32. BÖLÜM

824 30 2
                                    


''Yemek yediğini gözümle görseydim keşke.'' Toprak'ın ilgili sesini duyduğumda emniyet kemerimi çıkarıp ona döndüm.

''Söylediğim gibi annem bu saatlerde kahvaltı hazırlar hep, beraber etmiş oluruz. Beni görünce çok mutlu olacaktır.'' Sabah yedi gibi uyandığımda Toprak'ın yatağın üzerinde oturup beni izlediğini görmüş ve heyecanlı bir şekilde yarım saat içinde giyinip kıyafetleri hazırlamıştım. Çıkmamızsa daha uzun sürmüştü, Toprak işinin olduğunu söyleyip dışarı çıkmış ve bir saat sonra dönmüştü. Kahvaltı teklif etmişti ama ben annemi kahvaltı masasında basmanın mutluluğunu taşıdığım için istememiştim. ''Sen yemek ye asıl.''

Toprak tepkisiz bir şekilde suratıma baktı. Artık gitme vaktiydi. Ne demeliydim ne yapmalıydım ki? Ayağımın ucuna bıraktığım kıyafet dolu çantayı kucağıma koyup tekrardan Toprak'a döndüm. ''Ben gideyim, birkaç gün sonra görüşürüz.''

''Telefonunu açık tut.'' dedi, düz bir sesle. Bugün çok tepkisizdi, ne hissettiğini anlamıyordum.

''Tamam, merak etme.'' deyip kıpırdandım. Uzanıp öpmem gerekir miydi? ''Görüşürüz.'' deyip kapıya döndüm ama Toprak'ın kolumu tutmasıyla durdum. Gözlerine baktım 'Ne?' dercesine. Bir süre düz bir şekilde baktı, ben de karşılık vermekten başka bir şey yapmadım. İki avucunu da yanağıma uzatıp başımı kendisine yaklaştırdı. Yanağımın bitişine, kulağıma doğru olan kısma uzun bir öpücük bıraktığında içim titredi, sıcak nefesi kulağımın içine vurmuştu.

Yanağımdaki elleriyle yüzümü yüzüne düz bir şekilde çevirdi tekrardan. ''Canını sıkacak laflar etmelerine, seni üzmelerine izin verme.'' Sesindeki şefkati öpmek istedim. Bu halleri beni benden alıyordu.

''Olur.''

Ellerini yüzümden çekip ''Hadi git.'' dedi. Tebessüm ettikten sonra arabadan indim. Ellerimle 'görüşürüz' işareti yaptım Toprak'a. Elini kaldırarak karşılık verdi. Arkamı dönüp binanın kapısının önüne gittim. En son bu kapıdan çıktıktan sonra ne çok yaşamıştım. Derin bir nefes alırken zilimize basıp bekledim. Saniyeler geçiyordu ama kapıyı açan yoktu. Birkaç kez daha bakıp arkama döndüm. Toprak, arabadan çıkmıştı. Beni izliyordu.

Rahat tavrı beni şaşırttı, annem karşısına dikilip ona hesap sorsa beni kaçırdığı için ne yapardı acaba? Toprak'ın bakışlarına karşılık verdikten sonra birkaç kez daha zile basıp beklemeye devam ettim. Saniyeler içinde 'Kızım'' sesini duydum. Başımı kaldırıp üçüncü katın penceresinden bana bakan annemi izledim. Gözlerindeki ve sesindeki heyecanı görmek, beni mutlu etti. Toprak da anneme bakıyordu.

Pencerenin önü boşaldı ve saniyeler sonra binanın mavi kapısı açılıp annem açtığı kollarıyla önümde dikildi. Kollarına sokulup sıkıca sarıldım ve kokusunu içime çektim. İstemsizce gözlerim dolmuştu, annemi gerçekten özlemiştim. Şimdi onun bu tavrı beni duygulandırmıştı. Annemin de kokumu içine çektiğini fark ettim. Geri çekildiğinde yüzündeki tedirgin ifadeyi görmek beni meraklandırdı.

Annemin bakışları benim üzerimden Toprak'a çevrildi ama kısa sürdü. Tekrar bana döndüğünde ''Kızım seni kaç kere aradım, neden cevap vermedin?'' diye sordu.

''Geleceğimi tahmin etmediğin bir zamanda gelip sürpriz yapmak istedim, anne. Eğer telefonları açsaydım kesin söylerdim. Kötü mü yaptım?''

''Hayır, hayır. Kötü yapmadın, ondan değil. İyi ki geldin benim canımın içi.'' Annemin dolu gözlerine baktığımda ağlamamak için zor tuttum kendimi. Toprak'ın önünde böyle duygusal bir sahne yaşamak istemezdim. Kollarımı okşadı.

''Sorun ne peki, anne?'' dedim, tedirginlikle. Suratındaki ifadeden korkmaya başlamıştım.

''Hani baban günlerdir yok diyordum ya.''

''Evet.'' diyerek onayladım. Bunun sonu nereye gidecekti?

''Dün gece geldi. Bu sabah markete uğramak için çıktı ama iki saattir yok. Telefonları da kapalı, çok merak ediyorum. Başına kesin bir şey geldi.''

Düşünceli bir ifadeyle anneme odaklandıktan birkaç saniye sonra zihnimde şimşekler çaktı. Büyük bir hızla Toprak'ın yanına gittiğimde, annemin de peşimden geldiğini fark ettim. Kaşlarımı çatıp Toprak'ın göğsüne vurdum iter gibi ama hiç kıpırdamadı bile. Yüzündeki sakin ifadenin bozulduğunu, kaşlarını çattığını gördüm. ''Sen yaptın değil mi? Babamla beni karşılaştırmamak için ona zarar verdin değil mi? Gece telefon konuşması yaptın, sabah bizi oyaladın. O sırada birileri babama zarar verdi. Sen ayarladın Toprak, değil mi? Konuşsana.'' Toprak'ın göğsüne bir kez daha vurdum ama yine hiç oynamadı yerinden.

Öfkeden gözüm dönmüştü. Eğer annemin dediği gibi babama bir şey olduysa ve bunu yapan Toprak'sa bu eve girişim olacak, dönüşüm olmayacaktı. Toprak'ın yanına gitmek değil, adını bile anmayacaktım. Babama zarar gelme fikri beni ürpertirken Toprak'ın göğsüne bir kez daha vurdum. Toprak'ın beni umursadığı, değer verdiği düşüncesiyle babama zarar vermekten vazgeçeceğini düşünmüştüm ama demek ki yanılıyordum.

''Konuşsana.'' diyerek bağırdım.

O'ysa yüzündeki tepkisiz ifadeyle beni izledi sadece.

AŞK KUYTUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin