45. Bölüm (Özel Bölüm)

265 36 2
                                    

Medya: Çakır.

Yatağın üzerinde oturmuş, elimdeki askeri desenli pantolonu katlıyordum.

İçeriden gelen traş makinesi sesi ile katlanmış askeri desenli pantolonu bir düzine üst üste dizilmiş pantolonun üzerine koydum ve onların hepsini kucağıma alıp, dolaba doğru ilerledim.

Duvarın tamamını kaplayan, ahşap dolaba pantolonların hepsini teker teker koydum.

Daha sonra dolabı kapatıp, yatak odasından dışarı çıktım ve banyonun içine girdim.

Çakır aynanın karşısında kendi sakalını traş ediyordu. Kendi saçını kendi traş etmiş ve her zaman yaptığı ona yakışan saç modelini kendine yapmıştı.

Mavi gözleri bana dönerken gülümseme engel olamadım. Daha sonra ellerindeki traş makinesini tezgahın üzerine koyduğu zaman "Otur bakalım." Dedi.

Gülümseme engel olamazken "Bu işten sonra buraları kim temizleyecek?" Diye sordum ve ilerleyip, onun kalktığı sandalyeye oturdum.

O gözlerini kaçırıp, sessiz sessiz beklerken yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan yanıtladım.

"Ben temizlerim."

Gözlerimin içine bakması ile yeni traş ettiği yanakları kızardı.

Daha sonra traş makinesini açması ile birlikte uzayan ve çok hafif belli olan sakallarımı kesti.

Dudaklarımın üzerindeki bıyığımdan biraz alıp, çok hafif tüylü bıraktı. Ben bu şekilde seviyordum, zaten o da beni bu şekilde beğeniyordu.

Daha sonra ayağı kalkmamla birlitke traş makinesini bu sefer ben elime aldım.

O sandalyeye oturup, derin bir nefes alırken arkasına doğru ilerledim ve traş makinesini çalıştırdım.

Çakır gerçekten çok yetenekli bir adamdı ve onunla kaldığım süre boyunca bana çok fazla şey öğretmişti.

Tabii ki bunlar çivi çakmak, bir şeyler inşa etmek veya tuzak kurmak gibi bana uzak olan şeyler değildi.

Kendimi bildim bileli o işlere karşı hiçbir zaman yetenekli olmamıştım.

Çakır benim eksik olduğum tüm tarafları profesyonel bir şekilde tamamlarken diğer yandan da ben onun eksik olduğu tarafları aynı incelikle tamamlayabiliyordum.

Yemek yapmaktan çok kötüydü, hayatında neredeyse elle sayılabilecek kadar temizlik yapmıştı ve çamaşır makinesini çalıştırmayı bile bilmiyordu.

Birbirlerimizin eksiklerini kapatırken aslında tek taraflı olarakta değil, ikili taraflı olarak birbirimize çok şey öğretmiştik.

Mesela artık benim sayemde salata için marul, domates gibi sebzeleri doğrayabiliyordu.

Bende onun sayesinde ensesindeki saçı düzgün bir şekilde düzeltebiliyordum.

Kesinlikle bir elmanın iki yarısı gibiydik. Bizi birbirimize bağlayan şey ise tıpkı bir elmanın ortasında olan çekirdek gibi ortak bir şeydi.

Aşktı..

Ensesinde işim bittiken sonra traş makinesini tezgahın üzerine tekrar koydum.

Bakışlarım banyo zeminine ve lavaboya dönerken benim siyah saçlarım ve onun sarı saç ve tüylerinin karışımı yüzümde bir gülümsemeye sebebiyet verdi.

İkimize ait şeylerin tıpkı iki eş gibi karışık olması ve evin estetiğine katkı sağlaması içimi okşayan ve ısıtan türden bir şeydi.

Daha sonra ilerleyip, küvetin suyunu açtım ve sıcak su küvetin içine dolmaya başladı.

Dışarıdaki öldürücü kar soğuğuna karşın bu sıcak su aşkın dışında mutluluk yaratan nadir şeylerden biriydi.

Çakır ayağı kalkıp, üstündeki siyah atleti çıkarırken bende dışarı doğru attım attım.

"İşin bittikten sonra küvete benim içinde sıcak su hazırla canım."

Dışarı çıkıp, arkamı dönmemle birlitke Çakır kafasını masum bir şekilde salladı ve altını çıkarmak için kapıyı kapatmamı bekledi.

Dudaklarımın kenarı kıvrılırken, kapıyı kapattım ve kapının arkasına yaslanıp dudaklarımın kenarındaki kıvrımı geniş bir gülümsemeye dönüştürdüm.

~~~~

Islak saçlarımı arkaya doğru atıp, iki adet kaseyi mutfak tezgahından masanın üzerine koydum.

Ocaktaki yemeklerin kapaklarını açıp, önce çorbayı daha sonrada ana yemeği ayrı kaşıklarla karıştırdım.

Bir kaç adım sesi duymamla birlikte kalbimde tatlı bir telaş ve heyecan oluştu.

Onun arkamda olduğu hissi ve şimdi yaptığım yemeği yiyecek olma hissinin verdiği huzur tarif edilemezdi.

Çorba tenceresini alıp, masanın üzerine koydum ve karşılıklı koyulduğum kaselerden önce onun kasesine çorba doldurdum.

Çorbanın taze kokusu mutfağa dağılıp, etrafı enfes bir atmosferle doldururken Çakır sandalyeye oturmadan önce derin bir nefes alıp, bu atmosferi içine çekti.

Daha sonra yüzündeki gülümseme ile benimde yüzümde bir tebessüm oluştu ve kendime bir kase çorba doldurdum.

Fırında yaptığım ekmeklerden birini alıp elimle ortadan ikiye böldüm ve bir parçasını çorba kasenin yanına koydum.

Ana yemeği de tabakalara koyup, ilk önce onun çorbasının yanına koyduğum esnada buz mavisi gözleri anında bana döndü.

Daha sonra o mavi gözleri üzerindeki sarı kasların yavaşça çatması ile bir kaç saniyeliğine zihnimde bir düşünceye daldım.

Daha sonra hatamı anlayıp, alt dudağımı ısırırken hızla geriye doğru çekilip bir adım atacaktım ki bileğimi tutup, beni kendine çekmesi ile dizine oturttu.

Ellerini ıslak saçlarımı atıp, eliyle okşarken "Bu saçlar niye kurutulmadı küçük bey?" Diye sordu.

Dudaklarımı birbirine bastırıp, gözlerimi kaçırdım. Hasta olmamdan korkuyordu ve hastalığa yakalanacak her bir şey yaptığımda ondan azar yiyordum.

"Ben yemeği bir 5 dakika sonra da yiyebilirim. Sen hasta olduktan sonra bu yemeğin bir anlamı yok."

Gözlerinin içine bakmakla birlitke onunda buz mavisi gözleri benim gözlerimin içine bakıyordu.

"Özür dilerim."

Yaklaşıp, dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve daha sonrasında tadını almış gibi dudaklarımızı ayırdı.

"Git, kurula saçlarını ve öyle gel. Eğer hasta olursan da o zaman görüşeceğiz." Demesiyle birlitke gülmemek için kendimi zor tuttum.

Dizinden kalıp, mutfaktan ayrıldım ve üst katın merdivenlerine yöneldim.

Nasıl hem kocam gibi davranıyor aynı zamanda da bir baba gibi beni önemseyebiliyordu.

Hayır, bu her erkeğin yapabileceği türden bir şey değildi. Çünkü Tanrım affetsin ama o tamamen ilahi derece bir erkekti. Onun bana olan en güzel hediyesiydi..

İçimi titreten ve aşkla dolduran, huzur veren ve sahip olduğum için mutluluktan ağlayacağım türden olan bir adamdı.

Çünkü o Çakırdı..

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin