Merhabalar canlarımın en içleri.Wattpad kapandıktan sonra Gök'e ne olacağı sorusu çok gelmişti. Şimdi ben bir whatsapp kanalı açtım. Üç yüz kişi kadar varız. Sürekli bölüm güncellemesi, alıntı, yeni kurgu, gidişat hakkında konuşuyoruz. Gece mesela alıntı attım Gök'e.
Katılmak isteyenler instagram hesabımıza gelebilir ya da benim kişisel hesabıma gelip mesaj atarak isteyebilir. Yetişebildiğim kadar herkese yetiştim. Habersiz kalmamak için lütfen kanalı takip edelim. Bölümü akşam orada da paylaşırım.
Zaten az kişi kaldık, kalanlar oylara ve yorumlara dikkat ederse sevinirim. Yorumlar çok düşük. Ara açılıyor farkındayım ama elimde olan bir şey değil. Lütfen dikkat edelim.
İyi okumalar. Sımsıkı Avuçlarında kurguma da beklerim.
.
.
.
Huzursuz bir uykuydu. Uyku bile denemezdi belki. Sürekli kaçtığı ve kovalandığı bir rüyanın etkisi bitmiyordu. Terden ensesine yapışmış saçları gıdıklanmasını sağlıyordu. İçi sıkılmıştı. Kalkamıyordu.
"Poyraz."
İsminin seslenildiğini duydu ancak yüzünü buruşturmaktan başka bir şey yapamadı. Bir el alnını sildi yavaşça. "Bebeğim."
Ses buğuluydu. Poyraz'ın eli hareket etmiyordu ancak edebilseydi eğer alnını okşayan bu eli tutmak isterdi.
Kulaklarında bir çınlama vardı. Kirpiklerini kırpıştırdı yavaşça. Uyanmak için kendini zorluyordu. "Çok terlemişsin, hasta olacaksın."
Annesiydi bu sesin sahibi. Kalbi, zihninden önce davranmış ve çözmüştü kim olduğunu. Annesiydi. Odadaydı. Başındaydı.
Onu düşünüyordu.
Gözlerinin yandığını hissetti kapalı gözkapaklarının ardında. Sulu göz bir insan asla değildi ancak bu kadının ismi veya kendisi ne zaman geçse boğazında bir düğüm oluşuyordu. Ona hiç kıyamıyordu.
Bir ses duydu. Birinin telefonu çalıyordu sanırım. Kendi zil sesi değildi, onun telefonuydu.
Yataktaki çöküklük bir anda kayboldu. Telefon çalmayı durdurduğunda, hemen ardından annesinin sesini duydu.
"Alo."
Ufak bir sessizlik oldu. Odada hiçbir ses olmadığı için telefondaki kişinin sesi o konuştuğu anda odada kısık sesli yankılanmıştı.
"Nazlı." Diyordu yorgun bir ses. "Nerdesin? Lale aradı Birkan'ı, evde değilmişsin."
Nazlı yatağa ilerledi tekrar. Yavaşça oturdu ve elinin birini kaldırıp, hala uyuduğunu düşündüğü oğlunun saçlarını okşadı yavaşça.
"Atakan." Dedi kısık bir sesle. "O kadar masum uyuyor ki."
Atakan'ın eli arabanın kapısında durdu. İstanbul'a dönmüşlerdi. Eve gitmeden hemen önce Lale aramış, uyuyakaldığını ve Nazlı'nın evde olmadığını söylemişti Birkan'a. Atakan'ın hayatında geçirdiği en zor gecelerden birinin ardından böyle bir haber almak isteyeceği son şeydi.
Şimdi duydukları ise beyninin bir oyunu mu değil mi çözemiyordu. Gerçeklik algısını yitirmişti. "Nazlı... Neredesin sen?"
Nazlı dolan gözlerini kırpıştırdı. Daha o bile inanamıyordu nerede olduğuna. Eğildi, kuş kadar bir öpücük kondurdu şakağına.
İçi titredi ikisinin de.
Poyraz kendini bir hareket yapmamaya zorluyordu. Bu anın tadını çıkarmak istiyor, onu biraz daha sevsin diye bekliyordu. Dokunmaya korktuğu yarasının kabuğu çıkınca içinden sevgiye muhtaç bir çocuk belirmişti. Şu an tüm kontrol ondaydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü
Teen FictionGök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefkatini. Bazen, kan bağının önemi olmadığını anlardı insanlar ve hayat bunu Gök'e acı tatlı bir yolda ö...