14. Bölüm

6.3K 355 111
                                    


Cihat, kendini sakinleştirdikten sonra dışarı çıkmak için adımlarını kapıya yöneltti. Allah'tan Caner anlamamıştı da açıklamak zorunda kalmayacaktı. Kapıyı açtığında başını öne eğmiş, parmaklarıyla oynuyordu. Çok şey duruyordu tatlı... Cihat bu haline gülümsemiş, sonra ne yaptığının farkına varınca kendini toparlamıştı.

"İyice şaçmaladın Cihat. Kendine gel" diyerek fısıldadı. Sonra adımlarını masaya doğru ilerletti. Sandalyesini çekip Caner'in karşısına oturdu.

Geldiğini anlayan Caner, hemen kafasını kaldırıp üzgün gözler ile baktı.

"İyisin demi. Ben çok öz..." sesini bölen şey Cihat'ın elini tutup gülümsemesi olmuştu. Çünkü afallaması kaçınılmazdı.

"İyiyim merak etme. Ilıktı zaten" sesi, Caner'in sakinleşmesi için inandırıcı bir tınıyla konuşmuştu.

Caner, halen şaşkınca Cihat'a bakıyordu. Şuan oldukları durum çok şeydi... Garip.. Sonunda kendini toparlamıştı.

"İyi bari. Korkmuştum" Caner, rahatlamış bir şekilde nefes almıştı. Kavga edecekleri için çok korkmuştu.

"Cihat sana bir şey sorabilir miyim?" Merakla cevap vermesini bekledi Caner.

"Tabi sor bakalım" Cihat o sırada ayağa kalkmış, çayını tazelemek için mutfağın olduğu yere adımladı.

"B-benden artık nefret etmiyor musun.?" meraklı ve tedirgin sesine rağmen üzgünce bakmıştı. Caner, dışarda çok agresif ve kavgacı bir olduğu kadar kimseye kin duymayan, nefret etmeyen ve hemen affeden biriydi. Hatta kavga ettiği biriyle şuan çok yakın arkadaş olmuştu.

Cihat, ona sorulan soruyu nasıl cevap vereceğini bilmiyordu. Ondan eskisi gibi nefret etmiyordu. Ama arkadaş olabilecek kadar da yakın hissetmiyordu. Bugün onun teması ile bir şeyler olmasına da uzun zamandır ilişkiye girmediğine yorumlamıştı. Cevap bekleyen esmere döndü. Yüzünde hiç bir mimik yoktu. Düz ifadeler ile baktı esmere. Çayında bir yudum aldı.

"Çok sorgulama esmer." sesi de duyguları gibi nötrdü. Hiç bir duygu barındırmıyordu.

"Neden ki." sesi meraklı çocuklar gibi çıkmıştı. Cihat ise duygularını belli edip gülümsedi. Esmer ise şaşkınca ona bakıp ağzı yuvarlak bir şekil almıştı. Çünkü cihat ona gülümsüyordu. İlk defa ona gülüyordu.

"S-sen bana güldün" Caner, afallamış sesi ile baktı reise.

Cihat ise bu sefer yüzünde ki gülümsemeyi silmemiş, adımlarını masaya ilertmişti.

"Bunda bu kadar şaşıracak ne var" yine düz ifade yine düz ses tonu.

"Yok ondan değilde.. Bana ilk defa şeyy yaptın." üzgün sesiyle gözlerini kaçırdı Caner.

Cihat ise yapması gereken şeyin tam sırası olduğunu anlamıştı. Nasıl yapacaktı bilmiyordu ama bir yerden başlayacaktı.

"Caner.. Ben düz adamım.. Kendi doğrularım vardır. O yolda sonuna kadar gider, ne olursa olsun savaşırım. Fikirlerim sabittir benim. İnandığım yolda her türlü şeye göğüs gerer, bana ters olan durumlarda ise inandığım gerçek ne ise ona devam ederim.. Sana bunu anlatmamın sebebi de şu"
kendisine dikkatle dinleyen esmerin yanına adımladı. Onun omzuna elini koyup kaldığı yerden devam etti.

" Sizleri yani kürtleri olan kinim öfkem de boşu boşuna olmadı. Ama anladım ki her kürtler aynı değilmiş. Bunu da senin sayende gördüm.. Caner biliyorum çok kötü şeyler yaşattım sana. Affı olur mu bilmem. Ama senden af diliyorum.. Kusura bakma" omzunu sıkıp gülümsedi Cihat. Cihat nadir hata bile yapsa affını dilerdi. Bundan asla gocunmazdı. Şimdi de hatanın en büyüğünü yapmıştı. Ona cevap bekleyen bir bakış atmıştı.

Caner derin nefes aldı. Gözlerinde ki samimiyeti görmüştü. O da samimi bir şekilde gülmüş ve omzuna konulan elinin üstüne elini koymuştu.

"Cihat, ben küçükken yani 10 yaşlarında falanım yani. En iyi arkadaşımla kavga etmiştim. Hemde öyle böyle değil. Dayaklı , ağır sözler falan. Ama bu konuda ben haklıydım. O kadar ağır laflar söylemişti ki bana, küçücüktü ama sözleri büyüktü. Tabi bu laflar ona ait değildi. Ailesinden öğrenmiş bana caka satıyordu. Her neyse benim kalbim çok kırılmıştı. Tüm gün boyunca odamda çok ağlamış, yemek bile yememiştim. Aradan 1 hafta kadar geçti tabi. Ben halen ona kırgınım. O da pişman falan. Af diliyordu sürekli ama ben onu affetmiyorum. Bir gün gece vakti evime geldi. Hava nasıl soğuk bir bilsen. Eksi bilmem kaç.. Kapıyı açtığımda onu gördüm. İlk bir şey yapmadım. Ama o kadar çok soğuktu ki içeri aldım onu. O salona gitti bende odama. Annem ile konuşmuşlar.. Sonra odama geldi annem. Yanıma oturdu. Gülümseyip saçlarımı öptü. 'Evladım. Aslan parçam. O senin en iyi arkadaşın.. Dostun. Küslük yakışır mı hem. Ayıptır oğlum'demişti bana. Ama ben inatla affetmedim onu. Sözde kırıldım tabi. Gururum vardı benim. Sonra arkadaşım başka bir şehire gidecekti. Bunu duydum ben. Halen küsüz ama. Benimle son kez konuşmak istemiş, görmek istemiş falan. Ama yine inat ettim ve kabul etmedim. Annem beni yatağımdan kaldırdı ve dedi ki;

"Affetmek, bağışlamak, bizi yaralayan insana duygu ve düşüncelerinin sorumluluğunu geri vermek, yaşanan olayda kendi rolümüze sahip çıkmak ve gereken öğretici dersi almak için kendi irademizle gerçekleştirdiğimiz bir eylemdir." belki saçma bir sözdü ama o an beni ikna etmişti. Affetmek erdemliktir demiş atalarımız. Biz kimiz ki affetmeyelim gibi şeylerde demişti annem.. O gün yanına gittim Devrim'in. Zaten o da beni bekliyormuş. Gidisiye kadar özür dilemişti. Bende affettim onu.. O gün ailesi ile kaza geçirmişler. Ve hayatını kaybetti. Onu affetmesem vicdan azabından ölürdüm ben. İyi ki dedim. İyi ki affetmişim ve bu olay banada ders olmuştu.. Çok uzattım demi" mahcup bir şekilde güldü Caner. Bir anda ağzı açılmış, sadece affettim demek varken ona çocukluğunu anlatmıştı.

Cihat ise sakince dinlemişti onu. Hemde sıkılmadan.. Başkası olsa 'ne anlatıyorsun lan' diyecekken, Caner'i sonuna kadar dinlemişti.

"Peki beni affettin mi?" meraklı gözler ile baktı esmere.

" Affettim Cihat. Gönlün rahat olsun" gülümseyip tuttuğu eli sıktı Caner. Ve samimi bir şekilde güldü.

Cihat ise rahatlamıştı. Ve hiç düşünmeden onu kendine çekip sarıldı.

"Çok teşekkür ederim çocuk" diyerek gözlerini kapattı.



Ahh bu bölüm içime sinmedi ama attım yine de..🙈

Bakmadan attım ben yine... ❤️

Bir Küçük Gün Işığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin