19. Bölüm

2.4K 157 12
                                    

Medya: Çakır ve buz mavisi gözleri..

Çakır evin önündeki karları temizlerken, bende elimdeki kazma ile verandaki karları temizliyordum.

Hiçbir zaman eksik olmayan kar fırtınası nedeniyle bir kaç metre ötesini göremiyorduk.

Ama buna rağmen gözlerim askeri mont giymiş, gri bereli adamı kaybetmiyordu.

Son karıda dikkatli bir şekilde alıp, verandadan dışarı attığım zaman ilerideki beden verandaya doğru döndü.

Verandayı baştan sona incelerken en son gözleri bende durdu ve kar fırtınasından zar zor gördüğüm mavi gözlerini kırptı.

İçimde oluşan sebepsiz heyecana karşın, önüne döndü ve elindeki küreği kara saplayıp yanıma adımlamaya başladı.

Ayaklarını yere kuvvetlice vurup, botlarındaki karları temizlerken diğer yandan da ellerini çırpıyordu.

Verandaya geldiği zaman "Ellerine sağlık, gerek bile yoktu. İçeri geç istersen." Dedi fırtınanın sesinden dolayı sesini hafif yüksektip.

Kafamı olumsuz anlamda sallamamla "Talas o zaman içeriden bir hırka daha giy." Dedi düşünceli bir ses tonuyla.

"Çakır 2 hırka üzerine kocaman bir mont giydirdin. Neredeyse terleyeceğim." Dememle elinden kar eldivenini çıkarttı.

Ben ne yapacağını beklerken, elini yavaşça anlama koydu ve ateşimi ölçtü.

"Ateşin normal." Dediği zaman. "Hasta değilim ki." Diye ekledim.

Gözleri gözlerime kitlenirken, "Tamam pencereleride takmama yardımcı oluyorsun, ardından içeri geçiyorsun." Dedi emir verir tonda ve arkasını döndü.

Tam ilerleyeceği esnada "Hayır." diye inatçı bir tonda konuştum.

Arkasını dönüp bana şaşkın gözlerle baktı. Gözlerindeki şaşkınlık arından hafif sinire dönerken "İçeri geçeceksin ve bana çorba yapacaksın." Dedi.

İlk defa benimle kelimeleri bastıra bastıra bir komutan gibi konuşmuştu.

"Canım çorba istiyor ve sende ilerideki kocana seve seve çorba yapacaksın." Diye eklediği zaman istemsizce kalp atışlarım hızlandı.

"Kocana?" Dediğim esnada yüzünü dikleştirdi ve sarı kaşları aşağı indi.

"Ya benimsin ya benim, bana söz verdin beni bırakmayacaksın." Dediği zaman gözlerine kitlendim.

Bir adım attığı zaman aradaki mesafeyi kapattı, sıcak nefesi yüzüme vururken "Sözünü tutmalısın." Dedi gözlerime bakarak.

Yüzümde istemsizce bir gülümseme oluştu. Onun sıcak nefesi yüzüme vurmaya devam ederken, kafasını 'hayırdır?' anlamında salladı.

Daha sonra ayak uçlarımda yükselip, dudaklarına ani bir hareketle gömülmem ile gözleri irileşti. Gördüğüm görüntüye karşın, gözlerimi kapattım.

Bir kaç saniye sonra belimde hissettiğim soğuk eldivenli el beni kendine bastırdı.

Boşta duran çıplak eli yüzüme gelip yüzümü severken, öpme kontrolünü kendisi aldı ve sertçe dudaklarıma kapandı.

Yanağımdaki eli, enseme gitti ve enseme kuvvet uygulayarak daha fazla yapıştırdı dudaklarımı.

Sıcak nefesi tenime çarparken yavaşça dudaklarımızı ayırdı.

Soğuk havanın kızarmış dudaklarıma çarpması ile dudaklarımda bir yanma hissettim.

Dudaklarıma mavi gözleri ile bakarken, "Bir daha öperken haber ver, kalbime iniyordu." Dedi ciddi bir tonda.

Mayışmış bir tonda sadece kafa sallamakla yetindim o hâlâ dudaklarıma bakarken.

Benden zar zor ayrılıp, eline çıkarttı eldiveni giydi ve ilerlemeye başladı.

Arkamı dönmemle, büyük camı aldım. Elim ayağım titrerken, zar zor hareket ettim ve verandanın korkuluklarına geldim.

Çakır verandanın dışından camı kavrarken, korkuluklara yerleştirdi.

Eli ile camı takma şeylerini işaret ettiği zaman, hızlıca onları düzelttim ve camı yerleştirdik.

~~~~

Son camıda hallettikten sonra Çakır dışarıdan verandaya girdi.

"İyi iş hallettik." Dediği zaman "Hallettin." Dedim huysuz bir tonda.

Ben sadece camı takma şeylerini takmıştım, bütün işi neredeyse o yapmıştı.

Sitemim ise kendimeydi, o her şeyi yapmış ama ben beceriksiz gibi hiçbir şey yapmamıştım.

"İyi o zaman sende bana güzel bir çorba yaparsın şimdi." Dediği zaman bakışlarım ona döndü.

"Çok mu canın istedi?" Diye gözlerine bakarak sorduğum şeye karşın gözlerini kaçırdı.

"İ-istemiyorsan-" demişti ki "Elbette ki istiyorum Çakır, bir çorba nedir ki?" Dedim şaşkın bir tonda.

Mavi irisleri ısıldayıp bana döndüğü zaman gülümsedi. "Ne çorbası yapayım sana?" Diye sordum bu sefer.

"Mercimek." Diye hızlıca cevap verdiği zaman gülmeme engel olamadım. Direkt cevap vermesi nedense komiğime gitmişti.

"Tamam, hadi sen işini hallet. O zamana kadar hazır olur." Dediğim zaman hevesle kafasını salladı ve arkasını dönüp gitti.

İçeri girdiğim zaman 7/24 kapanmayan şöminenin yarattığı sıcaklık nedeniyle tüylerim diken diken oldu.

Vücudum evin sıcaklığına alışırken, arkamdan kapıyı kapattım ve mutfağa doğru ilerledim.

Hızlıca tencereyi çıkarıp, gerekenleri yapmaya başlarken içimdeki huzur ile derin bir nefes verdim.

Yetenekli bir aşcıydım, inkâr edemezdim. Ama nedense onunla birlikte kalmaya başladıktan sonra yemeklerimde gözle görülür bir düzeyde enfeslik artışı olmuştu.

İlk zamanlar içimden inkâr etsemde şimdi her şeyin farkındaydım. Ona yemek yapmayı o kadar çok seviyordum ki, bu evdeki belki de tek ve en güzel hobim ona yemek yapmaktı.

Yıllarca annesi ile konuşmamış ve ev yemekleri yiyememişti. Komutanlık yıllarından bu yana da hayatına ne bir kadın ne de bir erkek girmişti.

Kadın elbette ki giremezdi, çünkü biseksüel falan değildi ama yine de girmesini isterdim. Çünkü her erkek benim kadar güzel yemek yapmamazdı.

Ama bu yandan da baya bir şanssızdı. O benim ilkimdi, bende onun. Şuana kadar bu kadar yakışlıklı bir adamın nasıl hayatına biri giremez anlamamıştım.

Şuana kadar yaşadığı şeylerin geride kalması ve yaşananlar ardından benimle olması gerçekten çok büyük bir lütuftu.

Ve şimdi de istediği her şeyi yapmayı, yemeyi ve içmeyi hak ediyordu. Çünkü her şeyin en güzelini hak ediyordu.

Çorbanın altını kapattığım zaman dinlenmeye bıraktım.

Kapının çalmasıyla yanda duran bezle elimi sildim ve hızlı adımlarla kapıya yöneldim.

Kapıyı açığım zaman karşımdaki beden bana hevesle bakıyordu.

Kapıdan çekilip onun arkasına bakmama izin verildiği zaman yeni verandayı gördüm.

"Artık ev kadar sıcak bir yer oldu, burada da kalabiliriz." Dediği zaman adım attım verandaya.

Yere serdiği halı, yaktığı küçük soba ile gerçekten evin içinden bir farkı yoktu.

"Masayı istersen buraya taşı, bundan sonra burada yiyelim yemekleri." Dediğim zaman "Sen nasıl istersen." Dedi anında.

Bakışlarım ona dönerken istemsizce gülümsedim. Elini belime attı sevdiği zaman onunda yüzünde hoş bir gülümseme oluştu.

Bunların bu evde tek başına kalmaları ve hayattan tamamen soyutlanmaları çok hoş geliyor bana.

Çakırla bende böyle bir dağ evinde belki de sonsuza kadar kalmak isterdim..

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin