29. BÖLÜM

1.8K 62 22
                                    


Kapı kilidinin çevrilme sesini duyduğumda koltuktan kalktım. ''Hoş geldin.'' Toprak, beni başıyla onaylarken ben de onun yanına yetişmiştim. Toprak yaklaşık yarım saattir yoktu. Ellerimi poşetlere uzattığımda yanımdan geçip gitti. Göz devirmeden edememiştim. ''Burada takılıp düşeceğim taşlar, dallar yok.''

''Buraya kadar getirdim zaten, ne gerek var küçük kız çocuğu?''

Toprak, poşetleri tezgâhın üzerine bıraktı. Siyah bir poşeti alıp ekmek dolabının rafına bırakmıştı. Üstüne düşme gereği duymadan tezgâhın önünde dikilip poşetlerdeki eşyaları çıkardım. Burada yazdığımdan fazla malzeme vardı, en az bir haftalık. Domates, salatalık gibi şeylerin olduğu poşetleri buzdolabına dizdikten sonra ihtiyacım olan malzemeleri bırakıp alt dolaplardan tava çıkardım.

Toprak, kapattığım buzdolabına yaslanırken bakışları üzerimdeydi. ''Ne yapacaksın?''

''Buraya kadar sormadın, şimdi ne gerek var Toprak Karatuğ?'' Gülmemek için kendimi sıktığım saniyelerde tamamen malzemelere odaklanmış gibi davrandım.

Toprak, yaramazlık yapan küçük bir çocuğu bakar gibi bakıp başını sağa sola salladı. Yüzündeki ifade keyifliydi. Yaramazlığı ifşa olan bir çocuk gibi sırıtmadan edememiştim. Bir an böyle kaygısız, keyifli olmayı diledim hep. Ama bu imkânsız bir şeydi.

Pirincin paketini açarken gözlerim Toprak'taydı. ''Yemek yapana kadar beni böyle izlemeyeceksin değil mi?'' diye sordum çekinerek. Git demek istemiyordum ama yemek yaptığım süreçte beni izlerse her şeyi birbirine karıştırırdım sanırım.

''Bakışlarım seni rahatsız mı ediyor?'' Toprak'ın yüzü ilgili bir hal aldı.

''Ondan değil. Kimse iş yaparken izlenilmek istemez bence.'' dedim hızlıca.

''İyi o zaman, ben odaya gidiyorum. Bir şey olursa seslenirsin.'' Bedenini dolaptan çekip kapıya ilerlerken ''Bıçaklar sivri görünüyor, dikkat et.'' dedi, bıçakların olduğu oval kabı gösterip.

''Ederim.'' dediğimde, kirpiklerini bir kez kırpıp gitti. Tekrardan malzemelere odaklanırken Toprak'ı söylediklerimle kötü etkilemiş olmamayı umdum. Haklıydım yani, bir iş yapılırken izlenilmek kesinlikle bana göre değildi. Neyse ki anlayış göstermiş ve gitmişti.

Derin bir nefes alıp ellerimi yıkadıktan sonra işe koyuldum. Umarım güzel bir şeyler yapabilirdim.

Takırtı sesleriyle gözlerimi araladım. Başımı masadan kaldırıp bulanık görüşümün netleşmesini beklerken sırtıma vuran rüzgârın kesildiğini hissettim. Yemekleri hatırlayarak ani bir şekilde ayağa fırladığımda pencereyi kapatan Toprak, bana döndü. Ocağın üstünde altı kısık bir şekilde bıraktığım pilav tavasının tezgâhta olduğunu fark ettim. Sanırım, takırtı sesleri Toprak'ın tavayı tezgâha bırakmasından kaynaklanmıştı.

Elimi alnıma vururken irileşmiş gözlerimle Toprak'ın yüzümde gezinen bakışlarına karşılık verdim. ''Nasıl uyuya kaldığıma inanamıyorum. Pilavın suyunu çekmesini bekliyordum.'' Pilav gibi hızlı bir yemeği pişirirken uyuyabilme konusunda şapşallığım inanılmazdı. Hızla ocağın önünde dikilip soslu tavukları pişirdiğim tencereye yöneldim. Neyse ki yemek suyunu çekmemişti, tam vaktinde uyanmıştım. Ocağı kapatıp telaşla pilav tenceresine yöneldim bu sefer de. Sıcak kapağa değen elimi hızla çekip geri adım attım.

Ben, telaşlı bir şekilde yemekleri kontrol ederken sakin bir şekilde beni izleyen Toprak, tam şu anda telaşımı ona bulaştırmışım gibi önümde belirdi hızla. Aslında elimi yaktığım için telaş yaptığını anlamıştım. Ellerimi kibarca avucuna bıraktı. Parmaklarım onun sıcak avucundaydı. Açık tenimden dolayı kızarıklığı hemen belli olan yüzük parmağımı, parmağıyla okşarken bakışlarını bana çevirdi. ''Acıyor mu?''

AŞK KUYTUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin