34. Bölüm

3.3K 223 43
                                    

Bakmadan attım valla.. ❤️ ❤️


"Ca-caner" dedi. Sesinin titremesine engelleyememişti.

"İyi misin" dedi Caner. Derin bir şekilde gözlerine baktı. Gözleri o kadar yorgun ve bitkin bakıyordu ki içini sızlattı Caner'in. Lavobadan çıktığında, o kadar bitkin yürüyordu ki bir an gidip sarılmak istemişti. Tüm acısını çekip almak istemişti ama bir türlü ayağa kalkamamıştı. Daha sonra artık bir adım atması gerektiğini düşünüp, yanına gitmişti. Çünkü daha fazla düşünürse asla bu adımı atamayacaktı. Şimdi de ondan bir cevap bekliyordu.

"İ-iyiyim." dedi sadece Cihat. Şaşırdığı o kadar belliydi ki, bu Caner'i ister istemez gülümsetmişti . Şaşkın bakışları ve bir o kadar da heyecanlı sesine gülümsedi tekrardan.

"Emin misin Cihat. Gözlerin hiç öyle demiyor. Anlatmak ister misin?" dedi. Sözleri ne kadar samimi ise gözleri de bir o kadar samimiydi.

"Eminim. Beni düşünme sen" diyerek dolu gözler ile baktı sevdiğine.

"Sen en son ne zaman yemek yedin" dedi.

"Yedim bir şeyler" dedi. Her ne kadar belli edemese de Caner onunla konuştuğu için çok mutluydu. Ufacık bir ilgisine bile bu kadar muhtaçtı Cihat. Belki sevdası karşılık bulamazdı ama en azından yakın arkadaş olabilirlerdi. En azından yanında olurdu. Onun varlığını hissedebilirsin Cihat. Buna bile razıydı.

"Nasıl yedin Cihat, kalk Allah'ını seversen. Görmüyor musun kendini" diyerek onun kolunu tutup kaldırdı. Cihat, şaşkınlıktan onu engelleyememişti bile. Şaşkınca arkasından takip etti. Daha sonra onun tuttuğu koluna baktı, dokunduğu yer şu an yanıyordu. Gülümsedi .Bu gülümsemek uzun zamandan beri ilk defa samimiyet içeriyordu.. İlk defa içtenlikle gülüyordu.

"Otur şuraya. Bekle ben geliyorum" dedi Caner ve mutfağa ilerledi. Arkasında şaşkın bir Cihat bıraktığından habersiz.

Caner elinde sıcak bir çorba, dilimlenmiş ekmek ile Cihat'ın yanına oturdu. Önüne kaseyi koyup, dudaklarında oluşan gülümseme ile baktı karşısında ki bitkin adama. Oysa gözüne hep güçlü görünen adam, şuan bitkin ve çok yorgun görünüyordu. Daha önce pek umursamayan Caner, Ahmet abi ile konuştuktan sonra kabullenmiş olduğu duygularından dolayı, şu an içi acıyordu. Oysaki o zamanlar ne güzel görmezden gelmişti. Ama şu an görmezden daha gelemiyordu. Bitik, çökmüş bir cihat görmek kalbine hiç iyi gelmiyordu Onun bu kadar dağılmasında bir sebep de kendisiydi. Cihat her ne kadar suçlu dahi olsa, bir kalbinin olduğunu unutmuştu Caner. O yüzden onun bu hale gelmesine bir sebep de kendisiydi. Duygularını görmezden gelerek, aşağılayarak bu hale getirmişti. Oysa ki şimdi kendi de onu seviyordu ve bunu ona hissettirmek için elinden geleni yapacaktı..

O gün Ahmet abi ile konuştuktan sonra, bir müddet düşünmüştü Caner. Okan ile onu gördükten sonra kasılan kalbi, içinin titremesi hepsi ona olan duygularından dolayı olduğunu anlamıştı. Kabullenmişti.İnkar edecek biri değildi.

"Şimdi bunu bitiriyorsun Duydun mu beni?"diyerek kaşığı da yanına koydu. Hâlâ onu şaşkınlıkla bakan bedene, gülümseyerek baktı. O kadar tatlı duruyordu ki loskoca adamı neredeyse yanaklarını sıkıp ısıracaktı.

Cihat bir çok kez yutkunduktan sonra, kaşığı eline aldı ve sıcacık çorbayı yudumladı. O kadar iyi gelmişti ki boğazından geçen sıcacık çorba, ağlamaktan tahriş olan boğazı yumuşamıştı. Neredeyse doğru dürüst yemek görmeyen midesi de bayram ediyordu. Son kaşığı da aldıktan sonra, peçete ile ağzını silip Caner'e çevirdi bakışlarını.

"Şe-şey b-ben teşekkür ederim. Zahmet oldu sana" dedi Cihat. Sesi kısık ve mahcup çıkmıştı. Neden birden böyle davrandığını bilmiyordu ama çok mutlu olmuştu..

"Caner şey diyecektim sana" ürkek bakışlarını dikti sevdalısına. O kadar mahcup ve utanmış hissediyordu ki, şuan şuracıkta ağlayacaktı.

"Söyle dinliyorum" dedi. Sıcacık baktı Cihat'ın bakışlarına. Samimi bir gülümseme bahşetti ona. Korkmasın, çekşnmesin istiyordu.

"Neden b-bana böyle davranıyorsun" dedi. Başını önüne eğmiş, suç işlemiş çocuklar gibiydi. Hoş işlemişti de. Hem de en büyüğünden.

"Davranmayayım mı?" ciddiyetle kokan sesi ile. Tabi ki ciddi değildi.

"Yok yok davran. Şey yani tabi istiyorsan. Çok mutlu olurum ben" dedi telaşla. Korkmuştu. Şuan ona ihtiyacı vardı.

"Korkma. Ben artık hep yanındayım." dedi ve kimsenin görmeyeceği bir şekilde elini tuttu ve okşadı.

"Ca-caner se.." dedi ama Caner'in konuşması ile yarıda kesildi.

"Sonra konuşalım. Olur mu? Şuan senin doymam gerek" dedi ve mutfağa ilerledi.

Cihat, onun arkasından gülümseyerek ve dolu dolu gözler ile ilerleyişini baktı.

"Bende hep yanında olacağım" dedi ve gözlerini karşındaki adama çevirdi.

Ahmet abide dolu dolu gözler ile bakıyordu ona.

Bu hikayede en çok onun parmağı vardı. Gülümsedi ona. Sessizce teşekkürlerini sundu.

Gün ışığına kavuşmak o kadar zor olmayacaktı.

Bir Küçük Gün Işığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin