaptıklarımın yanında benim çektiğim ne ki? Cezası onsuzluk oldu. Daha fazla konuşmak istemiyorum. Affetmemeke çok haklısın, yüzüme bakmamakta çok haklısın. O da haklı. Herkes haklı. Ama ben de bittim, tükendim. Diyecek başka hiçbir şeyim yok" diyerek çıktı lavabodan. Okan'ın konuşmasını dahi beklemedi. Çünkü birkaç kelime daha ederse, bir daha asla bir araya gelemeyeceklerdi. O yüzden daha fazla birbirlerini kırmamak için konuşmamak en iyisiydi.

Cihat, bitkin adımlar ile ilerledi ve yatağını uzandı Kimseyle konuşmak istemiyordu. Buraya gelirken Alperen ve Semih, her ne kadar konuşmak istese de onları engellemiş, kendini yatağa atmıştı Şu an hiç kimsenin yüzünü görmek veya konuşmak daha istemiyordu. Sadece uyumak ve sonsuza o kadar da gözlerini açmamak... Belki o zaman herkese rahatlardı. Tam uykuya dalmıştı ki omuzun dürtülmesi ile sinirle gözlerini açtı.

"Beni rahat bırakın demedim mi size?" diye arkasını döndü. Sesi, her ne kadar sinirli olsa da kısık ve kırık çıkmıştı. Çünkü konuşacak gücü daha iyi yoktu. Sonra gördüğü beden ile donakaldı.

"Ca-caner" dedi. Sesinin titremesini engelleyememişti.

Bir Küçük Gün Işığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin