Gökmen kafasını karısının açık bıraktığı televizyona çevirdi. Magazin haberleri veren bir kanal, ünlü iş adamının evleneceğini söylediği isimle kaşları çatıldı. Bu ismi çok yakından tanıyordu. Bu isimle aralarında bir bağ vardı.
Ardından gelen videoda gördüğü yüz ise olduğu yerde terlemesine sebep oldu. Göz ucuyla koltuğun yanında oynayan kızına baktı, ardından tezlevizyonda ; Birkan Sarraf'ın göğsüne başını yaslamış olan kıza baktı. Magazincilerin ısrarla sordukları sorulara karşın kızı korumak ister gibi sarmalayan adama baktı. Kızın yüzü şimdi görünmüyordu ancak adamın beline sardığı kolları ve sıkıca ona sarılışını gayet net seçebiliyordu.
Yutkunup izlemeye devam etti. Sıraya başka bir görüntü çıktı. Piknik masasında kahvaltı yaparlarken gizlice çekilen bir fotoğrafta, Birkan'ın eli Gök'ün saçlarındaydı ve kız da hiç rahatsız hissetmiyordu.
Onu en son görüşünde elini ona uzatınca nasıl da panik atak geçirdiğini hatırladı. Gözlerindeki korkuyu hatırlıyordu.
Yutkundu ve izlemeye devam etti, ancak bir el paçasını çekiştirdi.
''Baba.'' Gökmen bakışlarını kızına, Asel'e çevirdi. Yedi yaşına yeni basan kızı kahverengi gözlerini babasına çevirmiş ona bakıyordu. ''Neden kızdın?''
''Kızmadım babacım.'' dedi mırıldanarak.
''Ama kaşların çatık. '' babasının baktığı ekrana çevirdi bakışlarını. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. ''Aa, Gök abla değil mi o?'' babasına baktı yine. ''Gök abla iyileşti mi? Neden artık yanımıza gelmiyor? Ben özledim onu, hani iyileşince gelecekti baba?''
Gökmen yutkunup bakışlarını kaçırdı. Onu en son iki yıl önce görmüştü ve bir daha görüşmemişlerdi. İstanbul büyüktü, hiç karşılaşmamışlardı.
Asel ve Asaf ablalarını tanıyorlardı. Ayda yılda bir de olsa görüşüyorlardı önceden. Ancak iki yıl önce bütün bağlarını kesmişlerdi. Asel ve Asaf, özellikle Asaf ablalarını özlüyordu ancak Gök bir daha onları görmek istememişti.
''Ablan tam iyileşemedi.'' dedi yutkunup. Açıkçası hastalığının tam olarak hangi evresinde olduğunu bilmiyordu. İki yıldır onu geceleri aklına gelmediği sürece düşünmemiş, vicdanını hep o zaten beni babası olarak görmüyor diyerek susturmuştu.
''Neden bizi hiç ziyarete gelmiyor?'' dedi gözleri dolarken. ''Keşke gelse, ben çok özledim onu ki.''
İçinden, ben de, diyerek geçirdi.
Asaf odaya koşarak girdi ve sırt çantasını yere atarak koltuğa oturdu. Sessiz, ancak asi bir çocuktu. Hayatında olanların farkındaydı ve hayatında olan insanların da farkındaydı. Neredeyse on yaşındaydı.
Küçük bir yaştı ama vicdanı için büyük bir yaştı.
Televizyonda ablasını gördü. Yorgun gözleri açıldı aniden ve yanında oturan babasına baktı.
Göz göze geldiler.
Asaf mavi gözlerini öfkeyle kıstı ve oturduğu koltuktan kalktı hızlıca . Ona seslenen babası ve kardeşini umursamadan odasına koştu. Kapıyı sertçe kapadı.
İki yıl önce , çok nadir de olsa gördüğü ablasının yokluğu en çok da onun canını acıtıyordu.
.
.
.
Did you get enough love, my little dove
Why do you cry?
![](https://img.wattpad.com/cover/320584142-288-k701548.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü
Teen FictionGök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefkatini. Bazen, kan bağının önemi olmadığını anlardı insanlar ve hayat bunu Gök'e acı tatlı bir yolda ö...