39

20.3K 2.1K 254
                                    

''Orospu çocuğu!'' Yesir ağzının içinde homurdandı. Sıranın arkasındaki iki çocuk bize döndüğünde utanıp başımı yere eğdim.

''Sessiz ol.'' yüzüm düştü. Baran bugün okulda değildi ve onu özlemiştim. Zor bir itiraftı ancak her gün görmeye alıştığım biriydi. Ayrıca ben çok çabuk alışırdım. Ona çok alışmıştım.

Özür diler gibi bakıp derin bir soluk verdi. ''Neden dün haber vermedin? Yanına gelirdim hemen.''

''Çok konuşmak istememiştim. Karam abi hemen çıkardı zaten beni ordan. '' Sıra bize geldiğinde abiye iki tost siparişi verdik. Gelmesini beklerken Yesir dalgınca suratımı izliyordu.

Göz kırpıp başımı salladım. ''Ne oldu?''

''Mutlusun.'' dedi durum tespiti yapar gibi. Kaşlarım kalkarken duraksadım. Hayatımın hiçbir dönemi kendimi mutlu olarak adlandıramıyordum. Mutlu muydum gerçekten?

Cevap veremeden tostlarımız geldi. Yesir tepsiyi alıp sıradan çıktığında onu takip ettim. Birlikte ortadaki küçük masaya oturduk. 

Tostun kağıdını biraz sıyırıp bana uzattı. Teşekkür edip aldım ve ufak ufak ısırmaya başladım. Söylediği şey aklıma takılmıştı. Mutlu muydum çözemiyordum. Gerçi, mutluluğun tam olarak ne olduğunu bile bilmiyordum. 

''Daldın.''

İç çekip omuz silktim. ''Dediğin şeyi düşünüyordum.'' dedim dürüstçe. ''Gerçekten mutlu mu gözüküyorum?''

Gülümsedi soruma karşılık ve elini uzatıp saçlarımı okşadı. Uzun parmakları kahve tutamlarım arasında birkaç saniye dolaştı. Frezya kokan saçlarım yüzüme tel tel dökülürken onları topladı sakince. ''Seni mutlu görmenin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum.'' dedi mırıldanarak. ''Kardeşinin mutlu olması kadar güzel bir şey yok bu dünyada ve bu mutluluğu en çok sen hak ediyorsun. Her şeye ve herkese rağmen. Ve onlar seni mutlu ediyor.'' Güldü alayla. ''Onun seni mutlu edebileceğini hiç düşünmezdim.''

Bir itiraf. ''Ben de..'' iç çektim. ''Ama ediyor. Yesir, onlar yanımdayken kimse bana zarar veremezmiş gibi hissediyorum. Bir arkadaş veya akrabadan daha farklı. Bir...''

''Abi ve baba gibi. Biliyorum güzelim.'' dedi beni kendine çekip sarılmadan önce. Burnunu saçlarıma yaslayıp öylece durdu. ''Bunun için erken mi bilmiyorum ama... Onlar seni çok önemsiyor Gök. Bunu unutma.''

Unutturmamalarını diledim.

.

.

.

Esneye esneye indiğim merdivenlerden sonra sonunda okuldan çıkabilmiştim. Yesir iki ders önce çıkmıştı babasının yanına gitmesi gerektiği için. Ben de iki derstir uyuyordum. 

Annem almaya gelecekti ancak son saniye toplantısı çıktığı için tek gidecektim. Aslında Birkan abiyi göndermeyi teklif etmişti ancak ben istememiştim. Benim yüzümden işlerinden olmaları beni geriyordu. Ayrıca dün işlerin karıştığını biliyordum. 

Düğün yapmamakta ısrarcıydı ancak ben de böyle bir yükün altına girmek istemiyordum.  

Fark etmiyordu ancak benim için vazgeçtikleri şeyler boğazıma ilmek oluyordu. 

Yük gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum. Herkese ve her şeye yüktüm ben sanki. Bu dünyadan buhar olup uçmak istiyordum bazen.

Ancak son zamanlarda çok... Farklı hissediyordum sanki. Kalbim atıyordu, kalpler hep atardı zaten ama benim kalbim atıyordu. Gerçekten, atıyordu.

GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin