17. Bölüm

2.8K 163 31
                                    

Medya: Çakır.

Önümdeki yemeği karıştırırken, bakışlarım yandaki pencereden dışarıya döndü.

Camlar resmen soğuktan çatlayacak gibiydi. Burasının bu kadar soğuk olmasını tahmin bile edememiştim.

Bir kaç saniye sonra önünde kaynayan tencerenin ağzını kapatmamla birlikte derin bir nefes alıp, içeri doğru adımladım.

Bakışlarım kanepede uzanan adama dönerken elinde bir kitap tuttuğunu gördüm.

Kitaba öylesine bakıyor ve sanki okuyormuş gibi yalıyordu. Ya da okumaya çalışıyordu.

Kaşlarımın çatılması ile boğazımı temizledim. Bakışları hızla bana dönerken tek gözümü kırpıp, kafamı 'ne oldu?' anlamında salladım.

Buraya geldiğimizden beri ilk defa eline kitap almıştı. Bu da beni gerçekten şaşırtmıştı.

"Çok sıkıldım, biraz kitap okumaya karar verdim." Dediği zaman doğruldu ve oturur pozisyona geldi.

"Ama resmen o beni okudu." Dediği zaman yanına doğru adımladım. Tam yanına geldiğim anda "Ve en sonunda da neşe kaynağı olabilecek bir şey geldi." Dedi.

Aniden söylediği şeyle gülümsememe engel olamazken, o da benim bu halime gülümsedi.

"Çok kitap okuma alışkanlığın yok sanırım." Dedim bilerek konuyu değiştirmeye çalışırken.

'Tch.' benzeri bir ses çıkarması ile bana doğru yaklaştı. "Ben seni okumayı tercih ederim." Dediği zaman yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve sıcak nefesi boynuma değdi.

Tüylerim diken diken olurken, alt dudağımı ısırdım ve yerimden yavaşça kalktım.

Onun mavi gözleri bendeyken "Yatak odasına bir kutu oyunu görmüştüm. Hadi, sen onu çıkar ve kur. Bende işimi bitirir, bitirmez oynarız." Dedim gülümseyerek.

İçimde nedense onun sınırlarını deneme isteği vardı. Acaba nereye kadar kovalayabilecekti?

Tam bir şey diyeceği esnada ilerledim. O yerinden kalkıp, peşimden gelirken alt dudağımı ısırdım ve banyoya girdim.

Gerçekten banyoda bir işim vardı. Yıkanacak kıyafetleri renklerine göre ayırmalıydım.

Bir kaç saniye sonra önüme düşen karanlık gölge ile bunun o olduğunu anladım.

Arkamdan yavaşça gelip, sarılması ile dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Oyunu hazırladın mı?" Dediğim zaman 'şhh' benzeri bir ses çıkarttı. İster istemez kalp atışlarım hızlanırken "Ben oyuncağımı buldum bile." Diye konuştu.

Ben içimdeki tarifsiz heyecan ve aşkla tutuşurken beni kendine bastırdı ve kokumu içime çekti.

Ardından beni ters çevirmesi ile buz mavisi gözleri gözlerimi çekti. Tek bir hamle ile beni kucağına rahatça alırken "Sarıl." Dedi komut verirken.

Sadece dediğini yaptım ve bacaklarımı onun üçgen vücudundaki beline sardım.

Kollarımı da geniş sırtına sararken o da kolları ile beni sımsıkı sardı.

Yatak odasına doğru ilerlerken temiz ve erkeksi kokusunu içime çektim. Kalbim huzur ve aşkla atarken, o kalbim damarlarıma karnımda dolanan kelebekleri pompalıyordu.

Kelebekler sadece karnımda değil, damarlarımda dolanıyor ve baştan sonra aşkla beni mest ediyorlardı.

Benden ayrılmadan yatağa çıktı ve beni sırt üstü yatırdı. Yatak sanki onun ağırlığı ile hafif çöküp, gıcırdarken mavi gözleri tekrardan gözlerimi buldu.

Gözlerindeki tarif edilemez duygu ile beni incelerken bedenindeki ağırlığı üzerime verdi ve tenlerimizi sanki kenetledi.

Bütün bedenim onun için resmen parçalanır gibi olurken güzel ellerini yanaklarıma attı.

Alt dudağını ısırıp, yüzüme bakarken "Çok güzelsin.." Dedi fısıldayan bir tonla.

Ya da sesi kontrolü dışı öyle çıkıyordu. Çünkü şuan her şeyden uzaklaşmış ve bana kendini indekslemiş gibiydi.

"Benim güzelimsin.." Dediği zaman dudaklarıma kapandı. İçim alev gibi yanarken, karnım ciddi bir ağrıya kasıldı.

Bacaklarımda onunla beraber kasılırken, iri ve büyük vücudunun üzerime yaptığı basınç arttı.

Altında aşkla dolup, taşarken yavaşça kendini çekti ve dudaklarımızı ayırdı. Nefes nefese gözlerine bakmamla birlikte "Seni seviyorum." Dedim.

Dudaklarının kenarı keyfile kıvrılırken, "Seni gerçekten çok seviyorum." Dedim dolan gözlerimle.

İçimdeki tüm duygular kaynar bir su gibi resmen fokurduyordu. O bana kilitlenmiş ve sadece beni izliyordu.

"Sen olmasaydın hep yarım kalırdım, tamamlanamazdım." Dememle elimi benim elimden büyük olan eline attım.

Parmaklarını parmakları arasına koyarken önce ellerimize sonra da gözlerine baktım.

"Ruhumun bir parçasısın. Yaşamımın mutlak ve tek sebebisin. Sen benim sahip olduğum en güzel saklı cennetimsin." Dememle elini tutan elimi öptü ve kokusunu içime çekti.

"Sen ise benim kirletmeye korktuğum o saf ve temiz cennetimsin. O kadar saf ve berraksın ki, sanki seni hak etmek için çok büyük bir sevap işlemşim gibi.."

Dedikleri ile gözlerim doldu, dişlerim kamaştı. Kalbim deli gibi atarken bana yaklaştı, sıcak ve temiz kokan nefesini yüzüme üfledi.

"Sen benim sahip olduğum ilk ve tek aşkımsın." Dediği zaman dudaklarımızı tekrar birleştirdi.

Bedenim mutlulukla kasılırken yavaşça yan döndü ve ellerini belime attı. Eliyle belimi sevekren, kokumu iliklerine kadar çekmek ister gibi kokladı.

Ellerimi belimi sevmeye devam ederken o elleri yavaşça aşağı inmeye başladı.

İçimde tarifsiz bir heyecan oluşurken ellerini kalçamın biraz üzerinde temkinli bir şekilde durdurdu. Sanki izin istiyor ve utanıyor gibiydi..

Dudaklarına daha sert kenetlenmemle birlikte o korku keskin bir kılıçla kesildi ve elleri daha da aşağı, kalçalarıma gitti..

Artık aşk yavaşça başka bir duygu ile harmanlanırken, elleri sadece okşuyordu.

Öpüşleri de daha da hızlanıp, daha iyi hissettiriken kendini bana doğru bastırdı.

Daha sonra olanlar ise tamamen bedenlerimizin özgür kalıp, birbirileri ile etkileşime girerek ruhlarımızı doyurması oldu..

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin