Medya: Çakır.
Önümdeki turtanın kremasını sıkarken diğer yandan da bakışlarım dışarı yöneldi.
Kışın etkisini gösterdiği bu günlerde güneş yeterince parlak değildi.
Hemen arından ellerimi ocağa attım ve demlenen çayın altını söndürdüm.
Şans eseri evi terk ederken bitki çayı almıştım. Bu buraya geldiğimizden beri kendime yaptığım en iyi iyiliklerden olabilirdi.
Çakır kahveyi bende bitki çayını çok severdim.
Turtayı bir elime çayı bir elime aldım ve ilerlemeye başladım. Açık olan evin kapısına doğru ilerlerken ilk rotam ayakkabılarımdı.
Kapı önündeki ayakkabılarımı topuklarına basarak giymeye başladım.
Yüzüm elimdeki turtaya yaklaşırken burnuma dolan elma ve tarçın kokusu ile alt dudağımı ısırdım, çok güzel kokuyordu.
Ayakkabılarımı giymemle verendadan çıktım ve bembeyaz karların olduğu bahçeye vardım.
Ön bahçeyi terk edip, Çakır'ın kardan temizlediği yoldan arka bahçeye doğru ilerlerken bakışlarım etrafta gezindi.
Derin bir kar tabakası bahçenin yüzeyinde hakimdi. Çevre ormadandaki ağaçların üzerinde ise bir tane bile yaprak yoktu, hepsi sadece dal ve gövdelerden ibaretti.
Üzerimde beni sıcak tutan bir hırka vardı. Bu yüzden çok soğuk olsa da fazla etkilenmiyordum.
Elimde ona yaptığım turta ve her adımda ona yaklaşmam..
Kalp atışlarım istemsizce hızlanırken bir kaç saniye sonra görüş alanıma girdi.
Elinde tuttuğu baltayı önündeki kalın oduna hızlı ve sertçe vurması ile odun ortadan ikiye ayrıldı.
Kışın resmen ortasında olmamıza rağmen rağmen odun kesiyor, stok yapıyordu.
Çakırla aynı evde kalmanın bir kötü yanı ne kadar ben umursamasada o çok ileri görüşlüydü.
Elbette ki bende bugün yediğimi düşünürken yarını da düşünen insanlardandım ama onun kadar ne ileri görüşlüydüm ne ondan daha ileri görüşlüsünü görmüştüm.
Pek çok konuda şimdiden çalışmalar yapmaya başlamıştı. Hatta yazın bahçeye bir havuz bile yapmayı düşünüyordu.
Her türlü malzemesi ve vakti olmasıyla kendini bu işlere veriyordu. Hem de keyif alıyordu bunları yaparken.
Ancak bunları yaparken arada dışarı çıkması ve evin çevresinde olan şeyleri alması gerekiyordu.
Aslında ona ne kadar yalvarırsam yalvarayım beni dinlemiyor ve testeresi ile çevremizdeki ağaçları kesiyor ve kestiği ağaçları arka bahçeye yığıyordu.
Arka bahçe sayısız ve büyük ağaçlar ile doluyken o arka bahçeye iniyor ve baltası ile odunları kırıyordu.
Tabii ki evin dışarısına çıkarken de önlem alıyordu. Almasa bile ben işini halledene kadar onu çitlerin ardından izliyor ve bekliyordum.
Bakışları bana dönerken gözlerimiz buluştu.
Buz mavisi gözleri adeta ışıldarken dudaklarımın kenarı kıvrıldı.
Elindeki baltayı yere bırakır bırakmaz balta kara battı. O ise hızla ellerini birbirine çarptı ve ellerinin tozundan kurtuldu.
Giydiği oduncu gömleği, kahverengi pantolonu ve bir botla her zaman ki gibi çok şık duruyordu. Zaten ona ne giyse yakışırdı..
Dudaklarımın kenarındaki kıvrılma bir gülümsemeye dönüşmesi ile kafamla masayı işaret ettim ve masaya doğru ilerlemeye başladım.
O hızlı bir şekilde koşar gibi yürürken bir kaç saniye sonra yanımda bitti.
Elimdeki turta ve çaya biraz utanç biraz da açlık ile bakarken derin bir nefes aldım.
Turtayı masanın üzerine koyarken bakışlarım ona döndü, gözlerimin içine bakıyordu.
Masayı temizlediği için üzerinde hiç kar yoktu.
"Beni değil, turtayı yemelisin." Dememle bakışları bir kaç saniye afalladı.
Hemen ardından dediğim şeyi anlarken gülse de biraz utançla önümdeki oturağa oturdu.
"Seni de yerim." Diye utançla konuştuğu zaman hızla bakışlarım ona döndü.
O hızla bir kol direseğini masaya dayadı ve bakışlarını bahçeden dışarı doğru yöneltti.
"Anlamadım?" Dediğim zaman başkaları bana döndü.
"Hmm?" Diye karışık verdiği zaman "Ne dedin anlamadım?" Diye sordum keyifle.
Bakışlarını kaçırırken "Beni de mi yersin?" Diye sordum onun bu tatlı hâline karşın.
"Hm.. hm." Diye yanıtlamaya çalışırken gözlerimin içine bakamıyordu bile.
Elime bıçağı alıp turtayı dilimlemeye başlamam ile "Sen böyle utançtan yüzüme bakamadığın zaman çok güzel oluyorsun." Dediğim adeta son kozumuda kullanırken.
Bakışlarım ona dönerken domates kırmızısına dönmüş suratı ile gözlerimin içine bakıyordu.
Gözleri ışıl ışıl parlıyor ve dudaklarını birbirine bastırıyordu.
"Sen görürsün.. gününü.." Diye duraksayarak konuştuğu zaman iki dilim turtayı tabağına koyup ona uzattım.
Hemen ardından bardağına bitki çayını da doldurukren çayı da önüne koyduğum anda hızla yanağından bir makas almak için altıldım.
Yanağından bir adet makas alıp yerime geri otururken göz kırptım.
Hemen ardından kendim içinde iki dilim turta keserken "İstediğin zaman turta alabilirsin, dolaba koyacağım." Dedim.
"İstediğim zaman tatlı yerine seni yiyebilir miyim?" Diye bir yanıt aldığım zaman bakışlarım ona döndü.
Buz mavisi gözleri ile gözlerimin içine bakarken utanmamak için kendini zor tutuyor ve cesaretli durmaya çalışıyordu.
Dudaklarımı birbirine bastırdığım zaman "Tabii ki, her şeyimle seninim." Dedim içimdeki duyguları kelimelere dökerken.
"Bu kadar güzel, naif ve temiz bir şeye sahip olmak ne kadar güzel bir duygu. Bu duygu ile yanıp tutuşabilirim." Dediği zaman tüm tüylerim yaşadığım romantizm ile diken diken oldu.
Bakışlarım önümdeki turtaya dönerken hızla bir çatal alıp ağzıma attım çayı bile doldurmayı umursamadan.
"Saçların, gözlerin.." Dediği zaman ağzımdaki lokmayı çiğnemeye çalışıyordum.
"Cennetten düşme bir melek olsan ancak bu kadar yakışıklı ve efendi olabilirmişsin." Dedi hayran ve sevgi dolu bir sesle.
Ağzımdaki lokmayı yutamadığım öksürdüğüm zaman hızla üzerime doğru atıldı ve sırtımı pat patlamaya başladı.
Ona yardım etmek için bende masaya doğru eğilirken öksürmem geçtiği anda elini çeneme attı ve dudaklarımızı birleştirdi.
Soğuk dudaklarını hissetmemle birlikte burnundan derin ve sıcak bir nefes yavaşça çıktı..
Bakışlarım ona dönerken o huzurla gözlerini kapattı ve keyifle mırıldandı.
Daha sonra dudaklarımızı ayırdığı zaman gözleri gözlerime döndü.
"Her türlü turtadan bile daha tatlı ve enfes." Dediği zaman karnıma bir ağrı girdi.
Kelebekler adeta karnımda dans ederken şimdi o intikamını en güzel şekilde almıştı.
Beni kalbimden ve ruhumdan vurmayı çok iyi biliyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila
RomanceÇakır, zamanında komutanlıktan tecil edilen bir adamdır. Talas ise zamanının neredeyse tamamını evinde geçiren biridir. Nereden ve nasıl geldiği belli olmayan bir zombi virüsü dünyayı ele geçirince bu iki adam yollarına beraber devam edeceklerdi. Tü...