''Birkan.'' Lale , gözyaşlarını elinin tersiyle silerek telefonu kulağına daha çok yasladı. ''Gök yok.''
''Ne demek yok?'' Birkan, uzandığı koltuktan kalktı hızla. Kenara attığı ceketini aldı. ''Sen eve girince yok muydu?''
''Tartıştık. Bağırdı, dedeme gideceğim dedi.'' hıçkırdı. ''Sonra, çok sinirlendi. Evden çıktı gitti. İki saatten fazla oldu dışarı çıkalı. Arıyorum açmıyor. Tüm mahalleyi turladım.'' korkuyla duraksadı. ''Ya kriz geçirdiyse? Birkan...'' ağlamaya devam ederken, Birkan arabasının anahtarını arıyordu bir yandan.
''Hayatım. Tamam, geliyorum birlikte arayalım ama ağlama. O iyi, bir şeyi yoktur.'' Umarım, diye geçirdi içinden. Kıza karşı bugün çok mahcup olmuştu ve arada olan iplerin iyice gerildiğinin farkındaydı. Oğlu, geceyi mahvetmişti. ''Çıkıyorum şimdi , sen telaşlanmadan otur. Geliyorum yirmi dakikaya.''
Telefonu kapadıktan sonra salondan çıkacakken kapının orda duran oğullarını fark etti. Baran'a ters bir bakış attığında çocuk yüzünü yere eğdi utanarak.
''Bir şey mi oldu baba?'' Karam, çıkmak üzere olan babasına baktı tedirgince.
''Gök yok. Lale'nin yanına gideceğim.'' küçük oğluna bakmaya devam etti. ''Dua edin, dışarıda yalnızken kriz geçirmemiş olsun.''
''Yardım edelim biz de.'' Karam endişeyle babasına baktı. Elini siyah saçlarına atarak dağıttı.
''Yok, siz evde kalın bir de sizi düşünmeyeyim.'' Baran'a yönelik konuştu bu kez. ''Seninle de yarın konuşacağız. Bu akşamki terbiyesizliğini.''
Baran omuzlarını düşürüp, çıkan babasına baktı. Gök iyi miydi acaba şu an? İçi pişmanlıkla yansa da, kıskançlığına engel olamamıştı.
Lale'yi bir yıldan fazladır tanıyordu ve bir kızı olduğundan haberi yoktu. İki hafta önce öğrenmişti Gök'ü. Hakkı olmasa da kıskandığını hissetmişti. Lale ablası ona çok iyi davranıyordu. Ama annesi değildi. Onun annesiydi. Onu hep daha fazla sevecekti.
Haksız olduğunu ve özür dilemesi gerektiğini biliyordu. Kızı ağlayarak taksiye binerken görünce zaten bin pişman olmuştu.
''Odana git Baran.'' dedi Karam kardeşine bakıp. ''Geç oldu. Hadi.''
''Bir şey olmamıştır, değil mi?'' dedi suçlulukla abisine bakarken. ''İyidir. Sinirli olduğu için gelmiyordur.''
''Umarım öyledir.'' dedi Karam da omuzlarını düşürüp.. Kızın geceki tepkisinde çok haklı olduğunu biliyordu ve üzülmüştü.
Olayların bir an önce düzelmesini diledi.
.
.
.
''Böyle işte.'' Tostumdan bir ısırık aldım. Yandaki sıcacık çayımı yudumlarken beni izleyen Pars abiye olanları anlatıyordum.
Ben iyice üşüyünce ve eve gitmemeye diretince, beni karakola götürüp odasına sokmuştu. Sıcacık tost ve çay getirmişti bir de. Oturmuş derdimi anlatıyordum.
''Ayıp etmiş baya.'' dedi düşünceli şekilde. Omuz silktim.
Bok yiyebilirlerdi. Hiçbirini görmek istemiyordum.
Birkan beye bağırdığım için biraz üzgündüm sadece. Çok az. Gerçekten mahcup görünüyordu. Yine de suçluydular. Hepsi.
''Sen kaç yaşındasın abi?'' dedim. Ağlamaktan ve çıkmadan önce içtiğim sakinleştiricilerden dolayı mal gibiydim. Ellerim zor tutuyordu ve göz kapaklarım ağırlaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü
Ficção AdolescenteGök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefkatini. Bazen, kan bağının önemi olmadığını anlardı insanlar ve hayat bunu Gök'e acı tatlı bir yolda ö...