33. BÖLÜM

914 29 1
                                    


Son üç saatim derslere odaklanmaya çalışarak, boş vakitlerde ondan bundan ders notu toplayarak ve hocaların peşinden koşmakla geçmişti. Giremediğim sınavları tekrarlamak için büyük bir çaba göstermem gerekmişti, bazı sınavları olamayacaktım ama bir kere bile Toprak'ın o gün beni yanına almamasını umduğum bir şey geçirmedim içimden. Toprak'ın hayatıma girmesiyle beraber gerçeklerin ağır yükü omuzlarıma binmişti ama onun varlığı apayrı duygular getirmişti beraberinde.

Topuklu botlarımı takırdatarak koridorları adımladım ve halletmem gereken işlere odaklandım. Sürekli telefonumu aydınlatıp saate bakıyor ve işimin ne zaman biteceğini kestirmeye çalışıyordum. Durum kesinleştiğinde Toprak'a beni saat beşte okuldan alabileceğine dair bir mesaj bıraktım, karşılığında mesaj göndermemiş beni arayıp neler yaptığımı, sınavlarımı sormuştu. Her şeyin iyi gittiğini belirtip görüşürüz dedikten sonra telefonumu kapatmıştım ve şimdi bahçeyi adımlıyor, bir an önce okuldan çıkmayı hedefliyordum.

Halil'in art arda attığı, nerede olduğumu öğrenmek istediği mesajlara, yarın görüşebileceğimizi söyleyerek son vermiş oldum. Damla da bana darıldığını belli eden mesajlar göndermişti. En son mesajında 'Seni çok özledik ama anlaşılan sen bizi hiç özlemedin.' yazıyordu. Onun gönlünü alabilirdim daha sonra. Cem'den bir ses gelmemişti. Onları çok ertelediğimi biliyordum ama yaşadığım şeyler çok hızlı gelişiyordu. Her şey bitti derken Toprak'ı kaybetme korkusuyla yüzleşirken bulmuştum kendimi.

Arkadaşlarıma ayıp ettiğim fikrini zihnimin karanlıklarına gönderip heyecanıma teslim oldum. Şu anda sadece Toprak beni affettiği için, yanıma geldiği için mutluydum ve bunun bozulmasına engel olabilecek her şeyi ertelemek istiyordum. Birkaç adım sonra Toprak'ın siyah cipi görüş alanıma girdi. Kapıdan çıkıp arabaya yaklaşırken yüzümde sıcak bir tebessüm belirdi, Toprak'ın beni gördüğünü biliyordum ama filmli camlardan dolayı ben göremiyordum.

Geç aktığını düşünmeye başladığım saniyeler içinde arabanın kapısını açtım ve Toprak'ın beni izleyen sakin ifadesini gördüm. Baş selamı verip tebessüm verdikten sonra içeri girdim. Araba sıcacıktı, üşüyen tenim rahatladı anında. Toprak uzanıp şakaklarıma bir öpücük kondurdu ama geri çekilmedi, yüzü hâlâ aynı yakınlıktaydı. ''Annen olumsuz bir şey demedi, değil mi?''

Hayallerden sıyrılır gibi bir mimik belirdi yüzümde. Sakince cevapladım. ''Damla'yla olacağımı söyledim, sorun yok.'' Toprak, bugünü beraber geçireceğimizi ve anneme haber vermemi istemişti.

Toprak'ın gözlerinde keyifli parıltılar oluştu. ''Bugün beraberiz o hâlde.''

Dudaklarımı büküp yanaklarımı ısırdım. ''Maalesef, kalma işine izin vermedi. Eve dönmem gerek.''

Gözlerindeki keyifli ifadenin sönüşünü anbean izledim. Yüzündeki ifade düzleşti. Ama bir şey söylemedi. Onunla kalmayı o kadar çok istiyordum ki, telefon konuşması yapıp geceyi evin dışında geçirmem konusunda annemden izin alamadığımda aynı ifadeye bürünmüştüm ama Toprak'ı göreceğimi düşününce tekrardan olumlu hislere bürünmüştüm, şimdi onun bu ifadesini görmek tekrardan canımı sıktı. ''Beni tekrardan kaybetmekten korkuyor.'' diyerek açıkladım. İzin almak için elimden geleni yapsam da tam şu saniyelerde rahatsız hissetmiştim.

Toprak bunu fark etmiş olmalıydı. Sanırım öyleydi. Sakin bir şekilde, asık yüzümü izledikten hemen sonra dudakları hafiften yukarı kıvrıldı. ''Kaça kadar yanımda kalabileceksin?' Kadife gibi yumuşaktı ses tonu.

Kucağımdaki çantamın üzerine bıraktığım telefonu aydınlatıp biraz düşündüm ve ''Sanırım yedi, sekize kadar.'' diye mırıldandım. Her hareketimi izliyordu ve izlenilmek tuhaf gelmişti, birkaç gün de olsa o hissi unutmuştum. Toprak'ın gözlerinin eşliğinde hareket etmeye çalışırken beliren o hissi.

AŞK KUYTUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin