27. Bölüm

1.8K 129 6
                                    

Medya: Çakır.

"Emin misin?" Diye sorduğum zaman ağır ağır başını salladı.

"Aşkından geldi haber, herkes oradaymış ve bana ihtiyaçları varmış." Dediği zaman kaşlarım çatıldı.

"Seni komutanlıktan tecil ettikten sonra mı ihtiyaç duyuyorlar!?" Sinirle konuştuğum zaman o da sinirli bir nefes verdi

"Eğer onlara yardım edersek bize bol miktarda erzak vereceklermiş." Dediği zaman oturduğu sandalyeden kalktı.

Elleri omuzumda biterken "Bunu bizim için yapıyorum Talasım, bizim için." Dedi.

"Ne kadar kalacaksın?" Dediğim zaman sarı kaşları çatıldı. "Kalacaksın?" Diye sorguladığı zaman benim gözlerim onun mavi gözlerindeydi.

"Beraber gideceğiz, bize bir ev verecekler ve 1 aylığına kalacağız." Dediği zaman derin bir nefes aldım.

"Tamam, ama sadece bir ay. Sonrasında buraya geri döneceğiz." Dediğim zaman kafasını salladı ve beni kendine çekti.

Aşkından gelen haber ile yakınımızda bulunan güvenli bölgede komutanlık yaptığını öğrenmiştik.

Ama o başka bir güvenli bölgeye gitme kararı almış ve o güvenli bölgeye bakması içinde Çakır'dan yardım istemişti.

Onu komutanlıktan tecil edenler ise direkt kabul etmişlerdi. Bu beni çok fazla sinirlendirirken, Çakır'ın da vatan sevgisi damarı tutmuştu.

~~~~

"Aynı mevzu yüzünden benimle konuşmuyorsun değil mi?" Diye sorduğu zaman yan bir şekilde baktığım cama tamamen döndüm.

O sıkıntılı bir nefes verirken "Talas." Diye seslendi.

Ben cevap vermezken "Talas dedim." Dedi bastırırken, bakışlarım yan bir şekilde ona dönerken onun da yan bir şekilde bana baktığını gördüm.

Saniyeler sonra arabayı durdurunca kaşlarım çatıldı, ben yerimde doğrulurken, o sürücülerin kolunu koyduğu aparatı kaldırdı.

Beni bileğimden tutması ile kendine çekti ve kucağına aldı. Ben bu ani hareketle heyecanlanırken, gözlerim mavi gözlerini buldu.

Şimdi onun kucağında olmanın verdiği huzuru yaşıyordum, bir yandan da heyecan gerçekten tüm vücudumu kaplamıştı.

"Talas." Dediği zaman 'hmm?' benzeri bir ses çıkarttım.

"Sen patates kızartırken, benim yaklaşmama izin veriyor musun?" Diye sorduğu zaman bakışlarım anında gözlerine döndü.

O gözlerimin içine bakarken, elleri belimde bitti ve "Cevapla." Dedi.

Yutkundum ve "Hayır." Dedim, o başını çok hafif sallarken "Peki neden?" Diye sordu anında.

"Yağ sana sıçrar, canın yanar." Dediğim zaman "Bende senin canının yanmasını istemiyorum." Dedi anında.

"Hatta belki de ölmeni istemiyorum." Diye eklerken, gözlerim istemesizce doldu.

"Seni hiç yanlız bırakmayacağım orada ama orduya katılamazsın." Dediği zaman dolu gözlerimden istemizce yaşlar düştü.

"İyi bir aşçı olabilirsin, elin silah tutuyor da olabilir ama seni riske atamam." Diye konuşurken, ellerim istemsizce yanaklarında bitti.

O sulu gözlerim tutku ile bakarken "Ağlama canımın içi." Dedi ve elleri ile yüzümdeki yaşları sildi.

"Seni kaybetmeyi göze alamam." Diye eklediği zaman "Peki ya sen?" Diye sordum anında.

"Ya sana bir şey olursa?" Diye eklediğim zaman "Bana bir şey olmaz." Dedi anında.

"Ben yıllarca komutanlık yaptım, nelerden döndüm. Bundan mı dönemeyeceğim canım?" Diye sorduğu zaman bakışlarım ondaydı.

"Sen benim hakkımda endişelenme, 1 aya kalmaz yeni komutan gelir başlarına. Onlar gelene kadar orduyu yöneteyim, evimize geri döneceğiz." Dedi sadece.

Yutkunmam ile başımı yukarı kaldırdım. "Peki, ama her gece eve geleceksin." Dediğim zaman "Geleceğim, söz." Dedi ve uzanıp boynuma bir öpücük kondurdu.

Ben biraz huylanırken "Kalkayım mı?" Diye sordum. Bakışları bendeyken belimdeki eli biraz aşağı doğru indi.

Kalçamı bulurken "Aslında iyi de böyle." Dedi. Ben tam o anda ortamın havasından dolayı hissetmediğim sertleşmiş uzuvunu hissettim.

Ben utançla gözlerine bakarken, alt dudağımı ısırdım. Onun yüzünde neşeli bir gülümseme oluşurken, hızla kendimi yerime doğru attım.

"Sapık." Dediğim zaman dudakları arasından güldü. "Sanki sen çok masumsun." Dediği zaman istemizce tüylerim diken diken oldu.

Geçen gün banyoda yaptığımız şey aklıma gelirken, yüzüme oluşan gülümseme ile önüme döndüm.

"Bak nasıl da direkt keyfi yerine geldi." Diye kınar bir tonla konuşunca, dudaklarımı birbirine bastırdım.

O da gülerken, gaza bastı ve ilerlemeye devam etti.

~~~~

Arabayı durdurması ile etrafımıza insanlar toplanmaya başladı.

Benim kalbim heyecanla atarken, yutkundum. Uzun zamandır bu kadar insanı bir toplu bir şekilde görememiştim.

"Hadi, inelim." Dediği zaman kafa salladım. Ben kapımı açar açmaz, dışarıdaki serin hava yüzüme vurdu.

Yaza yaklaşsakta kış tamamen gitmemişti, havada sabahtan beri yağmurluydu.

Bakışlarım bir kaç insana dönerken, bize meraklı gözler ile bakıyorlardı.

Yutkunmam ile direkt arabanın diğer tarafına Çakır'ın yanına gittim.

Çakır üzerindeki askeri üniforma ile gerçekten yabancı duruyordu. Evet evde de arada askeri şeyler giysede şimdi gerçek bir komutan gibi duruyordu.

"Çakır komutanım hoşgeldiniz şeref verdiniz." Diye önümüzdeki asker konuşunca Çakır duruşunu dikleştirdi.

Benim bakışlarım ona dönerken, "Hoşbuldum asker." Dedi sert sesiyle.

Bu kadar hızlı bir şekilde karakter değiştirmesi karşısında şaşkınlıktan resmen küçük dilimi yutacaktım.

Aslında olay hızlı bir şekilde karakter değiştirmesi değil, yıllarıdır yapmadığı komutanlığını geri aldığı anda yıllar önceki Komutan Çakır'a geri dönebilmesiydi.

Demek ki geçmişinde soğuk, sert ve ciddi bir komutandı. Çünkü karşımda artık benim tanıdığım Çakır değil de tam da tarif ettiğim bir komutan vardı.

Çakır ellerini beline attı ve "Bize yolu göster asker, nerede kalacağız." Dedi.

Tam o anda bende arka koltuğa gittim ve açtım. Başkalarım Sibirya Kurdu cinsi köpeğe takılırken "Max, hadi in." Dedim.

Sözümü dinlerken, indi ve direkt Çakır'ın yanına bitti.

Çakır gibi sert bir şekilde dururken, şaşkınlıkla onlara baktım.

Max'te sanki komutanlık yıllarına geri dönmüş gibiydi, evdeki köpeğin aksine Çakır'ın emrini bekleyen bir canavar gibiydi.

Ellerim iki adet çantaya gitti ve çekti. Tam o anda yanıma gelen bir asker "Ben alayım efendim." Dedi anında.

Çantaları ona vermemle, Çakır'ın bakışları anında bize döndü.

Benim de bakışlarım ona dönerken sarı kaşları biraz çatıldı ve "Buraya gel Talas." Dedi.

Ben anında kapıyı kapatırken, cebinden anahtarı çıkarttı ve arabayı kilitledi.

Kıskanmış mıydı? Ama o sıradan bir askerdi.

Öndeki asker ilerleyince, Çakır ve Max anında harekete geçti.

Bende arkalarından onlara yetişmek için biraz hızlı yürüdüm ve direkt yanlarında bittim.

Çakır Komutanı görmenizi istiyorum, biraz bu güvenli bölgede Çakır komutanlık yapsın. Hem zombi kurgusu havasını da bu şekilde yansıtabilirim.

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin