38. BÖLÜM

970 24 9
                                    


Kulaklığımın tekinin düştüğünü hissettim ve onun sesini duydum. ''Uyan.'' Hissiyatsız, düz sesi. Gözlerimi kırpıştırıp görüşümü netleştirdikten sonra doğruldum. Uyandığımı gördüğünde anahtarı alıp arabadan çıktı. Hızlı adımlarla eve doğru yürüdüğünü gördüğümde kulaklıkları hızlıca cebime tıktım ve gözümü ovuşturarak arabadan indim. Evet daha önce bir haftalığına kiraladığı göl evindeydik.

Gölün üstündeki tahta zemine baktım. Orada içten bir şekilde sohbet ediyorduk. Şimdi birkaç adım ilerimde olmasına rağmen aramızda dağlar vardı. Sarsak adımlarla yanına ulaşıp kapıyı açacağı anahtarı bulmasını izledim. Yaklaşık üç buçuk saattir uyuyor olmalıydım, burasının evime mesafesini düşününce. Yüz ifadesi öyle gergindi ki, soru sorar bir tonda ''Sinirlisin.'' dedim. Evet bugün sinirli olması çok normaldi ama ben uyurken bir şeyler olduğunu düşündüm çünkü taze gibi görünüyordu siniri.

Ters bir bakış attığında anahtarı da bulmuştu. Kapıyı hızlıca itip içeri girdi. Tepkisine hazırlıksız yakalandığımdan duraksadım. Ama bu kısa sürdü. Sonuna kadar ittiği kapı tekrar bana doğru gelirken elimle durdurdum ve içeriye girip kapıyı kapattım. Toprak, çoktan salona geçmiş ve koltuğun ortasına rastgele bir şekilde oturmuştu. Alnındaki eli ve yere çarptığı ayaklarıyla beni daha da tedirgin ediyordu. Koltuğun çaprazında dikildim. Kendimi konuşmaya zorlamak birkaç saniyemi aldı. ''Konuşalım mı?'' Sesim öyle içime kaçık çıkmıştı ki duyduğundan şüpheliydim. Hiçbir tepki vermedi. ''Toprak.'' diye mırıldandım bu sefer.

Alnındaki elini çekip bir anda ''Hayır.'' diye bağırdı.

İrkildiğimi belli etmeme savaşı verirken aynı anda ters bir şekilde tamam, deyip salondan çıkmamak için kendimi zor tuttum. Onu polise şikâyet edenin ben olduğumu kendime birkaç kez tekrar edip alttan aldım. ''Peki.'' dedim yumuşak bir sesle. ''Akşama misafirin gelecek sanırım, işle alakalı mı?''

Cevap vermedi.

''Ortada görünmeyeyim, odalardan birine girerim. O yüzden sordum.'' Tekrar tepkisiz kaldığında omuzlarımı düşürüp arkama döndüm ve çıkışa doğru yürüdüm. Kapının önüne ulaştığımda onun sesini duydum. ''Nereye?'' dedi, ilgili ve keskin bir tonlamayla.

Ona dönmeden elimi kapının kulpuna uzatırken cevap verdim ''Göle.''

Sırtımı delen bakışları çok netti. Kapıyı açtığımda ''Gel buraya.'' dedi, yüksek ve ret istemeyen bir tonlamayla. Başımı hafifçe yana döndürüp ''Neden?'' diye sordum sadece. Kapı hâlâ açıktı.

''Bu soğukta kafayı mı yedin de üzerindeki kazak parçasıyla dışarı çıkıyorsun? Kapat kapıyı.'' Beni düşünüyordu, bana sinirliyken bile beni düşünebiliyordu. Kendimi gülemeyecek kadar durgun hissettiğim için tepkisiz kalmayı başardım.

''Bir şey olmaz.'' Dışarı doğru bir adım attım.

Saniyeler içinde kolumdan çekildiğimde gözlerim irileşti. Toprak'ın bedenini hemen dibimde buldum. Beni önce kendine çekip kapıyı kapattı, sonra bedenimi kapıya yasladı. ''Geç içeriye otur.'' dedi üstüne basa basa. Yüzündeki ifade hâlâ sinirliydi. Gözlerimiz bir süre beraber kaldı. Onun öfkeli bakışlarının karşısında benim bakışlarım güçsüz ve iradesizdi. Salt öfkeyi barındıran suratını izlerken ilk günlerdeki Toprak'la karşı karşıya gibiydim.

''Çok mu umurundayım?'' dedim dışarı çıkmama izin vermemesine dikkat çekerek. Kaşlarını çatıp yüzü daha da sinirli bir hâl aldığında saçma bir şey söylediğimi fark ettim. Neler yaşamıştık, ben acizce hâlâ beni düşünüyor olmasını duymak istiyordum çaresizce. Bakışlarımı kaçıralı daha birkaç saniye bile geçmemişken çenemden tutup ''Bana bak.'' dedi. Sesi yüksek ve boğuk çıkıyordu. Kendini tutmaya çalıştığını görüyordum. Sesli bir nefes bıraktı. Gözlerimi gözlerine yükselttim.

AŞK KUYTUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin