Binanın kapısı arkamdan, gürültü bir şekilde kapandı. Başımı kaldırıp binaya ve bizim evimizin olduğu kata kısa bir bakış attım. Hiçbir sorun yoktu. On beş dakika içinde hazırlanıp evden çıktım. Annemle babam, televizyonun sesini sonuna kadar açtıkları için bunu fırsat bilip sessizce evden ayrılmıştım. Ne zaman fark ederlerdi bilmiyordum. Son birkaç günü onlar salonda, ben odama kapanık geçirdiğim için muhtemelen en az iki saat yokluğum anlaşılamazdı. Gerisini de sonra düşünürdüm.
Şu anda Toprak'ın neden burada olduğu ve beni neden çağırdığı dışında bir şeye odaklanamıyordum. Zaten haber versem evden çıkmam imkânsız olurdu. Eve girdiğim o günden beri çıkamamıştım. Kabanımın fermuarını çekerken, aynı zamanda hızlı adımlarla yürümeye devam ettim. Onu özlemiştim, ona karşı tedirgindim. Belki de çağırmasının tek sebebi annesinin ölüm yılı olmasından dolayı duyduğu üzüntü ve bana ihtiyaç duymasıydı. Neden her şeyi kötü düşünmek zorundaydım ki? Yüzümü yumuşattım.
Adımlarımı hiç yavaşlatmadan yürüdüğüm birkaç dakikanın ardından sokağın başındaydım. Ensemdeki soğuk terleri hissedebiliyordum. Evin nerede olduğunu öğrenmek için telefonu alıp mesaj atmaya niyetlenmiştim ama ekranda o, erken davrandı. Ekranda parlayan adını gördüğümde hızlıca yanıtladım. Bu sırada birkaç adım atmıştım.
''Solundaki binadayım.'' der demez başım istemsizce o tarafa çevrildi. İkinci katın camında hafif aralık perdenin arkasında onun bedenini gördüm. Dümdüz bakışlarına, aynı şekilde karşılık verdim. Konuşmaya devam etti. ''Binanın kapısı açık, ikinci kattayım.''
''Tamam.'' diye mırıldandım. Telefonumu cebime bırakırken son bir kez pencerenin arkasındaki görüntüsüyle bakışıp binaya girdim. Kapı arkamdan, olabildiğinde yavaş bir şekilde kapanmaya başladı. Gıcırtılı sesi beni rahatsız etmişti. Katları çıkarken nefes alışverişlerimin hızlandığını fark ettim. Beni buraya çağırmasının altında olumlu bir sebep veya olumsuz bir sebep yatıyor olabilirdi ama beni heyecanlandıran, birkaç günün ardından tekrar onu görmekti. En azından onunla yaşadığımda onun varlığına daha çok alışmış oluyordum.
Daha ikinci kata ulaşmadan, başımı kaldırdığımda onu hemen yukarıda, kapının önünde yaslanmış bir şekilde beni izlerken gördüm. Tebessüm edip onun bakışları altında son beş basamağı da tırmandım ve artık karşısındaydım. Kısa bir bakışmanın ardından eğilip ayakkabılarımı çıkardım ve kapının önündeki mermerin üstüne bıraktım. Başımı kaldırıp içeriye doğru bir adım attığım sırada kendimi Toprak'a bitişik bir şekilde buldum.
Hızlı bir şekilde bir kolunu belime, diğerini omzuma atarak beni kendine çekmiş ve sarılmıştı. Yüzümde doğal bir tebessüm belirirken ellerimi sırtına doladım. Tüm olumsuz düşünceler yok olmuştu bir anda. Onun kendine has, güzel kokusunu çektim içime derin derin. Belimdeki ellerini bastırdı. Kokumu içine çekti, bunu çok net anladım. Benim gibi gizlice yapmamıştı.
Boynuma uzun, sıcak bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekildi ama ben etkisinden çıkabilmiş değildim. Sersemledim.
''Gel buraya.'' deyip elini bana uzattı. Uzattığı avucuna elimi bırakıp beni kendine doğru çekmesine izin verdim. Kapıyı kapattı ve salona götürdü beni. Kabanımı çıkarmama yardımcı olduktan sonra alıp masanın üzerine bıraktı.
Evini merak ediyordum. Yolda gelirken bunu düşünmüştüm ama şimdi hiç umurumda değildi. Toprak'ın varlığından başka bir şey düşünemiyordum. Sessizce ve heyecanla beni yönlendirmesine izin verdim sadece. İki kişilik koltuğa oturacağımızı sanıyordum ama tek kişilik koltuğa oturup bakışlarını bana çevirdi. Bir eli, hâlâ elimdeydi. Diğer elini bacağına vurup oturmamı işaret etti. Birkaç saniye tereddütle ayakta dikilsem de ağırlığımı vermemeye çalışarak diz kapaklarının üstüne oturdum, ayaklarım yere değiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KUYTUSU
RomanceSonuçta aşk, gerçekten de her şeyi mahvetmek için iyi bir sebeptir. 'Birkaç polisin elinde silahla ona doğru yürüdüğünü fark ettim. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.' Nefreti, aşk silebilir miydi? Buna karar vermek için daha erken...