Medya: Çakır..
Kara bulutlar etrafı sarmış, parıldayan güneşi kapatmışlardı ancak benim güneşim tam yanımdaydı.
Üzgünce dışarı doğru bakarken bakışlarım ona döndü.
"Niye üzülüyorsun?" Diye sormamla beraber bakışları bana döndü.
"Dışarıda çalışmak çok eğlenceli, şimdi evin içinde kapana kısıldım.."
Yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamazken "Aşk olsun, ben çok mu sıkıcıyım?" Dedim.
Bakışları bana dönderken mavi gözleri resmen parladı.
"Hayır, tabii ki. ama.."
Kaşlarım çatıldı, 'ama' dan sonrasını bekliyordum.
"Ama?" Diye sormamla bana doğru bir adım attı.
Elini yüzüme atması ile göz kapakları biraz düştü ve mavi gözlerinde baygın bir görüntü oluştu.
"Seni sadece o iş için kullanıyormuş gibi görünmekten korkuyorum."
Hızlıca konuşması ile derin bir nefes aldı. Gözlerimin içine derin derin bakarken benden gelecek olan bir cevabı bekliyordu.
Ben ise kalbim deli gibi atıyor ve vücudum hafif titriyordu.
"Sen bunun için mi hep kendini işe veriyorsun?" Diye nefes nefese, içimdeki aşkla konuşmamla beraber kafasını olumsuz anlamda salladı ve beni kendine çekip, güçlü kolları arasına aldı.
"Dışarıda çalışmayı hem çok seviyorum hemde buna ihtiyacımız var." Dediği zaman saçlarıma bir öpücük kondurdu.
"Ben evde hiçbir iş yapmayı bilmiyorum, bu yüzdende hep seninle fiziksel olarak ilgileniyormuş gibi hissediyorum. Lütfen bu sana seni sadece o iş için kullandığımı düşündürmesin." Dedi düşünceli bir ses tonuyla.
Kalbim deli gibi çarparken, ona ait olan mis kokusunu içime çektim.
"Çakır, ben hiç öyle düşünmedim ve düşünmüyorum." Dememle benden yavaşça ayrıldı ve hafif eğilip ellerini yanaklarıma koydu, gözlerimin içine kilitlendi.
"Sen benim her şeyimsin, iliklerime kadar sevgiyle doluyum ve bu sevginin bir sınırı yok." Dememle gözlerinin içi parladı.
"Çünkü senin güzelliğinin bir sınırı yok."
En sevdiği kelimeyi söylememle beraber gözleri doldu ve gözlerini kapatıp, gözlerinden düşen bir kaç yaş damlaya aldırış etmeden dudaklarıma bir öpücük kondurdu.
"Sen ne kadar güzel bir şeysin böyle, ben seni hak edecek ne yaptım?" Diye sorması ile gözlerini açtı ve gözlerimin içine bakmaya başladı.
Buz mavisi gözleri o kadar güzeldi ki içimi bambaşka ediyordu.
"Ya ben seni nasıl buldum acaba, ben sana sahip olacak nasıl bir iyilik yaptım?" Dememle yakışlıklı yüzünde çocuksu bir gülümseme oluştu.
Daha sonra aklıma gelen şeyle ondan yavaşça ayrıldım. Tam bu anda da bir gök gürlemesi ile yağmur sicim sicim yağmaya başladı.
Bakışlarım bir yağmurun ıslattığı bahçeye döndü bir de ona döndü.
"Bence, gel ve sen bana yardım et. Beraber güzel bir kek yapalım ve yiyelim." Dememle gözlerini kaçırdı.
"Ben.. bilmiyorum ki nasıl şey edilir..." Diye utançla konuşması ile tırnakları ile avuç içini kaşımaya başladı.
"Sen sadece yardım edersin, merak etme. Hem en son elini kestikten sonra sana ciddi görevler verebilir miyim sence?" Diye sesim sonlara doğru hafif kızar gibi sertleşti.
Çakır bakışlarını suçlu bir çocuk gibi kaçırırken içeri doğru adımladım.
Mutfağa doğru ilerlerken Çakır hızlı bir kaç adımla yanıma kadar geldi ve arkasını dönüp, arka arka gözlerime bakarak ilerlemeye başladı.
Uzun boyu, büyük ve yapılı vücudu ile o kadar tatlı gözüküyordu ki.
"Ee, ne yapıyoruz şefim?"
Aşık bir edayla sorulduğu soruyla karşın tezgaha yaslandı ve bakışlarını bana çevirdi.
"İlk eller yıkanır canım, temizlik önemli." Dememle suyu açtım ve ellerimi ıslattım.
Ardından sabunla ellerimi yıkarken yavaşça yanıma geldi ve sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi izlemeye başladı.
Büyük ihtimalle 'Acaba yemek yaparken el farklı bir şekilde mi yıkanıyor?' diye içinden geçiriyordu.
Bakışlarım ona dönerken düşünceli bakışları ellerimden gözlerime döndü.
Tam bu anda gülüşümü tutamazken patladım. O ise bakışlarını kaçırıp, arkasına döndü.
Hemen arkasından gidip, beline sarılmam ile sımsıkı sardım onu.
Bana omuz üzerinden bakarken bakışlarım ona döndü.
"Hadi, yıka ellerini sevgilim."
Yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamazken dediğimi usulca yapmaya başladı.
O ellerini yıkarken, bende dolaba doğru malzemeleri çıkarmak için ilerledim.
~~~~
Güneş enerjisiyle çalışan fırına eğilmiş, küçük camdan pişen keki izlemeye çalışıyorduk ikimizde.
Bakışlarımın ona dönmesi ile onunda bakışları bana döndü.
Burunlarımız birbirine değerken yüzümde engel olamadığım bir gülümseme oluştu.
Yavaşça ayağı kalkmam ile dolabı açtım ve içindeki meyve suyu çeşitlerine bakmaya başladım.
Zaten uzun bir zamandır hepsini kendi ellerimle hazırlıyordum.
Çünkü erzaklardan geriye sadece tek kullanımlık konserve ürünler kalmıştı, hepsinin tarihi geçmişti.
"Ne içersin içecek olarak?" Diye sormamla "Vişne." Dedi.
Vişne ikimizinde favorisiydi. Bu tür konularda anlaşmak o kadar çok hoşuma gidiyordu ki.
Vişne suyunu çıkarmam ile o da elindeki bardaklarla masaya doğru ilerlemeye başladı.
Bardakları özenle koyarken simetriye çok dikkat etmeye çalışıyor gibiydi.
Bakışlarım ondayken fırını açtım. Hemen ardından bakışlarım fırına dönerken eğilmemle beraber gözlüklerimin camları buharlaştı.
Bundan nefret ediyordum, gözlüklerimi yavaşça çıkarıp tezgaha koymamla beraber eldivenleri de alıp, giydim ve keki yavaşça çıkarttım.
Bakışlarım Çakır'a dönerken o da vişne suyunu ve tabakları masanın üzerine koymuştu.
Kek ile masaya doğru ilerlemem ile masaya yavaşça koydum.
Mutfağa geri dönmem ile çıkardığım gözlüğü ve bir adet bıçağı aldım ve masaya geri döndüm.
Gözlükleri takıp, keki dilimlemeye başlarken Çakır heyecanla bekliyordu.
İlk iki dilimi onun tabağına koymamla beraber eline çatalı aldı ve bir lokma ağzına aldı.
Bakışlarım ona dönerken gözlerini kapattı ve ağzının içindeki tatla anlatmayacağım kadar güzel bir şekilde mırıldandı.
"Senin yaptığın her şey niye bu kadar güzel olmak zorunda?"
"Çünkü sana yapıyorum."
Sorduğu soruyla hızlıca cevap vermem ile bakışları hızla bana döndü.
Karizmatik ve yakışlıklı yüzünde oluşan sevinçle gözleri benim üzerimdeydi.
Yavaşça önündeki masaya oturmamla derin bir nefes aldım. Gözlerinin içine bakamıyordum resmen.
Elini elime atması ile bakışlarım korkak bir şekilde ona döndü.
Mavi gözleri aşkla parıldarken eli elimi inciltmekten korkarcasına okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila
RomanceÇakır, zamanında komutanlıktan tecil edilen bir adamdır. Talas ise zamanının neredeyse tamamını evinde geçiren biridir. Nereden ve nasıl geldiği belli olmayan bir zombi virüsü dünyayı ele geçirince bu iki adam yollarına beraber devam edeceklerdi. Tü...