Belimde hissettiğim dokunuşla kirpiklerimi aralayıp aynı zamanda kıpırdandım. Görüşümün netleşmesini bekliyordum. Toprak'ın üstüme eğilen bulanık görüntüsü vardı önümde sadece. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra doğrulup kendime gelmemi bekledim. Kollarımı öne esnetip başımı Toprak'a çevirdim. Ellerini, belimden çekmişti ama hâlâ arabanın içine eğilmiş vaziyette beni izliyordu. Anladığım kadarıyla amacı beni uyandırmadan kucaklayıp götürmekti.
''Çok fazla uyuyorum, değil mi?'' dedim, yüzüme silik bir tebessüm kondurarak.
Toprak, herkesçe bilinen bir şeyi söylemişim gibi başını salladı. Arabanın camından dışarı baktığımda ilk gördüğüm bolca yeşilliğin arkasındaki göl manzarası oldu. Yüzüme yerleşen memnuniyetle kapıyı tutarak arabadan indim, Toprak da geri çekilerek bana yol vermişti. Kapıyı kapattıktan sonra etrafımda bir kez döndüm. Aklımdaki şeyse buranın hayatımda geldiğim en güzel yer olduğuydu. Bakar bakmaz huzurla dolmuştum.
Arkamdaki tek katlı, odun evi işaret ederken Toprak'a döndüm. ''Burada mı kalacağız?'' Zaten etrafta başka bir ev göremiyordum ama yine de sormak istemiştim.
Toprak başını sallayarak onaylarken ''Beğendin mi?'' diye sordu. Bakışları etrafta gezindikten sonra benim üstümde sabitlendi.
''Burası çok güzel.'' dedim, heyecanla etrafımı izlerken. Bakmalara doyamıyordum. ''Hayallerimdeki eve çok benziyor.''
''Hayallerindeki ev nasıl?'' Toprak, kollarını bağdaştırırken bakışları ilgili bir hal almıştı.
''Yine böyle tek katlı, mütevazi bir ev.'' Ellerimle evi işaret ettim tekrardan. ''Şu tahtalardan yapılmış yol göle değil de okyanusa çıkıyor. İşte aynen böyle sessiz, ıssız ve güzel.'' Kahverengi evin arkasındaki sık ağaçlarını izledim. Evin verandasındaki büyük minderleri gördüğümde, akşamları orada oturup kitap okumanın ne kadar güzel olabileceğini düşündüm. Verandanın az ilerisindeki tahta yol, göle uzanıyordu ve etrafta ağaçlardan başka bir şey yoktu.
Toprak'ın ilgili gözleri yüzümden ayrılmazken utandığımı hissedip gözlerimi kaçırdım ve ellerimi kucağımda birleştirdim. Sırtımı Toprak'a dönüp gölü izledim. Öyle harikaydı ki yeşil, sakin sular. Arkamdaki hareketlenmeyi hissetmiştim ama dönüp bakmadım. Hayallerimi Toprak'a kimseye olmadığım kadar dürüstçe açıklamak ve bunu yaparken rahatsız olmamak tuhaf hissettirmişti. Üstelik bunu ilk kez yapmıyordum. Toprak'ın da ilgiyle beni dinliyor ve izliyor olması apayrı bir memnuniyet veriyordu. On sekiz yıllık hayatımda çevremde hiçbir insanın Toprak gibi ilgili olmadığını anladım tam bu anda.
Geçiştirilen sözler, sürekli etrafa kayan bakışlar, klişe teselliler... Bunlarla geçmişti hayatım. Tüylerimi ürperten bir hoşnutlukla dikilmeye devam ettim ve manzaranın tadını çıkardım. Derin bir nefesi içime çektikten sonra gülümsedim. ''Havası bile tertemiz.''
Omzuma yüklenen ağırlığını hissedince refleksle arkaya döndüm. Toprak'ın omuzlarıma yerleştirdiği ceket, ani hareketimle düşecek gibi olmuştu ama Toprak ceketi tutarak tekrardan omuzlarıma bıraktı. Elleri birkaç saniye boyunca omuzlarımda kalmıştı. ''Teşekkür ederim.'' diye mırıldandım, yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan. Toprak'ın hayatıma girdiği bu kısa sürede bir sürü olumsuzluk yaşamıştım ama şimdi tüm bunları düşünemeyecek kadar rahat hissediyordum. Toprak sessiz kalıp bakışlarını göle dikmişti.
''Gölün önüne gitmek istiyorum.'' dedim. Toprak'ın bakışları sesimle beraber bana dönmüştü. ''Ayaklarımı suya koymak ve öylece oturmak istiyorum.''
''Şimdi değil.'' dedi Toprak, düz bir tonlamayla. Dudaklarımı büker gibi olmuştum ama onu dinlemeye devam ettim yüzümdeki sakin ifadeyle. ''Hava soğuk. Senin için kalın kıyafetler alalım ondan sonra yaparsın istediğini.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KUYTUSU
RomanceSonuçta aşk, gerçekten de her şeyi mahvetmek için iyi bir sebeptir. 'Birkaç polisin elinde silahla ona doğru yürüdüğünü fark ettim. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.' Nefreti, aşk silebilir miydi? Buna karar vermek için daha erken...