Medya: Çakır.
Gözlerim hafif aralanırken, dışarıdan duyduğum seslerle gözlerimi buruşturdum.
Çakırın sesleri düzensiz bir şekilde emir verir gibi gelirken, kendimi zar zor yataktan kaldırdım.
Yatakta oturur pozisyonda dururken, gözlerim pencereye takıldı.
Çakır, Sibirya kurdu köpeğin etrafında gezerken bahçeye parkur kurmuştu.
Ayağı kalkmam ve pencereye yaklaşmamla, köpeğe koruma eğitimi verdiğini anladım.
"Gel, buraya gel." Diye ter içinde yan tarafa giderken, köpek bu söz ağzımdan çıkar çıkmaz ona itaat etti.
O vardığı konumda, köpeğin görmediği ipi çekerken, tahtadan yapılmış ve zombilere özenle benzetilmeye çalışmış bir korkuluk gün yüzüne çıktı.
Köpek hemen siper alıp, hırlarken Çakır "Bekle.. bekle... Saldır!" Diye dedi sesini sona doğru yükselterek.
Köpek dehşet içinde, korkuluğa saldırırken saniyeler içinde onu parçaladı.
Onu parçalar parçalamaz, Çakır'ı yanına giderken Çakır elinde tuttuğu mamadan bir tane köpeğe verdi.
Gerçekten bir köpek nasıl eğitilir çok iyi biliyordu.
Kendimi toparlayıp, odadan çıktım. Merdivenlerden aşağı inerken girişte duran adamı gördüm.
Beni görür görmez parıldayan gözleri ile "Günaydın." Dedi. Bunu gördüğüm anda tüylerim diken diken oldu ve yüzüm yanarken yanıtladım "Günaydın."
"Kahvaltı hazır mı?" Diye çekinerek sorduğu şeye karşın kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Hazırlarım hemen şimdi." Dememle "Yok yok, hızlı hızlı hazırlamana gerek yok. Ben bir duş alacağım zaten." Dediği zaman kafa salladım.
O yukarı doğru ilerlerken, mutfağa doğru ilerledim.
~~~~
Ben yemeği bırakmış, önündeki yemeği iştahla yiyen adamı izliyordum.
Birden gözleri bana dönünce, hemen geri çekti ve eğdi. Ağzındaki yemeği çiğnerken "N-neden öyle bakıyorsun?" Diye sordu dişlerinin arasından.
Ben hemen kendimi düzeltirken "Gözüm dalmış." Dedim. Yaptığım şey ayıp sayılırdı, belki de çok yiyorsun imajı vermiştim.
"Şey, özür dilerim bu arada.. Kabalık yapmak istemedim.. yanii çok yedin imajı vermek istemedim..." Diye gevelenirken mavi gözlerini bana çevirdi.
Gözleri gözlerimdeyken, yutkundu ve "Vermedin." Dedi ki öksürmeye başladı.
Ben telaşla ayaklanırken, yanda duran bardağı kaptım ve içine su doldurdum.
Ona uzatmam ile anında bardağı kafasına dikmesi bir oldu.
Sarı sakallarına bulaşan su, boynuna damladı ve şeritler hâlinde ilerleyerek omzuna kadar ulaştı.
Bu görüntüye karsın yutkunmam ile bir boğaz temizleme sesi gelince, ne yaptığımı anlayıp hızlıca yerime geçtim.
Karşımdaki bedenin gözleri bendeyken, şimdi utanma sırası bendeydi. Mavi gözleri ile bana bakarken önündeki yumurtaya çatalını batırdı.
Saniyeler sonra, masa üzerinde duran telefonun çalmasıyla anında ona döndü. Ben korku ile kıpırdanırken, hatların hâlâ çalıştığına şaşırdım.
Çakır, telefonunu eline alırken arayana baktı ve hemen açtı.
"Alo, Devrem?" Dediği anda kaşlarım çatıldı. Devrem diye isim mi olurdu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila
RomanceÇakır, zamanında komutanlıktan tecil edilen bir adamdır. Talas ise zamanının neredeyse tamamını evinde geçiren biridir. Nereden ve nasıl geldiği belli olmayan bir zombi virüsü dünyayı ele geçirince bu iki adam yollarına beraber devam edeceklerdi. Tü...