34. BÖLÜM

737 26 0
                                    


İkinci, üçüncü ve dördüncü titreme. Yaklaşık on dakikadır uyanık olmalıydım ve uyandığımdan beri Toprak'ın yüzünü izliyordum. Gözleri kapalıyken onu seyretmek çok daha kolaydı. Telefonum ilk titrediğinde arkadaşlardan biridir diye umursamadım, hareket etmedim çünkü Toprak'ın uyanmasından korkuyordum ama şimdi üçüncü ve dördüncü kez titremesi beni merak ettirmişti. Halil'i ve Damla'yı sessize aldığımı fark ettim, onlar olamazdı. Belki Cem de tepki göstermeye karar vermişti.

Ya annemse?

Hava da kararmıştı, ama kış ayında zaten erkenden kararıyordu. O yüzden saatin kaç olduğunu kestiremiyordum, acaba uykuyu çok kaçırmıştık da eve geç mi kalmıştım?

Toprak'ı uyandırmamaya çalışarak yavaşça kıpırdanmaya başladım. Ellerimi avucundan çektim önce. Uyurken ellerimi avuçları arasına almıştı. Serbest kalan ellerimi ön koltuğa yaslayıp doğruldum ve öne doğru eğildim. Bir bacağım hâlâ Toprak'ın bacaklarının arasındaydı çünkü çekememiştim. Kollarımı öne doğru uzatıp zorlukla da olsa torpido gözüne uzandım ve çantamı kendime çektim.

''Saat kaç?'' Toprak'ın sesini duyduğumda çantanın fermuarını yarıda bırakıp ona döndüm.

''Ben de saate bakacaktım, geç olmuş olabilir.'' diye mırıldandım. ''Bu arada seni uyandırmak istemedim ama telefonum çok titreyince bakmak zorunda kaldım.''

Toprak hemen doğruldu. ''Bir sorun mu var?''

''Bilmiyorum.'' Bileğimi tutup kibarca çekti ve yanına oturmamı sağladı. Fermuarı sonuna kadar açıp telefonu buldum ve ekranı aydınlatıp öncelikle saate baktım. Yedi bile olmamıştı, bir saatten az uyumuştuk. Rahat bir nefes bıraktım ama saatin hemen altındaki bildirimlerden babam yazısını görmek beni gerdi. Değişen yüz ifademi fark ettiğinden mi bilmiyorum Toprak da telefona doğru eğildi.

Bildirime tıklayıp mesajları okumaya başladım. Dördü de babamdandı.

''Şirin.''

''Çabuk eve gel. ''

''Bekliyorum.''

''Hızlı ol. ''

Babam eve dönmüştü demek ki. Acaba Toprak'ın yanında olduğumu mu öğrenmişti, arabaya binerken mi görmüştü? Ne olabilirdi ki? Tedirginliğim her saniye artarken gözlerimi Toprak'ın yüzüne çevirdim. Gayet kaygısız, biraz uyku mahmurluğu ile ekrana bakıyordu ama kaşları çatılmıştı.

''Ne istiyor acaba?'' dedim, kendi kendime söylenir gibi. Dudaklarımı sürekli ısırmam Toprak'ın da dikkatini çekmişti ama gergin olduğumun farkındaydı.

''Sakin ol.'' dedi, ellerini yanaklarıma yerleştirip. ''Ben yanındayken hiçbir zaman korkma. Gidip öğreniriz ne istediğini.''

''Sen de mi geleceksin?'' dedim sesimin titremesine engel olamayarak. Şu anda babamın bizi görmüş ihtimalinden çok, ikisinin karşılaşma ihtimali ürkütüyordu beni.

''Seni tek göndereceğimi düşünmüyorsun herhalde, o itin yanına?''

Kaşlarımı çattım ama beni düşündüğünü bildiğim için sert bir tepki vermek istemiyordum. ''Toprak cidden sorun değil, o benim babam.''

Toprak koltuğun arasındaki boşluktan öne geçerken bir şey söylemedi. Ön koltuğa oturduğunda başını bana çevirip elini uzattı. Elimi avucuna yerleştirip yanındaki koltuğa geçtim ve arabayı çalıştırmasını izledim. Keşke mesajları ona göstermeden eve gitmenin bir yolunu bulsaydım, karşı karşıya gelme fikirleri iliklerime kadar ürpertiyordu beni. Sessiz bir şekilde yolu izlemeye koyuldum. Toprak ciddileşmişti ve ona bir şey söylemek istemiyordum şu anda.

AŞK KUYTUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin