28. Bölüm

1.7K 130 26
                                    

Medya: Çakır.

Ben çantaları açarken az ilerideki aynaya bakan adamı gördüm.

Onu baştan aşağı süzerken giydiği askeri üniforma ister istemez dikkatimi çekti.

"Bir yere mi gideceksin?" Diye sorduğum zaman gözleri ayna üzerinden bana döndü.

Ben mavi gözlerinin aynadaki yansımasını görürken "İdmana gidiyorum." Dedi.

Sesi sert çıksa da altındaki heyecanı görmek zor değildi.

O üzerine son dokunuşlarını bırakırken, ayağı kalktım.

Yanına doğru adımlarken, anında gözleri beni buldu.

Ben ona arkadan sarılırken, bakışlarım tekrardan aynadaki mavi yansımaya döndü.

O da tutku ile bakarken derin bir nefes verdi ve "Gitmem lazım." Dedi.

Sesi heyecan ve sıkıntıyı birlikte hissettim.

Gitmek istiyordu çünkü uzun zaman sonra ilk defa komutanlık yapacaktı.

Kalmak istiyordu çünkü beni bırakmak istemiyordu.

Gözlerime yalvarır tonda bakmaya devam ederken yavaşça geriye doğru çekildim.

O üniformasının bileklerini iliklerken "Sen git, ben belki izlemeye gelirim." Dedim.

"Gel, ama uzaktan izle. Yaklaşma!" Diye uyardığı zaman gülümsememe engel olamadım.

Saniyeler sonra merak ettiğim soru ile "Tunay burda mı?" Diye sordum.

"Hayır, onlar gittiler." Diye yanıtladığı zaman sıkıntılı bir nefes verdim.

Tam o an aklıma gelen önemli şey ile hızla nefes aldım. O tam her şeyi hallettiği anda benden gelen bu hareket ile bana döndü.

"Para lazım bana, aşağı da çarşı gibi bir yer gördüm. Erzaklarımız var ama pişirecek tüpümüz yok." Dediğim zaman biraz utanmıştım.

Onun bakışları bendeyken "Utandın mı sen?" Diye sordu.

Ben gözlerimi kaçırırken, yüzünde tanıdık bir gülümseme oluştu ve "Burada para geçmiyor, aşağı indiğin zaman seni herkes tanır. Bu yüzden istediğin marketten istediğin şeyi benim sayemde alabilirsin." Dediği zaman bakışlarım onun mavi gözlerine döndü.

"Bu arada bir daha benden uyandığını görmek istemiyorum, benim neyim varsa senin." Dediği zaman başkaları yanda duran masaya gitti.

Elini oraya atıp, askeri desenli cüzdanı aldı ve içini açtı.

İçinden 100 TL ve 50 TL çıkarırken, onları bana uzattı ve "Al, eğer isterlerse bunları ver." Dedi.

Ben hızla kafamı sallayıp paraları aldığım zaman "Teşekkür ederim." Dedim.

Sarı kaşları çatılıp, o çatık kaşları altındaki mavi gözler bana dönerken istem dışı korku ile yuktundum.

"Teşekkür..." Dediğim zaman gözleri hâlâ bendeydi. "Etmedim.." Diye hızla eklediğim zaman o sert bakışı anında gitti ve yerini yumuşak bir ton aldı.

Ben dudaklarımı birbirine bastırırken, bana doğru bir adım attı ve alnıma bir öpücük kondurdu.

Ardından geriye çekilip "Hadi, görüşürüz." Dedi heyecanla ve ilerleyip gitti.

~~~~

Kapıyı açtığım zaman yüzüme gelen gün ışığı ile gözlerimi kıstım.

Ardından alışan gözlerim etrafı tararken aşağıdaki çarşı da insanların aktif olarak gezindiğini gördüm.

Az ilerde idman yapan Çakır ve askerlerini görmemle dudaklarım istemizce kıvrıldı.

O kadar istekliydi ki enerjisini ben buradan bile hissedebiliyordum.

Ardından kapı önündeki ayakkabılarımı giyip, yavaşça ilerledim.

Balkon benzeri yerden direkt merdivenlere yönelirken bakışlarım istemizce çevreme döndü.

Bizim kaldığımız yer değişikti. Bir komutan odası ve mutfağa sahipti. Bir de banyosu ile sadece tek kişilikti sanırım.

Ve üstümüzde ile altımızda da benzer evler bulunuyor, bu evlerde çarşının biraz üzerine inşa edilmiş bir şekildeydi.

Belli ki önemli bir konumda oturuyorduk ve normal insanlara göre daha güvendeydik.

Bizim kaldığımız evler bir tepeye inşa edilmişti, bu tepeden de bütün güvenli bölgenin manzarası görünüyordu.

Ama yine de etraf bir şehir gibi değildi, insanların burada mecburi bir şekilde kaldıkları birbirlerine olan davranışlarından ve evlerin yapı ve mimarisinden belliydi.

Hepsi acelece yapılış olsa da sağlam ve güçlü binalara benziyordu.

Ama yine de burada geçici olduğumuzu bildiğim için bu atmosfere çokta alışmamaya özen gösteriyordum.

Saniyeler sonra uzun merdivenlerden inince çarşının tamamen içinde buldum kendimi.

Bir çok insanın merakla gözleri bana dönerken, ben gözlerimi kaçırdım ve ilerlemeye devam ettim.

İstiladan önce bile sokağa doğru düzgün çıkmaz, sürekli evimde otururdum.

Şimdi bu kadar insanı bir arada bana bakarken görmek istemsizce tüylerimi diken diken etmiş ve beni strese sokmuştu.

Stresli adımlarım ile en yakındaki markete girerken derin bir nefes aldım.

Hızla marketin içinde girip, gördüğüm en uygun tüpü alırken kasaya yaklaştım.

"Bu ne kadar?" Diye sorduğum anda bakışlarım kasadaki kıza döndü.

Kasadaki kız "Efendiden gelen emirler doğrultusunda sizden para almıyoruz." Dedi.

Çakır haklı çıkmıştı, gerçekten bizden bir şey almıyorlardı.

"Aşırıya kaçmadığı müddetçe marketimizden istediğiniz her şeyi alabilirsiniz." Dediği zaman kafamı yavaşça salladım.

"Peki, kolay gelsin." Dediğim zaman kız gülümsedi. Bende zaman kaybetmeden elimdeki tüp ile dışarı çıktım.

Birlikte kaldığımız yere bir bakış atarken, duruşumu dikleştirdim.

Önce Çakır'a uğrayacaktım, onu gördükten sonra eve gider yemek yapardım.

Adımlarımı Çakır'ın idman yaptırdığı yere doğru yönlendirirken, kulağıma gelen düdük sesi ile istemizce gülümsedim.

Üniformalar içeridesindeki adam dik duruşu ve yanındaki köpeği ile bir grup erkeği koşturuyordu.

Saniyeler sonra görüş alanına girmemle bakışları anında beni buldu.

Yanına vardığım zaman aklıma gelen şey ile dudaklarımı birbirine bastırdım ve elimdeki tüpü yere bıraktım.

Tam o anda asker selamı durmamla, önümdeki bedenin gözlerinin içi parladı.

Ben de gülümserken "Müsade var mı komutanım?" Dedim heyecanla.

"Sana her zaman var asker." Diye o da keyfile konuştuğu zaman tamamen yanına yaklaştım.

"Eve ne zamana gelirsin, ona göre yemek yapacağım." Dediğim zaman "Hava kararmaya yakın gelirim." Dedi anında bakışları ilerideki koşan adamlardayken.

"Tamam, ben hallederim bir şeyler sen merak etme." Dediğim zaman gözleri yan profilden bana döndü.

Yüzünde bir gülümseme oluşurken "Ben gideyim, sen gelirsin." Dememle hızla kafasını salladı.

Bir adım atarken, kaldığımız yere doğru adımladım.

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin