19. BÖLÜM

5.2K 173 13
                                    


''Küçük kız çocuğu.''

Uyku esnasında yataktan düşmüşçesine bir hisse kapılırken bir anda başımı kaldırıp Toprak'a döndüm. ''Ne?'' Sesim sersem bir mırıldanmayı geçmemişti. Yan profilini izledim, sakalları uzamıştı fark ettiğim kadarıyla. Bakışlarını yoldan ayrılıp bir saniyeliğine bana baktı.

''Uyuyor musun diye sordum işte.'' dedi, önüne dönmeden hemen önce. Direksiyondaki bir elini çekip şakaklarını ovuşturdu. Elindeki soyulmuş yaralar dikkatimi çekmişti. İstemsizce kendi ellerime baktım. Kan ellerimde çoktan kurumuştu. Garip bir şekilde tiksinmiyordum ama rahatsız hissediyordum, kanı temizlemek istiyordum bir an önce.

''Anladım.'' diye mırıldandım, başımı tekrar koltuğa yaslayıp. ''Ben sadece seslenişini duydum, dalmışım biraz.'' Sessiz kaldı. Başımdaki ağrıyla yüzümü buruşturdum, hava değişimleri migrenimi ciddi anlamda etkiliyordu.

''İyi misin, sen?'' İlgili sesi, ona dönmemi sağladı.

''İyiyim, sadece biraz başım ağrıyor.'' derken başımın yan taraflarına masaj yapıyordum hafifçe. ''Alışığım ben, migrenim var.'' diyerek konuyu açıklama gereği duymuştum.

''Az ileride eczane var, hangi ilacı kullanıyorsun?'' Bakışlarını bana çevirdi, düz bir ifadesi vardı ama ilgisini belli ediyordu. Bu hareketleri tuhaf geliyordu. Cebimde beş kuruş para yoktu ve ona maddi anlamda yük olmak istemiyordum. Hiçbir zaman birinden karşılığını ödemeden bir şey almaktan hoşlanmamıştım.

''Gerçekten gerek yok, biraz uyusam geçecek.'' Eczane fikri iyi gelmiyordu, keşke diretmesine engel olabilseydim. Başımdaki parmaklarımı yorgun bir tavırla kucağıma indirdim.

''Hangi ilaç?'' diyerek bastırdı. Arabada çalan kısık müziği tamamen kapattı.

''Gideceğimiz eczanede pansuman yaptıracaksan, söyleyebilirim.'' dedim, elini işaret ederken. Madem onun inadından kurtulamayacaktım, o zaman bunu fırsata çevirirdim ben de.

''İlacı söyle, huysuzluk yapma.'' dedi, keskin bir tonlamayla. Göz devirme eşliğinde sıkıntılı bir nefes bıraktım. ''Başım ağrımıyor olsaydı seninle inatlaşmasını iyi bilirdim.'' Başını olumlu anlamda sallayarak geçiştirir gibi bir tavır kullandığında istemsizce ikinci defa göz devirmiştim. İlacın adını verdim.

Kısık gözlerimle etrafa bakındım, bu yol neden hâlâ bitmemişti. Giderken bu kadar uzun sürmediğine emindim. ''Eve gitmiyor muyuz?'' diye sordum, başımı cama yaslarken.

''Hayır, Adapazarı'nda işim var.'' Virajı döndükten sonra ''Otelde kalacağız.'' diyerek devam etti. Bir şeye odaklandığında konuşmamayı tercih ettiğini gözlemlemiştim. Adapazarı'nın Sakarya'ya bağlı olduğunu duyduğuma emindim, anlaşılan yolumuz uzundu. Şöyle arka koltuğa uzanıp gözlerimi kapatsam ne kadar iyi gelirdi. Arabayı eczane için durdurduğunda bunu söylemeliydim.

Sessizliğimi koruyarak cama yaslandım. Gözlerimi kapattığımda istemsizce gözüme babamın parkta asfalta uzanan bedeni geliyordu. Tedirginleşmiştim yine. Dudaklarımı dişledim gerginlikten. Acaba babam şu an benden nefret mi ediyordu, onu o halde bırakıp Toprak'la el ele gittiğim için...

Aklım istemsizce parkta yaşadıklarımıza kayıp duruyordu. Canım sıkkındı babamı öylece bırakıp gittiğim için vicdanımdaki sızlamaları hissetmemem imkansızdı ama bana el kaldırmış olması içimdeki şefkati az da olsa şeffaflaştırıyordu. Keşke bir ilaç alıp son zamanlarda yaşadığım bütün şeyleri unutsaydım, o kadar iyi gelirdi ki.

Araba durduğunda gözlerimi açtım.

Toprak, bedenini bana çevirdi. Başımı camdan kaldırmadan gözlerimi ona çevirdim. Gözlerimi yana kaydırmam bile başımı ağrıtıyordu resmen, bu inanılmaz bir ağrıydı. Yüzümdeki rahatsız ifadeyle onu izlemeye devam ettim. ''Markete de uğrayacağım, istediğin bir şey var mı?''

AŞK KUYTUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin