13. Bölüm

6.3K 345 112
                                    


1 hafta sonra..

Caner etraftan çıkan seslerden dolayı gözlerini huzursuzca açtı. Herkes bir telaş içindeydi. Kimileri etrafta koşuşturuyor kimileri ise saçını yapamadığı için kendini azarlıyordu. Hafif bir şekilde doğrularak etrafa baktı. Sonra gözlerini sarışını çevirerek gülümsedi. Çünkü üstüne normalden zıt bir şekilde beyaz bir gömlek siyah bir kumaş pantolon ve saçlarında hafif fön çekmiş bir haldeydi. Caner gözlerine sarışından ayıramadı. Hayranlıkla sarışını baştan sona doğru süzdü. Daha sonra kendine gelmek için başını sağa sola sallayıp etrafı tekrardan bakmaya başladı.

O sırada lavabodan çıkan Cihat, Alperen'e kızmakla meşguldü. Çünkü Alperen neredeyse bir haftadan beri Cihat ile tartışmaya giriyordu. Sebebi ise Caner'di. Çünkü bir haftadan beri Caner ile Cihat arasında ne bir kavga ve bir tartışma olmuştu. Sadece birbirlerine selam veriyorlardı. Tüm koğuş buna alışmıştı ama Alperen bir türlü alışmamıştı. Nedense Caner'e karşı sanki ayrı bir kini vardı. Cihat ise her seferinde onu uyararak konuyu kapattırıyordu. Ama artık sınırın sonuna gelmişti.

"Yeter artık Alperen. Kardeşim demem karşıma alırım seni" diyerek bağırarak lavabodan çıktı. Sesi o kadar gür ve sert çıkmıştı ki tüm koş aniden Cihat'a baktı.

"Dönün lan önünüze" diyerek bağırdı. O daha çok sinirlenmişti ki şu an birini dövse anca sinirini alabilirdi. Sonra gözlerini, bir haftadan beri olur olmadık yerde baktığı kişi yani Caner'e çevirdi. Sebebini sorgulamıyordu.

O sırada Caner'de Cihat'a baktığı için gözleri kesişti. Cihat direkt başı ile selam verdi. Buna karşılık Caner de başını sallayarak gülümsedi. Bir haftadan beri ona bulamadığı ve kavga etmediği için Cihat'a karşı fikirle yumuşamaya başlamıştı. O yüzden artık her selam verişinin yanında, hafiften gülümseyerek selam veriyordu. Buna alışkın olan Cihat ise onun böyle gülümsemesine alışmıştı.

Koğuşta yalnız başına kalan Caner sıkkın bir şekilde elinde kitapla oturuyordu. Herkes görüşe çıkmıştı. Tabii Caner'in burada kimsesi olmadığı için görüşü yoktu.

Bir müddet daha yalnız başına kalan Caner kapının açılması ile hafiften doğruldu. Başını kapıyı doğru çevirdi ve gördüğü beden ile gülümsedi. En azından yalnız kalmayacaktı.

Cihat ise yarım kalan görüşmesinin ardından koğuşa dönmeye karar vermişti. Kendini bir bardak çay katıp masaya oturdu. Sonra birden sandalyenin çekilmesi ile irkildi ve çeken kişiye bakmak için kafasını kaldırdı. Gördüğü bedene düz bir ifadeyle baktı.

"Buyur otur' diyerek sesini sert çıkarmamaya gayret etti. Caner ise şaşkınlıkla Cihat'a baktı. Onunla uğraşmıyordu ama sadece selam veriyordu. Ne konuşuyordu ne de başka bir şey. O yüzden şu an onun konuşması Caner'i şaşırmıştı. Daha sonra ayakta kalmamak için sandalyeye oturdu.

"Çay ister misin Caner?" En azından Ufak da olsa konuşursa aralarındaki bu huzursuzluk biterdi. Daha ne kadar şaşırabileceğini bilmeyen Caner ise..

"Yok teşekkür ederim" diyerek Cihat'a baktı.

ikisi sessiz bir şekilde masada oturmuş öylece duruyorlardı. Caner, Cihan'ın elindeki tuğra şeklindeki yüzüğü merak ettiği için dokunmak istemişti. İşaret parmağını yüzüğe dokundurmak isterken Cihat'ın irkilmesi ile bir bardak çay Cihat'ın üstüne döküldü. Tabii doğal olarak direk pantolonun üstüne denk gelmişti.

Cihat hiç ses çıkarmadan ayağa kalktı. Caner'de hemen Cihat'ın yanına giderek tedirgin bir şekilde baktı.

"Çok özür dilerim Cihat. İstemeyerek oldu" diyerek ellerini pantolona getirerek silmeye başladı. Tabii doğal olarak eli aletine denk gelmişti. Ama daha bunu fark edememişti. Tek fark eden kişi cihattı. Aniden kafasını kaldırarak Caner'e baktı.

"Tamam gerek yok" diyerek ondan bir adım geriye doğru adımladı ve koşar adımlarla lavaboya doğru gitti.

Cihat'ın canı yanmamıştı zaten. Çay çok sıcak değildi. Hafiften ılık olduğu için sıkıntı çıkmamıştı. Ama asıl onu geren şey ise Caner'in dokunduğu yerde kıpırdanmanın olmasıydı.

Sikeyim ya.. Bu neydi şimdi "diyerek ellerini duvara vurdu ve sakinleşmek için çeşmeyi açarak su yüzüne vurmaya çalıştı....



Merhaba gençler Umarım bölümü beğenmişsinizdir.. Artık ufak ufak başlayalım yakınlaşmalara etkileşimlere..

Birde size bir şeyden bahsetmek istiyorum..

Ben bu kitabı ırkçılık adı altında yazmadım.. Ben ne Kürdüm ne de bir ülkücü.. Sadece böyle konuları sevdiğim için yazdım.. Herkese karşı bir saygım var. O yüzden bu kitabı okurken ne kürtlere hakaret edin neden ülkücülere.. Bu kitabı okurken sadece iki erkeğin aşkını okuduğunuzu düşünerekten yazıyorum.

Zaten pek siyasi konulara girmediğimi fark etmişsinizdir.. Cihat ülkücü ama bunu hiçbir şekilde savunarak veyahut da Caner bir kürt bunu hiçbir şekilde aşağılayarak veya savunarak yazmadım.. Sadece sağ sol, sağ kürt meselelerini sevdiğim için yani İki zıt karakterin birbirine aşık olmasını sevdiğim için bu kitabı yazdım..

Tekrardan söylüyorum bu kitabı okurken sadece iki zıt karakterin birbirine olan aşkını okumanızı istiyorum.. Ne aklınızda Kürt ne de bir ülkücü kalsın.. ❤️ ❤️

Bir Küçük Gün Işığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin