82

9.6K 1.5K 104
                                    

Beklediğiniz o sahneler geldi. Satır arası yorumları unutmayalım<3

Bölüm şarkısı: Bir çaresi bulunur
.

.

.


Düşünmemen gereken geçmişin, avuçlarında kesikler açınca sımsıkı tutmaktan; şimdini mi feda edeceksin yoksa gelebilecek anlarını mı?

Şimdimi feda ediyordum.

Hava soğuk değildi. Zaten temmuzda hava hiç soğuk olmazdı ancak nedense ben üşüyordum. İçimdeki yangın bile ısıtamıyordu, ya da ateşim yakmıyordu artık beni.

Gök'ü eve bırakmıştım. Yürüyerek dönüyordum. Sokaklar, bu yaşımda bile bana güvenli gelmiyordu. Sanki her an biri beni tutup çekecekti bir kuytu köşeye. Yine tutuşturacaklardı bir mendil poşetini elime ve bekleyeceklerdi geceyi; kan dolmuş avuçlarıma doldurduğum birkaç kuruş para için.

Korkuyordum. Bu kendime itiraf etmesi zor bir şeydi. Yıllarca, hayır bundan korkmuyorum ben, dediğim her anı tekrardan karşıma çıkmıştı. Rüyalarım, gerçeklerim, doğrularım ve doğru olmasını istediklerim.

Kaybetmekten çok korkuyordum. Gök'ü bir kez daha avuçlarım arasından kaçırmaktan çok korkuyordum. Onu sımsıkı tutmak ve bırakmamak istiyordum ancak canını yakmaktan da korkuyordum. Onu sararken ona zarar vermekten, içimde bir yerde tekrar ortaya çıkmayı bekleyen o öfkenin hedefi olabileceğinden; nefret ettiğim o kişiye dönüşmekten.

Bir çakıl taşını ayağımın ucuyla ittirdim. Düşünürken yürümek daha kolaydı, yol seni meşgul etmiyordu. Bu yüzden fark etmemiştim bile ne zaman kendi sokağıma geldiğimi, ne zaman attığım o çakıl taşının birinin paçasına çarpıp yere tekrar düştüğünü.

Karşımdaki insanın bacaklarını gördüm ilk başım aşağıda yürüdüğüm için. "Kusura bakmayın." Attığım taşın canını acıtmadığını biliyordum. Yüzüne bakmadan geçeceğim bir insanın normalde, başımı kaldırdım o an.

Gök bazen şöyle diyordu; yaşamayı ertelediğim ne varsa karşıma en beklemediğim anda çıkmayı en seven anılarım oldular.

Ağlıyordu.

Hayır, ağlamıyordu. Ya da ağlıyordu. Anlamıyordum şu an. Çok mu uzaktım ona da ağlayıp ağlamadığını çözemiyordum?

Siktir, ağlıyordu.

Ayaklarım bir çiviyle çakılmış gibi durmuştu. O gün, alışveriş merkezinin önünde olan kadından çok daha farklıydı. Çökmüştü. Birkaç günde hayatı alt üst olmuş gibi duruyordu. Üzerinde keten bir pantolon vardı. Beyaz, sıfır kol bir badi giymişti.

Hala çok güzeldi. Atakan beyin ona nasıl sevdalandına şaşmamak gerekirdi.

Kulaklığımdan yükselen ses, beynimin içindeki kelimelerime birer set kuruyordu. Sol elimi kaldırıp tekini çıkardım, şimdi aramızdaki boşlukta yankılanıyordu Sertap Erener'in sesi.

Bir çaresi bulunur çıkmazların

Bir uyuyup uyanalım

Bol bir eşofmanın üzerine sıfır kol bir atlet giymişti. Hala çok gençti. Hala çok güzeldi.

Gözleri, hala buğuluydu.

Ah bir yolu vardır elbet yarın

Yeniden yaşamanın

Ağlama.

Dilimi mi dikmişlerdi, şimdi bir sedyenin üzerindeydim yine ve mavi bir kıyafet vardı üzerimde, üşüyordum. Neşterin yaklaştığını hissediyordum. Kaçmak istiyordum. Defolup gitmek istiyordum.

GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin