Yere bıraktığım kıyafetleri makinenin yanındaki yeşil sepete bıraktıktan sonra aynadan son bir kez kendime bakıp banyodan çıktım. Islak saçlarım, daha yeni sıcak sudan çıkmış bedenimi üşütürken tepkisiz kaldım. Kafama bağlayacağım bir havluyla tuhaf görünerek Toprak'ın karşısına çıkmak istemiyordum ve toka da yoktu. O yüzden sanırım saçlarımı dert etmeyi bir kenara bırakabilirdim.
Salon boş görünüyordu, belki de Toprak odaya çekilmişti. Çıplak adımlarla mutfağa yürüdüm. Aldığım iki poşette de çorap bulamamıştım. Mutfağa girecekken beklediğim en son şey, çıplak göğsüyle ve ıslak saçlarıyla mutfak tezgâhına yaslanıp su içen bir Toprak Karatuğ görmekti. Göz göze geldiğimiz bir saniyenin ardından kapının önünden çekilmeyi akıl edip gözlerimi kaçırdım. Çırılçıplak bir adam basmış kadar utanmıştım.
''Kusura bakma, müsait olmadığını bilmiyordum.'' diye seslendim, mutfağa doğru. Ardından hızlı adımlarla salonun ortasına geçtim.
''Sorun değil.'' Toprak'ın adım seslerinin yaklaşmasından buraya doğru geliyor olduğunu anladım. Neyse ki sırtım ona dönüktü. Önünde dikildiğim çift kişilik koltuğa elini uzatıp siyah kazağı aldı. Koltuğun başına bırakılmış kazağı yeni fark etmiştim. Hemen arkamdaki hareketlilikten ve kumaş sesinden Toprak'ın üstünü giyindiğini anlamıştım.
''Duş almış gibi görünüyorsun?'' dedim, ona döndüğümde. Aslında gibi değil baya banyodan çıktığı belli oluyordu ama öylesine söylemiştim.
''Yatak odasında da banyo varmış.'' dedi, düz bir sesle. Bakışları üstümde gezinmişti. Üstümde siyah bir tayt ve uzun, zümrüt yeşili, bol bir kazak vardı. ''Bu arada tek bir yatak var.''
Bir an şaşırsam da ''Kötü olmuş.'' diye mırıldandım. ''O zaman birimiz koltukta yatarız herhalde.''
Sonuçta bir kez daha beraber uyuyacak halimiz yoktu ya?
Toprak sessiz kaldı. Bakışları ayaklarıma değdiğinde tahmin ettiğim sözleri döktü dudaklarından. ''Çorap giymemişsin.''
İlgisiz bir tavırla ağırlığımı koltuğa verirken ''Giyerim birazdan.'' dedim ama son iki harf ağzıma tıkılmış ve geriye doğru havalandığımı hissetmiştim. Toprak durumu hızla kavrayıp üzerime doğru atak yaptı ve elini belime yerleştirdi. Bedenim koltuğun sert zeminiyle buluşurken, üstümde de koca bir Toprak Karatuğ vardı. Bir eli belimde, diğer eli bileğimdeydi ve dışarıdan bakılınca manzara tam olarak da koltukta uzanan bir ben ve üzerime uzanmış bir Karatuğ'du. Toprak hızlı davranmasaydı kesinlikle düşüşüm daha sert olacaktı.
Nefesimi düzene sokarken dudaklarımı araladım. ''Koltuğun açıldığını bilmiyordum.'' diye fısıldadım. Toprak hemen dibimdeyken sesim ancak bu kadar çıkabilmişti. Bakışlarımı kaçırdım. ''Bugün kaç kez daha utanacağım bilmiyorum.''
''Canın yandı mı?'' Toprak, ilgili bakışlarını yüzümde gezdirdi. Sakarlığım kısmına değinmemesi beni rahatlatmıştı. Toprak'ın sıcak nefesi yanağıma çarparken tüylerim havalandı. Çok fazla yakındık ve Toprak'ın henüz kalkma girişinde bulunmayacağı belliydi. Gözleri gözlerime odaklanmıştı sadece.
''Yok, iyiyim.'' Gergin bir tavırla kıpırdandım. Toprak, anlamış ve koltuktan destek alarak kendini yukarı çekmişti. Ayağa kalktığında ben de doğruldum. Daha günün başlarındaydık ve şimdiden kaç kez utanmıştım... Umarım günün geri kalanı normal geçerdi. ''Ben su içmeye gideyim.'' diye açıklayıp önünden geçtim ve mutfağa yürüdüm. Mutfağa girene kadar Toprak'ın bakışlarını hissetmiştim. Mutfağa girip göz önünden kaybolduktan sonra ellerimle yüzüme hava yaptım, sıcak basmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KUYTUSU
RomanceSonuçta aşk, gerçekten de her şeyi mahvetmek için iyi bir sebeptir. 'Birkaç polisin elinde silahla ona doğru yürüdüğünü fark ettim. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.' Nefreti, aşk silebilir miydi? Buna karar vermek için daha erken...