29. Bölüm

3.4K 243 60
                                    


Cihat , anlamamış gözler ile Ahmet abiye baktı. Onlara gülerek bakan adamın ne diyeceğini merak ediyordu. Okan'a baktığında onunda aynı kendisi gibi olduğunu gördü..

" Dinleyin gençler beni şimdi." dedi, çok önemli bir olay varmış gibi ciddileşti yüzü. Cihat başını sallayarak onayladı abisini. Pür dikkatle dinlemeye başladı.

Ahmet abi herşeyi bir bir anlattı. Aklında olan her şeyi anlattı.

"Abi olmaz o iş." dedi kaşlarını çatarak. Elinde ki tesbihi sallayıp, huzursuzca oturdu. Kalkıp gidemedi. Ayıp olacaktı Ahmet abiye.

"Nedenmiş o evlat." dedi ve sesini yüksek çıkartmayı da ihmal etmedi.

"Nedeni mi var abi ya. Nasıl olucak. Ben ondan başkası ile flört falan edemem." dedi ciddi bir şekilde. Yapamazdı. Yalandan bile olsa ondan başkasına o gözle bakamazdı. Yakışmazdı ona.

"Lan cihat, sanki gerçekten olacak. Bırak yapalım. Şu davarda anlasın."dedi gülerek. Okan, Caner'in yaptığı davranışların sebebini anlamıştı. Kıskandığı ortadaydı. Gülümsedi hin bir şekilde. Aslında ortada bir şey yokken böyle olmuşsa, oyun oynadıklarında kesin katil olurdu.

Tabi burada ölecek olan oydu..

" Hay ağzınla bin yaşa. Evet de lan" dedi omzuna sıkarak. Bu pek sevecen bir şekilde değildi. Çünkü Cihat'ın yüzü buruşmuştu.

"Offf tamam abi. Yapalım. Umarım işe yarar." dedi Cihat, şüpheyle ve karamsarlıkla.

Onayı alan Ahmet abi gülümsedi. Kendi yaşayamadığı aşkı, onların yaşaması için her şeyi yapacaktı. Bunu kendine verdiği bir söz olmuştu.

Cihat her kadar istemese de bir yandan da heyacanlanmıştı. Olur da bir az ihtimal onu kıskanacak olursa, ne yapacağını bilmiyordu. Çünkü o kadar imkansızdı olması. Hayali bile imkansızdı onun için.

Yatağına gitmeden gözleri sevdiğine çevirdi. Keşke dedi günlerdir. Ona söylemeseydim de arkadaşı olarak yanında dursaydım dedi, bilmem kaç kez. Pişman olmuştu. Onu sevmesi imkansızken nasılda kapılmıştı rüzgarına. Öpüvermişti birden. O zamandan beri hasretti o iki et parçasına. Bir daha kavuşamayacak olması yakıyordu içini. O kadar dalmıştı ki ona,gözlerinin keşiştiğinden bir haberdi. Onu kendine getiren şey ise omzuna konulan ve saçlarının dağıtılması olmuştu. Hemen kendine gelip, gözlerini ona alaycı bir şekilde bakan kardeşine çevirdi.

"Ne yapıyorsun Okan." dedi baygın baygın. Sesi de kısıktı. O kadar çok düşünüyordu ki son zamanlarda çok yorulmuştu. Sevdası değildi yoran imkansızlığıydı.

"Şiştt bana uy sen" dedi hin bir şeklide gülmeden önce. Karşıdan dost gibi görünecek olan yakınlaşmalar, Caner için hiç öyle olmayacaktı.

Caner, kaşlarını çatmış karşısında Cihat'a gülerek bir şeyler anlatan okana bakıyordu. Hiç sevmemişti onu. Cihat ile sürekli temas halindeydi. Bir insan bu kadar dokunurmuydu birine. Bu adam eli kolu sürekli Cihat'ın üstündeydi. Bu durum kanının kaynamasına neden oluyordu. Neden olduğunu da bilmiyordu ya da bilmek istemiyordu. Sürekli bunu göz ardı ediyordu.

Gaddiyanın gelmesi dile bahçeye çıktılar. Okan için bu durum kaçmazdı. Etrafına baktığında onları delici bakışlar atan Caner'i görmesiyle gülümsedi. Yanından cihat geçerken kolundan tutar tutmaz onu kimsenin görmediğini bir yere götürdü.

"Ne yapıyorsun lan." dedi şaşkınca cihat. Okan'ın ne yaptığını anlamamıştı. Sonra aklına gelen şey ile bıkkınlıkla nefes verdi...

"Boşuna uğraşıyorsunuz ba..." sözünü kesen şey, Okan'ın onun boynuna sarılıp, koklaması ile son buldu. Kaskatı kesilen cihat, geri çekilemedi.

Okan bakışlarını Caner'e çevirdi. Onu iki elini yumruk hale getirmiş bir vaziyette, onlara baktığını gördü. Sonra hızlı adımlar ile yanlarına geldi.

"Siz ne yapıyorsunuz lan" diyerek, kendisinin bile inanamayacağı şeyi yapmıştı. Okan'ı birden çekip fırlattı.

Cihat, şaşkınca olanları bakıyordu. Ne olduğunu bilmiyordu ki.

Gözlerini karşısında ki adama çevirdi. Gördüğü şey ile titredi kalbi.

Çünkü Caner kızarmış gözler ile bakıyordu.

Ve şuan bildiği şey ise;

Caner, kendisini kıskanıyordu.




Bir Küçük Gün Işığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin