Koridorda gezerken bazı bakışları yüzümde hissediyordum ve bu her an koşa koşa sınıfa girip kafamı sıraya gömme isteği oluşturuyordu. Ancak acıkmıştım ve evden yemek getirmeyi de unutmuştum. Yesir de hastalanacak zamanı bulmuştu sanırım. Evde yatıyordu.
Tektim. Tüm gün.
Nefeslerimi düzenleyerek kantine girdim ancak oradaki kalabalık ile adımlarım durdu. Omuzlarımı düşürerek birbiriyle yakın temastaki öğrencilere baktım.
Giremezdim ben bu sıraya. Çok da açtım ama. Dün bir şey yememiştim. Aklımda bir yerlerde hep Karam abi ve sözleri dolaşmıştı.
İnsanların azalmasını beklemek için rahat kantin sandalyelerinden birine oturup kollarımı birbirine bağladım. Biriyle göz göze gelmemek için başımı eğdim, içimden bir şarkı mırıldanmaya başladım. Teneffüs yirmi dakikaydı. On dakika kadar beklesem sıra baya azalırdı.
Ayaklarımı titretmeye, sıkıntıyla nefesler alıp vermeye başladım. Telefonumun şarjı yoktu. Takmayı unutmuştum dün müzik dinlerken.
''Gök.'' yanımdan gelen Baran'ın sesiyle dikleşerek ona baktım. Siyah sweatinin altına okulun pantolonunu giymişti. Yorgun gözüküyordu biraz. Elinde test kitabı vardı.
''Efendim?'' dedim sakince. Ona hala çok kızgın, hakkım değildi belki ama çok da kırgındım. Yine de içimde bir yerde onun da zamanında ben kadar yalnız kaldığını bilmek yumuşatıyordu beni.
Ama kurt kışı geçirir, yediği ayazı unutmazdı. Benimki de o hesaptı işte.
Onu terslemediğim için şaşırdı. Kitabını masaya bıraktı.
''Neden burada bekliyorsun?'' dedi etrafa bakarak. ''Yanında olan eleman nerde?''
Yesir'den eleman diye bahsetmesi bir an komik geldi. Gülmek istedim ama gülmeden kendimi durdurdum.
''Yok.'' dedim tırnaklarımla oynayarak. Kantin azalmak yerine çoğalıyordu sanki
''Açsın, değil mi? Sıranın azalmasını mı bekliyorsun?'' dedi öğrencilere bakarak. Başımı salladım ona bakmamaya özen göstererek.
Ayağa kalktı birden. ''Bekle lütfen beni burada.'' benim cevabımı beklemeden arkasını döndü ve hızlı adımlarla sıraya girdi. Kaşlarım havaya kalkarken arkasından ne yaptığını izliyordum.
Uzun boyunun avantajıyla ilerlemesi kolay oldu . Garip bir şekilde onu görenler yol da veriyordu. Sırada öne geçtikten sonra adama bir şeyler söyledi. Üç dört dakika sonra da tost ve çay alarak çıktı sıradan.
Karnımın guruldadığını hissederken yanıma geldi. ''Al.'' dedi önüme koyarken. ''Ye lütfen. Ayrıca aç karna da durmaman gerek çok. Araştırmıştım ben biraz, açlık da etkiliyormuş rahatsızlığı.''
Kaşlarım kalkık ona bakmaya devam ederken sustu. Yanakları kızardı anbean. ''Ye yani.'' dedim mırıldanarak. Testini önüne çekti. ''Ben de soru çözeyim biraz. Hiç rahatsız etmem seni , dururum burada böyle.''
Bir şey dememi beklemeden testi açtı ve arasındaki kalemi alarak soruları çözmeye başladı ancak yanakları hala kızarıktı.
Ufak bir gülümseme oluştu dudaklarımda. Çabası inkar etsem de hoşuma gidiyordu. Tostu ısırmaya başladım. Çayı da yanında içiyordum.
Konuşmadık ama o başını kaldırıp yediğimi görünce gülümsedi kocaman. Sırıtarak testine döndü ve çözmeye devam etti.
Yarısını yedikten sonra doyduğumu hissettim. Alttan büyük bir parça kopardım, peçeteye sararak sandalyemi onunkine yaklaştırdım biraz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü
Teen FictionGök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefkatini. Bazen, kan bağının önemi olmadığını anlardı insanlar ve hayat bunu Gök'e acı tatlı bir yolda ö...